İktidardan gideceği kesinlik kazanan AKP'nin vahim halini gören, 11 yılı aşkın süredir beraber yol yürüdükleri şer odakları da bir yandan AKP'ye olan desteklerini sürdürürken, diğer yandan sinsi ve kirli emellerini vakit yakınken hayata geçirebilmenin telaşı içerisindeler.
Çünkü biliyorlar ki AKP iktidardan giderse, kendilerinin de işi bitecek ve ulaşmak isteyecekleri yere ulaşamayacaklar. AKP'nin en büyük destekçisi ve ortağı olduğunu bilen Türk Milleti düşmanları, bu amaçla iş işten geçmeden adımlarını hızlandırmışa benziyor.
Bu hain kesimin başında da terörist başı, PKK ve BDP var. AKP'nin içler acısı halinden haberdar olarak, sözde çözüm süreci denilen Türk Milleti'ni bölme planında hedefe ulaşabilmek adına son günlerde daha fazla gayret sarf eder oldular. AKP iktidardan gitmeden evvel, şimdiye kadar ihanet sürecinde alınan yolu fırsat bilip, Türkiye'yi bölmenin rüyasını görmeye başladılar.
AKP tarafından Kürtlerin önderi olarak kabul edilen, eli kanlı bebek katili, en büyük Kürt düşmanı, İmralı'daki terörist başının son dönemlerde yaptığı açıklamalar bunu işaret ediyor. Ayrıca terörist başı ile görüşen ve mektuplarını Kandil'e taşıyan, sonra da AKP'ye bu karşılıklı mektuplardaki talimatları ileten BDP'lilerin sözleri de yine aynı yere çıkıyor.
Öyle görünüyor ki AKP'nin yol arkadaşı, kader ortağı olan bölücüler yerel seçimlere çok farklı açıdan hazırlanıyorlar. AKP iktidarının kendilerine açtığı alandan yararlanıp "özerklik ilan etmenin" hesabını gütmeye başladılar. Bunu da artık açık açık dile getiriyorlar. Kendileri açısından krizi fırsata çevirmenin derdine düşmüş bir vaziyetteler.
Giderayak AKP'den, kendi önlerini açacak, Türkiye'nin bölünmesini sağlayacak adımları bir an evvel atmasını talep ediyorlar. Bu yöndeki açıklamayı terörist başı ile İmralı'da görüşen Sırrı Süreyya Önder yaptı. PKK'ya yakınlığı ile bilinen bir haber ajansına yaptığı açıklamada Önder, terörist başının ifadelerine dayanarak meselenin "af" ile değil "sözleşme" ile çözüleceğini söylediğini bildirmiş. Açıklamasında da bu durumu "Bu, afla falan çözülecek sorun değildir. Bunun vaadi bile doğru değildir. Bunun için önce demokratik bir sözleşme yapmak lazım." ifadeleriyle aktarmış.
Geldiğimiz yerin ilk yansımalarından birisi bu. Türkiye Cumhuriyeti devletinin "af" ilanında bulunmasını AKP'nin ortağı teröristler yanlış buluyor. Bunun yerine sözleşme istiyorlar.
Kiminle, hangi taraflar arasında bu sözleşme olacak, koskoca Türkiye hangi devletle sözleşme imzalayacak? Duruma bakılırsa AKP'nin tümüyle PKK'ya boyun eğdiğini rahatlıkla söylemek mümkün. Hatta bir takım garanti ve teminatlarda bulunmuş olduğu da hiçbir şüpheye mahal vermeden söylenebilir. Şu işe bakın ki AKP'lilerin "silahlarını bırakacaklar, sınır dışına çekilecekler, teslim olacaklar" dedikleri teröristler şimdi "af" değil "sözleşme" imzalamak istediklerini duyuruyorlar.
Böylesi bir cüreti AKP'den buldukları kesin. Zamanlamanın neden şimdilere denk geldiğini de söyledik. Ancak bir mesele daha var ki o da yenilir, yutulur türden değil. Bakın BDP'li Selahattin Demirtaş, geride bıraktığımız gün Diyarbakır'da yerel seçimlere yönelik yapmış olduğu bir konuşmasında neler söylemiş: "Seçimden sonra sadece fuar ya da kültür merkezi inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir. Bu halk artık kendisini yönetme aşamasına geldi."
İfade aynen böyle. Yani PKK'nın siyasi uzantısı "kendimizi yönetme aşamasına geldik" derken, AKP'nin bunca zamandır kendilerine açtığı yoldan dem vuruyor. Bu yolun sonunda da tıpkı Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi, tıpkı Suriye'nin kuzeyinde yaptıkları gibi yerel seçimlerin ardından Doğu ve Güneydoğu'da özerklik ilan etmenin hesabını güdüyorlar.
Vahim gelişmeler ve AKP'nin Türkiye'yi nereye sürüklediğinin fotoğrafı bunla da sınırlı değil. Dedik ya tüm bölücü şer odakları AKP iktidardan gidiyor telaşı ile ihanete hız vermeye başladı diye. Buna PKK'da ayak uydurdu ve Kandil'den bir açıklama yaptı.
Terörist başının yakalanmasının 15. Yıl dönümü sebebiyle yaptığı açıklamada PKK "Türkiye'de siyasi güç dengeleri yeniden oluşmaktadır" demiş. AKP ile çıktıkları ortaklık yolundaki adımların hızlandırılması gerektiğini söyleyerek"Artık öcalan ile özgür koşullarda buluşmanın zamanı geldi" diyorlar. Böylelikle PKK'da süreç adı verilen ihanet oyununun aslında nereye götürülmek istenildiğini gözler önüne sermiştir.
Bu rezilliğe AKP yol açmıştır. Türkiye'yi bölmek için uğraş verenlere bu kazanımları AKP sağlamıştır. Son olarak Diyarbakır'da terörist başının fotoğraflarının billboardlara konulması da bu alçaklığın ürünüdür.
Üstüne basa basa ve sürekli dediğimiz gibi 30 Mart günü yapılacak seçimlerde kazanan ya AKP-PKK ortaklığı ve Türk Milleti düşmanlığı olacak, yada MHP ve Türk Milleti olacaktır. Bu işin başka tarifi yok. 30 Mart'ta alınacak sonuçla ya Türkiye karanlık bir döneme girecek, yada bunca yıldır yapılanların hesabının sorulacağı zemin hazırlanmış olacaktır.