Çok “çözüm süreci” masalı yedik(!) Oldukça sıcak geçen(!) 30 Ekim MGK’sından sonra AKP’nin de içi karıştı. Ahmet Davutoğlu ve ekibi duygusal (!) tedbirlerle iç karışıklığı bastırmaya çalışırken ipine sarıldıkları Öcalan’ın Kandil’den çözüm iksiri keşfetmesini bekliyorlar..
AKP ile HDP arasında devam ettirilen kayıkçı kavgasından son fotoğraf;
“Çözüm süreci” masallarında yaşanan bir gerçeğin daha perde arkasını aralayalım. Ajanslardan dün haber havuzumuza şöyle bir haber düştü:
“Şırnak’ta jandarma ekiplerinin düzenlediği operasyonda PKK’nın Kuzey Irak’tan, Şırnak’taki örgütün gençlik yapılanmasına gönderildiği belirlenen 48 Kalaşnikof tüfek ile 2 adet roketatar mühimmatı ele geçirildi. Olayla ilgili 2 kişi yakalandı.”
Doğal olarak haberin peşine düştük bölgedeki askeri kaynaklarda yakalanan silahların “yem” olduğu kanaati hakimdi. Çünkü; “Örgütün Kuzey Irak’tan 1500’e yakın uzun namlulu 50 adet roketatar 350 veya 400 adet roket başlığı, 3 veya 3,5 ton patlayıcı soktuğu” jandarma istihbarat raporlarında vardı. Uzmanlar, “örgüt, sevkiyatın deşifre olduğunu öğrenince bunları açık açık yem olarak gönderip göndermediğini” tartışıyordu.
Olayın daha da üstüne gidince 30 Ekim’deki MGK toplantısında masaya konulan vahim bir istihbarat raporuna ulaştım. Terör örgütünün son üç hafta içinde sınırdan hızlı bir şekilde silah sokmaya başladığı anlatılıyordu.
Uzun uzun tartışılan o istihbarat raporlarında şu bilgiler yer alıyordu:
“Örgüt üst yönetiminden gelecek talimat doğrultusunda bizzat şehir merkezlerine inerek güvenlik güçlerine, kamu kurum/kuruluşları ile araçlarına yönelik olarak silahlı eylemler gerçekleştirmeleri için kırsal alanda eğitim almış ÖS/YDG-H (Öz Savunma/ Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) mensupları ile milis ve iş birlikçilerine şehir merkezlerinde başta emniyet mensupları, asker ve kamu görevlilerine yönelik yapılacak kanunsuz gösterilerde kullanılmak üzere silah dağıttıkları,
Kırsal alandaki eylem tarzlarını şehir merkezlerinde de uygulamak, yasa dışı eylemlerin şiddetini artırmak ve yaygınlaştırmak maksadıyla, şehir merkezlerindeki milis ve iş birlikçilerine el bombası, Roketatar, LAV, Doçka Uçaksavar, Kannas Keskin Nişancı Tüfeği, Kalaşnikof Piyade Tüfeği, Susturuculu Tabanca vb. silahlar da dağıttıkları,
Dağıtılan silahların, kırsal alandaki örgüt mensuplarının talimatları doğrultusunda, yasa dışı eylemlere müdahale eden unsurlar başta olmak üzere güvenlik güçlerine, kamu kurum/kuruluşlarına, muhalif olarak tanımladıkları siyasi parti ve oluşumlara yönelik eylemlerde kullanılması...”
İstihbarat raporuna yansıyan ayrıntılarına göre PKK’nın hedefinde sadece polis ve asker yok, MİT görevlileri de hedefte:
“BTÖ mensuplarınca metropollerde tespit edilen MİT, Emniyet ve Jandarma istihbarat personeli başta olmak üzere güvenlik güçlerine suikast türü eylem yapılabileceği, bu konuda bilgi toplandığı, ayrıca metropol illerde eylemlerde kullanılacak silahların, organize suç ve kaçakçılık faaliyetlerinde bulunan şahıslardan temin edilebileceği...”
Raporda, örgüte yakın kaynaklardan elde edilen bilgilerin yanı sıra kaydedilmiş telsiz görüşmeleri de var. Sözde Serhat Eyaleti Sorumlusu Harran Ç/A Yaşar (Kod) Yusuf ŞEK adlı teröristin, 13 Ekim 2014 tarihinde gerçekleştirdiği telsiz muhaberesinde “Kıyamet kopartın!” talimatı veriyor. O talimata göre, önce ’alan denetimi’ sağlanacak, bu alanlara güvenlik güçleri sokulmayacak, herhangi bir operasyon durumunda ise silahlı ayaklanma ile kıyamet kopartılacak.
PKK yandaşlarının silahlandırılmasına dair bir diğer telsiz görüşmesi ise Murat Karayılan’a ait. Kandil’den yayınlanan o telsiz talimatı ise şöyle:
“Kırsal alanda eğitim almış ÖS/YDGH (Öz Savunma/Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) mensupları ile milis ve iş birlikçilerine kanunsuz gösterilerde kullanılmak üzere silah dağıtın. Şehir içi yapılanmalarına aktarılacak silah ve mühimmatın köylerden merkeze gelen meyve/sebze taşıyan araçlar başta olmak üzere, araçların bagaj ve kasalarında malzemelerin altına saklamak suretiyle ilgili yerlere iletin.”
Ayrıca, katil Murat Karayılan, sözde Amanos sorumlusu İskender Doğruer ile görüşmesinde Hatay bölgesine şartlar hazır olunca 50 teröristin gönderilmesini istiyor.. Ayrıca Adıyaman’a 2 üst düzey teröristin gittiği bölgeye 1 tabur terörist gönderilmesinden bahsediliyor. Hakurk bölgesindeki teröristler hazır olmaları konusunda uyarılıyor.
Bir de bölgeden insan hayatı karesi sunalım;
Görev yapan asker ve polislerin yaşadığı sıkıntılara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Bu aralar, aileleri üzerinden sistemli bir şekilde psikolojik harbe maruz kaldıkları konusunda başkente ciddi bilgiler geliyor. Devlet dairelerinde görev yapan polis ve asker eşlerinin sistemli ve bilinçli olarak mobbinge maruz kaldıkları konusunda şikayetler iletiliyor. Özellikle kamu hastanelerinde yaşanan bu olaylar hem çalışanlara hem de hizmet almaya gelen polis ve asker eşlerine yönelik. Mobbing yapılarak sindirmenin yanı sıra Kürtçe bilmeyen hastalara yapılan muameleler bölgede nasıl oyunlar oynandığının adeta kanıtı gibi. Asıl skandal ise bu mağduriyet Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne iletildiği halde olaylara kayıtsız kalınması. Kaynakların anlattığına göre; “şikayetçi olan çalışan ve hastalara, dalga geçercesine (onlar sizin amirleriniz istediklerini yaparlar) cevabı veriliyor.”
Ne dersiniz!..
“Çözüm süreci” başarı ile devam ediyor mu?
Kalbiniz ve de vicdanınız hâlâ rahat mı?..