Değerli okurlarım, 01.10.2013 tarihli makalemde Başbakan Erdoğan'ın ''Demokratikleşme Paketi'' hakkındaki açılış konuşmasına vurgu yaparak değerlendirdik. Bugün ki makalemde ise demokratikleşme paketi'ndeki 19 maddenin tek tek üstünde durarak değerlendirmede bulunacağım.
Ancak konumuza geçmeden önce bazı noktalara değinerek, siz değerli okurlarımı aydınlatarak bilgilendirmek isterim.
Demokratikleşme Paketi'nin adına ne kadar demokratikleşme ismine değinilsede vurgu yapılsada, paketi incelediğimizde anti demokratikleşme olduğunu görmek mümkündür. Ufakta olsa memnun edici noktalar olsada, bunların ihanete dayalı paketi meşrulaştırma ve kamufle edilmek amacı kullanılmaktadır. Dört ayaklı masayı oluşturan AB-D/İsrail, imralıda yatan apo canisi/PKK terör örgütünün merkezi kandil, siyasi iktidar AKP ve PKK terör örgütünün siyasi uzantısı BDP. AB-D/İsrail, imralı/kandil, AKP ve BDP/PKKdan oluşturulan dört ayaklı masanın üstünde Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bulunmaktadır. BOP'un Türkiye ayağı ele alınmaktadır ki, demokratikleşme paketi adı altında ileri demokrasi, hak ve özgürlükler gibi sihirli sözcükler adı altında Türklüğü ve Türkçeyi, devletimizin üniter ve milli yapısını ayrıştırma parçalama girişimine hız verilmektedir. Dolayısıyla paketin sadece adımlardan ilki olmadığı gibi son da olmayacağını dile getiren Başbakan Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter ve milli devlet yapısından çıkıp federal ve ya federasyona doğru sürükleneceği gerçeğini göstermektedir. Eyaletleşmeye, federalizme ve ya federasyona giden demokratikleşme paketi adı altında büyük bir adım atılmaktadır. Hedeflerinin ilki kürtçe televizyondu aldılar. Buna paralel olarak ana dilde savunma hakkı istediler aldılar. Sıra ana dilde eğitime, PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan BDP'nin daha fazla etkinleşmesine, il ve ilçelerimizin eski isim hakkıyla birlikte birazdan ele alacağımız 19 madde çerçevesinde federalizme, eyaletleşmeye ve ya federasyona doğru devletimiz milletimiz sürüklenmesi istenmektedir. Hedefleri beşbin küsür yıla dayanan TÜRK devlet yapımızı ve TÜRKÇEmizi parçalamak, dinsiz ermeni BÜYÜK KÜRTDİSTANı kurmaktır. AB-D'nin projesi olan BOP'un ortadoğudaki başta TÜRKİYEmizin ve diğer devletlerin sınırlarını nasıl çizildiğini gördüğümüzde herşey bir kez daha açığa çıkacaktır. Bunun birden olamayacağınıda bilen Başbakan Erdoğan, açıklamalarının satır aralarında da ifade ettiği gibi ''devletin ve milletin buna henüz hazır olmadığını, zaman alacağını ve ilerleyen senelerde hayata geçireleceğini'' ifade etmektedir. Dinler arası diyalog adı altında ise yüce dinimiz İSLAMıda ilk etap ılımlaştırıp, daha sonra çökertme girişimleride hızlandırılacaktır. Buna paralel olarak Milliyetçiliği, vatan ve millet sevgisinide ılımlaştırılıp, milli ve üniter devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devlet yapımızı ve Türk milletini parçalamaktır hedefleri. Aziz ve muzaffer olan TÜRK MİLLETİ bu oyun düşmemeli, bütün tuzak ve oyunları bertraf ederek siyasi iktidara DUR demeli. Türk milleti şunu iyi bilmelidir ki, demokratikleşme paketi PKKnın ve İmralıda yatan caninin talepleri doğrultusunda hazırlanmıştır.
Demokratikleşme paketinde ayrıca Türk Milliyetçilerin ve Ülkücülerin siyasi arenadaki temsilcisi Milliyetçi Hareket Partisi'ne yönelikte tasfiye girişimide bulunmaktadır. Şer odaklarının masalarının üstündeki planların birtaneside budur. Muhalefeti özellikle Türk Milliyetçilerini ve Ülkücüleri yok sayarak, devre dışı bırakarak ve bu gibi engelleri aşarak hayin emellerine daha hızlı ulaşmak istemektedirler.
Başbakan Erdoğan'ın bir dediği bir dediğini tutmamakla birlikte, beş dakika önce söylediklerini inkar eden bir şahsiyetle karşı karşıyayız. Yalancı, ilkesiz, sahtekar, iki yüzlü ve şerefsizlik madalyasını boynunda olan, yahudi cesaret ödülüyle dolaşan bir Başbakanla karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık makamı bu derece itibarsızlaştığı Türk Devlet tarihinde ne görülmüş ne de duyulmuştur. Türk olduğunu dile getiremeyen, ne mutlu TÜRKÜM diyemeyen ve TÜRKLÜKTEN aşırı derecede rahatzılık duyan, ''Ben GÜRCÜYÜM eşim ARAP'' diyen bir kişilik daha ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık makamında olacaktır! Türk olmayan Türke baş olurmu değerli okurlarım? Siyasi iktidar AKPden ve kişiliksiz, yalancı ve iki yüzlü şahsiyetten yani ne yazık ki Tükiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Erdoğan'dan acilen kurtulmak gerekmektedir. Tarih boyunca Türk Devlet geleneğinde Türk Milliyetçilerin kilit rol oynadığı ve şimdilerde Milliyetçi Hareket Partisi adı altında siyasetini devleti ve milleti adına sürdüren Türk Milliyetçilerine ve Ülkücülere sahip çıkmalı, iktidara taşıyarak yetki verilmelidir. Bunun ilk adımı yerel seçimlerde atılıp, genel seçimlerde ise kesin bir oy çoğunluğu ve 367 milletvekili çoğunlugu ile MHP'nin iktidarı milletimiz tarafından tescillendirilmelidir.
Şu önemli olayıda asla göz ardı etmemenizi ve unutmamanızı istiyorum. Altını çizerek belirtmek isterimki; 12 Eylül 1980'de MHP'ye ve Ülkücü kuruluşlarına askeri darbe yapılmıştı. Şimdilerde ise ''Demokratikleşme Paketi'' adı altında siyasi iktidar tarafından MHP'ye ve Ülkücülere siyasi darbe yapılmaktadır! Dolayısıyla iki darbe sonucunda Türk Devleti ve Milleti tahribata uğratılmış, itibarı zedelenmiş ve geleceği karanlığa doğru itilmiştir. PKK terör örgütü, imralıdaki cani ve onun siyasi uzantısı BDP meşrulaştırılmış güçlendirilmiştir. Emir aynı yerden gelmekte fakat başka yöntem ve kişilerle uyuglanmaktadır. Hedefleri Türklüğü ortadan kaldırmak, İslamiyetin çöküşünü sağlayarak dinsiz Kürdistan devleti kurmaktır. Bu sebeple biliyor ve inanıyorum ki, Türk milleti Milliyetçi Ülkücü Harekete inanarak güvenerek teveccüh göstererek tam yetki vererek iktidara taşıyacak ve şer odaklarının bütün oyunlarını bertaraf edecektir.
İşte Demokratikleşme Paketindeki 19 madde ve özetle kısa değerlendirmelerim.
1- Siyasi haklar ve seçim barajı tartışmaya açılarak üç seçenek sunuluyor. A - %10la devam etmek. B - %5'e indirilip, daraltılmış bölge seçim sistemine geçmek. C - Baraj konmayarak, dar bölge seçim sistemini uygulamak.
Yorumum: Mevcut %10'luk baraj sistemiyle yola devam edilmesi gerekir. Türkiye'nin girdiği ağır süreçte bu konuyu ele almak ve tartışmak, işi daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Dolayısıyla barajın %5'e indirilip, daraltılmış seçim sistemine geçmek ve ya barajı tamamen kaldırarak sadece dar bölge seçim sistemine geçmek demek, MHP'yi etkisizleştirme ve BDP'yi güçlendirme çabalarından başka birşey değildir. Bu tam bir seçilmiş diktatörlük seçim sistemidir. Nitekim %15-20-25 oy almış bir partinin milletvekili çıkaramayacak olabileceği kadar, sadece %1'lik oy alan partilerin milletvekili çıkarmasına yol açabileceği bir seçim sistemidir. Demokratikleşme adı altında bu uygulama Güney Doğu ve diğer bölgelerimizdeki sonuç sadece ve sadece AKP'ye ve BDP'ye yarayacaktır. Bunuda ileri demokrasi adı altında yapılan siyasi bir darbe olarak görebilmek mümkündür. Bu uygulama çok tehlikeli bir uygulamadır. Bu uygulama ile birlikte PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan BDP'nin önü açılmakta, ülkenin diğer yerlerinde hatırı sayılır oranda oy alan partilerimizin daha ve ya hiç milletvekili çıkarılmama tehlikesi ile karşı karşıyadır. Uygulanılacak bu gibi sistemler adaletsiz ve andtidemokratik bir seçim sistemi olacaktır. MHP'yi baraj altı itip, BDP'yi barajı aşmasını sağlamaktadır siyasi iktidar AKP!!!!!
2 - Ek-1 Maddeyi değiştirerek, siyasi partilere yardım şartını %7 oy oranından %3'e düşürülüyor.
Yorumum: Seçim sonuçlarına bakıldığında %3'lük seçim oranına sadece 4 parti ulaşabiliyor. AKP-CHP ve MHP'nin yanı sıra birde BDP. Saadet Partisi'nin ve Büyük Birlik Partisi'nin %3'lük oy oranına ulaşamadığını var sayarsak hazine yardımı 4'e bölünecektir. 2013 yılında hazine yardımı kasasından 145.1 milyon lira çıkmıştır. Buna göre AKP'ye 81.4 milyon lira, CHP 42.4 milyon lira ve MHP 21.3 milyon lira hazine yardımı almıştır. Demokratikleşme paketindeki yeni düzenlemeye göre ise 145.1 milyon liralık yardım 4'e bölünecek ve BDP'de hazine yardımından faydalanacaktır. 2014 yerel seçimlerden önce BDP 20 milyon lira, 2015 genel seçimlerden önce ise 30 milyon lira hazine yardımı alabilecektir. Ancak BDP'nin 2015'de hazine yardımından bu parayı alabilmesi için, genel seçimlere bağımsız adaylarla değil, parti olarak katılması gerekmektedir. Demokratikleşme paketindeki seçim barajı değişikliği gerçekleştirildiğinde, Türkye Cumhuriyeti devletinden hazine yardımı olarak milyon dolarları alacak olan BDP, tahmin edin bu paraları nerelere aktaracak. PKK terör örgütünün dağ ve şehir uzantılarına aktarılarak, verdiğimiz maddi yardım Türkiye Cumhuriyeti'ne KURŞUN olarak geri dönecektir.
3 - 20. Maddeyi değiştirelerek, ilçelerde teşkilat kurmak için beldelerde teşkilat kurma zorunluluğunu kaldırılıyor.
Yorumum: Paketteki bu uygulama ise ihanet kokan sözde demokratikleşme paketi'ndeki bazı bölücu ve yıkıcı maddeleri kamufle etmektir.
4 - 15. Maddeye ek konularak, iki kişiden fazla olmamak şartıyla siyasi partilerde Eş Genel Başkanlığı sağlanıyor.
Yorumum: Yeni düzenlemelerle getirilmek istenen siyasi partilere Eş Genel Başkanlığıdır. Bilindiği gibi bu uygulama sadece BDP'de var. Sakın APO canisinin siyasette önü açıldığı gibi, Eş Genel Başkanlığının önüde açılmış olmasın? Olurmu olur. Zaten onun altı yapısı yavaş yavaş hazırlanıyor.
5 - Herkese siyasi partilere üye olma yolu açılıyor. Oy kullanma hakkına sahip herkes siyasi partilere üye olabilecek.
Yorumum: Bir diğer tehlikeli uygulama ise herkesin siyasi partilere üye olma imkanının önü açılmasıdır. Yani oy kullanan kişiler siyasi partilere üye olabilecek. Ancak şu önemli hususuda göz ardı etmemek gerek. Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı ''Demokratikleşme Paketinde'' bu uygulaması çok tarışılacaktır. Başbakan Erdoğan'ın "Siyasi Partiler Kanunu'nun 11'inci maddesinde yapacağımız değişiklikle, siyasi partilere üye olmayı daraltan, kısıtlayan bazı engelleri ortadan kaldırıyoruz. Seçim Kanunu hükümlerine göre, oy verme hakkına sahip olan herkesin, siyasi partilere de üye olabilmesinin önünü açıyoruz. Bu amaçla, 11'inci Maddenin B bendindeki 6 kısıtlayıcı engeli ortadan kaldırıyoruz.” demesi aslında herşeyi açıklıyor.
BAKIN KİMLERE PARTİ ÜYELİĞİ İMKANI SAĞLANMAKTA? İşte Erdoğan’ın bahsettiği Siyasi Partiler Kanunu'nun 11'inci maddenin B mendinde yer alan 6 engel şu şekildi: 1 – Kamu hizmetlerinden yasaklılar, 2 – (Değişik: 2/1/2003-4778/7 md.) Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından biriyle mahkûm olanlar, 3 – (Değişik: 2/1/2003-4778/7 md.) Taksirli suçlar hariç beş yıl ağır hapis veya beş yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkûm olanlar, 4 – Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının birinci babında yazılı suçlardan veya bu suçların işlenmesini aleni olarak tahrik etme suçundan mahküm olanlar, 5 – (Değişik: 2/1/2003-4778/7 md.) Terör eyleminden mahkûm olanlar, 6 – (Mülga: 12/8/1999 - 4445/4 md.) Siyasi partilere üye olamazlar ve üye kaydedilemezler. (Ek: 12/8/1999 - 4445/4 md.) Yükseköğretim elemanları, yasaklamanın dışındadır. Bunlar hakkında Yükseköğretim Kanunu uygulanır. SAKIN BU PKK ve KENDİ YANDAŞLARI İÇİN HAZIRLANMIŞ BİR UYGULAMA OLMASIN?!
6 - Farklı dil ve lehçelerde siyasi propagandanın önü açılıyor. Siyasi partiler kanunu değiştirilecek ve ön seçimlerde Türkçe’den başka dillerin kullanılmasının önü açılacak.
Yorumum: Bundan böyle BDP kürtçe probaganda yapabilecek ve yeni alfabe düzenlemesiyle kürtçe bildiriler, yazılar yayınlayabilecektir. Sizlerinde bildiği gibi Düney Doğu'muzun bir çok il ilçe belde ve köylerinde iki dilli tabelalar asılmaktadır. Yani yeni düzenlemelerle iki dilli bir yapıya doğru sürüklenmektedir. Başka dillerin ana dil olarak yürürlüğe sokulması demek, başka emeli olduğunu göstermektedir. Emelleri ise Türklüğü ve Türkçeyi parçalamaktır. Bu uygulama zamanla dahada hız kazanacaktır.
7 - Nefret suçlarının cezaları arttırılıyor. Ayrımcılık, dininin, ırkının, inançlarının gereğini yerine getirenlere karşı işlenen suçların cezası 1 yıldan 3 yıla çıkarılıyor.
Yorumum: Dokunulmazlıkların neden bu pakette yer almadığını hiç kendinize sordunuzmu? Hani siyasi iktidar AKP dokunulmazlıkların kaldırılacağına dair NAMUS sözü vermişti? Yalancılıkta ustalaşan bir iktidar ve Başbakanla karşı karşıyayız. Paketteki uygulamaya sokulacak olan nefret ve ayrımcılık cezası ile alakalı Başbakan Erdoğan'ın derhal cezalandırılması gerekmektedir. Türklüğe hasım olan, Türkçe'den ve Türküm demekten rahatsızlık duyan, bazı söylem ve eylemleriyle açıkca göstermektedir. Bu uygulama sakın Türk Milliyetçiliğine karşı olarak bir düzenleme olmasın? İlerleyen tarihlerde yeni uygulamalarla birlikte, Türk Milliyetçiliği ve ülkücülük fikir sistemimizi beyan edenlere yaptırımlar gelirse şaşırmayınız.
8 - Dini inancın gereğini yerine getirilmesinin önlenmesini ceza kapsamına alınıyor.
Yorumum: Paketteki bu uygulamaya ise ne kadar olumlu bakılsada, musevilere, katoliklere ve hrıstiyanlarada güvenceler gelebilir. Yani Devlet içindeki gayrı İslami inancında olanların diledikleri gibi serbestçe dinsizleştirilme faliyetlerini sürdürülebilirler ve güvence altına alabilirler. Bu maddenin üzerinde ayrıca durulmasında fayda var.
9 - Toplantı yer ve güzergahının tespitine düzenleme kurulları karar verecek. Toplantı süreleri 1-2 saat uzatılacak. Hükümet komiseri uygulamasına son verecek.
Yorumum: Kişilerin özel bilgilerine güvence getirilmesindeki görüşümün aynısı bu konu içinde geçerlidir. Yani toplantı yer ve güzergahı tespitindeki düzenlemeri kurulların karar vermesindeki uygulamaya dikkat etmekte fayda var. Toplantı sürelerin artırılması ve hükümet komiseri uygulamasına son verilecek olması dikkat çekici ve üzerinde durulması gereken konulardan birtanesidir. Yani siyasi iktidar AKP'nin herkesi FİŞLEDİĞİ için artık hükümet komiserine ihtiyaç duymamaktadır.
10 - Eğitimde özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önü açılıyor. Seçmeli dersten sonra Türkçe dışındaki dillerde, Eğitim Kanununa yapılan ekle “Kürtçe” Özel Okul açılabilecek.
Yorumum: Bir başka düzenleme ile birlikte özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim dersleri seçmleri ders olarak önü açılıyor. Bu uygulama ''ANA DİLDE EĞİTİMİN'' yani ''KÜRTÇE EĞİTİMİN'' alt yapsıdır. Bu konuya Ziya Gökalp'in o değerli sözleriyle cevap vermek isterim. ''Türklerin bir ili var ve yanlız bir dili var. Başka dil var diyenin, başka bir emeli var!!!'' Bir başka sözüde şu şekildedir Ziya Gökalp'in. ''Türklüğün vicdanı bir, dini bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır, olmazsa lisanı bir.'' Değerli dostlarım Türkçenin zayıflaması demek, Türk milletinin zayıflaması demektir.
11- Köylerin eski isimlerini geri alınması sağlanıyor. İl ve ilçe isimerinde de her zaman hükümet yardımcı olarak.
Yorumum: İl ve ilçelerimizin isim değişikliği ise ayrı vahim bir durumdur. Örneğin Tunceli ''Dersim'', Diyabakır ise ''Amed'' olabilecek. Ayrıca Başbakan Erdoğan'ın memleketi olan Rize – Güneysu, ''Potamya'' ismini rahatlıkla alabilecektir.
12 - Nevşehir Üniversitesi Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi olacak.
Yorumum: Nevşehir Üniversitesine Hacı Bektaş-ı Veli ismi verilerek, alevi kesimin ağzına bal sürmekten başka birşey değildir bu uygulama. Alevi kesimi tatmin etmeyeceği gerçeği ortadayken, ilerleyen senelerde ne gibi uygulama geleceği şimdiden merak konusu olmaktadır.
13 - Kişisel verilere güvence gelecek.
Yorumum: Bu düzenleme ise doğru ve kulağa ne kadar hoş gelsede dikkat etmekte fayda var. Zira siyasi iktidar AKP'nin ne yapabileceğini kestirebilmek güç. Yani bu düzenleme ile birlikte ilerleyen süreçte başka düzenlemeler ve dalavereler gelebilir.
14 – Kurban derisi, fitre ve zekat, yardım toplama konusunda THK yetkisi kaldırılıp, serbestlik gelecek.
Yorumum: Bir başka uygulama ise yardım toplamayla ilgilidir. Türk milletimizin duygularıyla oynanarak alınan yardımlarla YİMPAŞ, KOMPASAN ve en son DENİZ FENERİ adı altına milyonları cebe indirdikleri bir gerçektir. Siyasi iktidar AKP'nin bu uygulamasınada dikkat edilmesi gerektiği görüşündeyim.
15 - Kamu kurumlarında Başörtüsü yasağı kaldırılıyor. (Üniforma kullanan TSK, Emniyet, Yargıç ve Savcılar hariç.)
Yorumum: Siyasi iktidar AKP 11 senedir Başörtüsünü siyasi malzeme olarak kullanmış ve istismar politikasi haline getirmiştir. ''Başörtüsü %1.5 kesimin sorunudur'' diyen AKPli Mehmet Ali Şahin'in bu sözlerini unutmamak gerekir. MHP TBMM'ye sunduğu önergeyi kabul etmeyerek, bir gün sonra kendilerinin sunduğu aynı önergeye MHP milleti için destek vermiş fakat yeterli olmadığını dile getirmiştir. Nitekim bu konu 2010'da hemen hemen çözülmüş sadece bir kaç prosedür eksiktir. Dolayısıyla MHP Lideri Devlet Bahçeli beyinde dediği gibi ''TBMM'de de serbest olmasını sağlayalım''. Başörtüsü sorununu öyle ve ya böyle tamamen çözülebilir bir konudur. Bu konuyu pakete alet etmek, PKK'nın taleplerini Başörtüsüne sararak gizlemek ve bu ihanet kokan paketi TÜRK milletine meşrulaştırmak istenmektedir. Aziz TÜRK MİLLETİ bu tuzağa düşmeyecek ve gereken cevabı verecektir!
16 - 1933'te başlatılan İlkokullardaki ''ANDIMIZ'' uygulaması kaldırılıyor.
Yorumum: ANDIMIZI tamamen kaldırmak şerefsizlik, edepsizlik ve ahlaksızlıktır. Genç neslimizi Türklük ilkilerinden uzak yetiştirerek gayrı milli nesil yetiştirmek istemektedir siyasi iktidar AKP. TÜRKÜM demekten rahatsızlık duyan, Tükçeden haz etmeyen ve kin besleyen siyasi iktidarla ve Başbakanla karşı karşıyayız. Şer odaklarına, siyasi iktidara ve Başbakana inat makalemi ANDIMIZLA BİTİRECEĞİM!
17 - Süryani Deyr-i Zor manastırı ve arazisi Süryanilere verilecek. Bugüne kadar 250'den fazla 2,5 milyar liralık mülk eski sahiplerine iyade edilecek.
Yorumum: Dinler arası Diyalog safsatasıyla yüce İSLAM dinimizde ılımlaştırılmaktadır. İslam dini haricindeki sözde başka dinlere bütün hak ve talepler sağlanmaktadır. Dolayısıyla milyar dolarlık mülkler ve manastırlar Süryanilere geri verilerek ILIMLAŞMA adımlarına hız verilmektedir.
18 – Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kuruluyor. (Bir Üniversite bünyesinde.) TOKİ Roman konutları üretecek. Kültürlerine uygun barınma projeler hazırlanacak.
Yorumum: Demokratikleşme Paketi'nde birde Roman açılımı gerçekleşti. Sanki Roman kardeşlerimiz bizden farklıymış gibi özel haklar tanınıyor. O güzel insanlar zaten kültürlerini rahatlıkla ve serbest bir şekilde yaşamaktadırlar. TOKİnin üreteceği Roman konutları ise Roman kardeşlerimizi ötekileştirmeden başka bir şeye yaramayacaktır. Halükarda normal konutlardada yaşayabilirler ve yaşamaktadırlar.
19 - Yeni alfabe düzenlemeside yapılarak Q, X ve W harfleri kullanımda ve klavyelerde serbest olacaktır.
Yorumum: Q, X ve W harfleri klavyelerde zaten serbest. Yapılan yeni alfabe düzenlemesi ''KÜRTÇE''de kullanılan bu harflerin TÜRKÇE’de de kullanımda serbestlik sağlamaktır. Dil, kültür gibi değerlerimiz tahribata uğratılmakta ve yeni uygulamalarla bölünmektedir. Türk milletinin diliyle alfabesiyle oynamak demek, darmadağan olması için hazırlanan yıkım uygulaması demektir.
MHP Lideri Devlet Bahçeli beyin ''Demokratikleşme Paketi'' ile alakalı konuşmalarını bir sonraki makalemde değerlendireceğim. Ayırca Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı Olcay Kılavuz beyin Taksim'deki ANDIMIZIN kaldırılması ile alakalı tepkisini, memleketin dört bir yanında bulunan Ülkü Ocaklarımızın tepkilerini ve BASIN/MEDYA'nın Gazetelerin ''Demokratikleşme Paketi'' ile alakalı bir gün sonra attıkları manşetleri değerlendireceğim. ''DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ'' ile alakalı üçüncü ve son makalem olacaktır. Fakat görülüyor ki ilerleyen zamanlarda bu gibi ihanet kokan bölücü uygulamalar siyasi iktidar AKP ve Başbakan Erdoğan tarafından gündeme getirilerek uygulamaya konulacaktır. Unutulmamalıdır ki, ihanet süreci kısa vadeli değil, uzun soluklu BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİDİR. Şer odakları AB-D/İsrail, imralı, kandil ve AKPkk BDP rahat durmayacaktır.
Değerli okurlarım makalemi şer odaklarına inat, siyasi iktidar AKPkk ve Başbakan Erdoğan'a inat ANDIMIZLA son noktayı koymak isterim:
TÜRKÜM! DOĞRUYUM! ÇALIŞKANIM!
İLKEM: Küçülerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
ÜLKÜM: Yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük ATATÜRK. Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim!
Varlığım, TÜRK varlığına armağan olsun! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Rıfat Paça – 03.10.2013