İstanbul depremi için süre tahminleri tartışılırken artık depremin olacağı konusunda kesin bir bilimsel kanaat hakimdir. Şayet deprem olursa bir çok mahallede insanların kafasına betonlar düşmesin diye güvenle sığınacağı yerler mezarlıklar sadece kalmıştır. 

Mezarlıklar er geç varılması gereken ebedi son duraktır. İnsanları yaşarken mezarlıklara mecbur etmek bir yönetim iflası değil midir? Adeta insanları ölülerin mekanlarından medet umar(!) duruma getirecek şekilde şehrin yeşil dokusunu tüketmek özelikle İstanbul'daki belediyelerin utancıdır.

İstanbul'daki imar rantı artık azgınlaşmış şehrin doğasına insanın fıtratına aykırı felaket habercisi olan bir noktaya doğru süratle gidiyor. Böyle bir felaketten insanları Allah korusun diye dua etmekle birlikte böyle bir gerçeğin altını çizmek partiler üstü bir hakikattir. Bu şehir böyle yönetilmeyi hak etti mi? 

İnsanlara bu yönetim anlayışını tek model olarak dayatmak insan onuruna yaratılışına farklı yaratılmaya hakaret değil midir? Allah'ın daha akıllı insanlar daha başarılı yöneticiler yarattığını dolaylı reddederek kendi akıllarına ülkeyi mecbur etmek farklılıkları imar rantı ve kamu gücü ile eşit yarıştan men etmek nasıl bir Müslümanlık anlayışıdır?

Allah böyle kullarını yaratmıştır. Annelerde bu evlatları doğurmuştur. Yani kendinizi bulunmaz hint kumaşı gibi dayatmak ne insani, ne İslami nede adalet anlayışına sığar. Yönetici adil olmalı adalet bir gün herkese lazım olur. 

Yaptığın hizmetin en iyisin yapacak insanları Allah'ın yaratacağını ben duyguları ile engellemeye kimsenin ne hakkı ne de haddidir. İşte ülke bu evlatlarını arıyor.

Bu yiğit karşılıksız sevda erleri ile millet er geç vuslata erecek, ağlayan gözyaşları elbet dinecektir. Açın milletin önünü onun ferasetine iradesine teslim olun bulduğunuz kapital imkan ve vasıtalarla kendinizi nereye kadar dayatacaksınız?

Sabri Şenel