Tıpkı İstiklal Mücadelesi'nin hemen öncesinde, işgale uğrayan İstanbul'da Damat Ferit hükümetine, teslimiyet ve ihanetlerine karşı o dönem toplanıp "Türk Milleti henüz son sözünü söylemedi" diyen irade gibi bugünde aynı anlayış AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ı kesin bir ifadeyle uyarmıştır.
Bu dönemin nasıl ilerlediğine bakmak lazımdır. Yaklaşık bir yıl önce AKP iktidarı Başbakan Erdoğan'ın ağzından terörist başı ile görüştüğünü ilan etmiş ve PKK ile pazarlığa başladığını duyurmuştu. Sözde barış vaadi, silahların susması, anaların ağlamaması gibi kavramlarla Türk Milleti PKK'nın taleplerini hayata geçirebilmek adına kandırılmaya çalışılıyordu.
Medyanın da desteğiyle yoğun bir bilgi kirliliği yaratılmaya başlandı. Eli kanlı bebek katilleri bir anda "masum, kandırılmış, abdestli namazlı" adammış gibi gösterilerek, toplum nazarında itibar kazandırılmaya çalışıldı. Teröristle empati kurulması gerektiğine yönelik açıklamalar bizzat devletin emniyet müdürleri tarafından dillendirilmeye başlandı. Gündem git gide bu açıklamalarla ilerlerken, terör örgütü yandaşları PKK paçavralarını her yere asarken Türk Bayrağı "rahatsızlık vermemek" adına kimi yerlerden indirilmeye başlanmıştı.
Mart ayında, Diyarbakır'da Nevruz Bayramı'nı bahane ederek bir araya gelen PKK yandaşlarının, AKP'nin kuryeliğini yaptığı terörist başının mektubunun okunmasıyla sergilediği duruşun, Türkiye'yi nereye götüreceği artık çok net bir şekilde anlaşılmıştı.
Milyonlar şimdilik suskun ama sıkılı yumruklarıyla "dalgalanmak için rüzgar bekleyen bayrak" misali olanı biteni dikkatle takip ediyordu. Böylesi bir atmosferde, AKP ve Başbakan Erdoğan İmralı ve Kandil'in yolunu tutarken, MHP Lideri Devlet Bahçeli Türk Milleti ile buluşmak üzere 23 Mart 2013 günü Bursa'dan yurda ve cihana sesleniyordu. Büyük buluşmanın ilk gününde, o vakte kadar dolan, hazin ve kahpe gidişe "artık yeter"demek isteyen herkes kesin bir kararlılıkla AKP-PKK ortaklığına onay vermeyeceğini haykırmıştı. "Vur de vuralım, öl de ölelim" şeklinde bir anda herkesin ne olduğunu anlayamadan, şaşkınlıkla işittiği sözler dalga dalga Bursa'da tüm meydanı dakikalarca inletmeye başlamıştı. Türk Milleti MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye tek ses olarak haykırdığı bu duruşuyla aslında "Canımız pahasına da olsa vatanımızın bölünmesini istemiyoruz, buna müsade etmeyiz" mesajı veriyordu...
AKP'nin açmaza girdiğini ve başarısız olacağını idrak eden ve Türk Milleti'nin bölünmesini hedefleyen tüm küresel karanlık çevreler bu andan itibaren MHP tehdidine dikkat çekmeye başlamıştı. AKP'yi bu anlamda cesaretlendiren açıklama ve raporlar arkası arkasına geliyordu.
Bursa'nın ardından İzmir'de, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük kalabalıklardan birisini ortaya koyan Türk Milleti, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin sözleriyle sarsılmaz bir irade ortaya koymuş ve AKP'nin PKK ile çıktığı yolun karşısında olduğunu vurgulamıştı. AKP bir anda neye uğradığını şaşırmış, ne yapacağını bilmez bir edayla zırvalamaya devam ederken üç hilalin gölgesinde buluşan milyonlar "son sözün henüz söylenmediği" uyarısını yapmıştı.
Akın akın MHP'ye yağan milyonlarca kişi sanki Devlet Bahçeli'nin şahsında tek vücut olmuş, tek yürek ve tek duruş sergiliyordu. Bu atmosferle birlikte MHP'nin Türk Millet ile buluşmaları Adana, Erzurum, Konya, Elazığ, İstanbul ve Samsun'da devam etti. Yurdun dört bir köşesinde, yurdun dört bir yanından gelerek "bende varım"diyen milyonlar, küresel şer odaklarının ve yerli işbirlikçilerinin korkulu rüyası haline geldi.
Bu dönem içerisinde AKP ise çareyi apar topar karar alarak, MHP'nin miting programlarının aynı gün ve saatinde kendisinin düzenlediği programlarla elindeki medya desteği ile gölgelemeye çalışıyordu ama nafile...Türk Milleti olanı biteni anlamış, varılacak yerin aydınlık olmadığını kavramıştı.
Ve nihayetinde Ankara! "Türküm, doğruyum, çalışkanım" haykırışından rahatsızlık duyup Andımızın kaldırıldığı, Atatürk'ün devlet madalyalarından başlayarak yavaş yavaş diğer yerlerden de silinmeye başlandığının, yani Atatürk nezdinde son Türk devletinin bir arada yaşama felsefesinin yok edilmek istendiğinin görüldüğü, kendi kurduğu devletinin PKK'lı teröristlerin tehdit ve şantajlarına boyun eğen bir irade tarafından yönetildiğini idrak eden yüz binler, Tandoğan Meydanı'ndan yine tek ses olarak haykırdı.
Dokuz farklı ilde yapılan mitinglerin sonuncusunda ortaya çıkan tablo, Türk Milleti'nin AKP'nin PKK ile beraber"siyasal çözüm" zırvasının peşine düşerek sonu özerkliğe ve federasyona, terörist başının salıverilmesine kadar uzanan meselelere onay vermediğidir. MHP, AKP'nin terör örgütü ile yürüttüğü müzakerelere geçit vermezken, kesin bir şekilde Türk Milleti'nin de MHP'nin bu duruşu ve görüşünü onayladığı anlaşılmıştır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "Türksüz millet, Türksüz devlet ve Türksüz vatan için kuyruğa giren alçaklar; dünden bugüne miras kalan milli ve manevi değerleri çözmek ve çökertmek için son derece faaldir."sözleriyle tanımladığı AKP'nin sözde demokratikleşme ve barış adına atarak özünde ayrışmaya hizmet eden adımların millet nezdinde asla kabul edilemeyeceği Tandoğan Meydanı'nı dolduranlar tarafından ilan edilmiştir.
"Diyarbakırlı İstanbul'da yaşıyorsa, Bingöllü Ankara'da iş yapıyorsa, Şırnaklı Antalya'da ikamet ediyorsa, Siirtli Konya'da ekmeğini kazanıyorsa, Mardinli İzmir'de evlenip yuva kurmuşsa bu millet olmamız sayesindedir." şeklindeki MHP Lideri'nin değerlendirmesi ise son derece önemli bir gerçeği vurgulamıştır.
Bugün "Türkiye'nin PKK'nın taleplerini yerine getirmemesi halinde" bölüneceğini iddia eden alçak ve namussuzların cevap veremeyeceği bu gerçek milletçe bir arada yaşama ülkümüzün ne derecede sağlam olduğunu gözler önüne sermiştir.
Tandoğan Meydanı'nda tespit ettiğim en önemli husus, MHP Lideri'nin dilinde "La-İlahe İllallah" yüreğinde iman ve vatan sevgisiyse şer odaklarının artık imkansız gördüğü milleti bir arada tutma kudretini başardığıdır!
İlla ki nasıl diye soruyorsanız söyleyeyim; "Birden Çok Vicdan Olmaz, Ortaklı Canan Olmaz, LA-İLAHE İLLALAH!" nidası yükselirken Türklüğün bağrı Ankara'dan, sanırmısınız ki Arş bu sese kulak vermez...
İsmail ÖZDEMİR