Alman savunma bakanının “Avrupa’da bir savaşa hazırlıklı olmalıyız” açıklaması ve Ortadoğu’daki gelişmeler, Türkiye’nin stratejik olarak savunma sanayi ve güvenlik kurumlarını yeni bir anlayışla ele alması gerektiğini ortaya koymuştur.
Ukrayna-Rusya, İsrail-Hamas çatışmaları sivil savunma unsurlarının gelişmiş olmasının çatışmalarda ne denli önemli olduğunu ortaya koydu.
Çatışmaların sadece askeri alanlarla sınırlı kalmadığını, sivil halkın hava saldırılarından korunması için sığınaklara sahip olmasının gerektiğini ne yazık ki görüyoruz.
Türkiye’nin sivillerin kendilerini koruyabilmelerine yönelik olarak olası bir harpte psikolojik ve eylemsel düzen olarak alacakları aksiyonla ilgili gayri nizami harp tekniğine göre bilgilendirilmesi önem arz etmektedir.
Hava kuvvetlerimizin zaten sahip olduğu gelişmiş yeteneklere ek olarak şehir içi nokta atışı hususunda yeni çalışmalara yoğunlaşması gerekmektedir.
Ayrıca yetişmiş eleman kaynağı yönünden; harp okulları ve askeri hastanelerin kapatılması savunma stratejisi bakımından zaafiyet teşkil etmektedir. Bu yanlıştan bir an evvel dönülmelidir.
Parasını ödeyerek alamadığımız 5. nesil savaş uçaklarının ikamesinin milli imkanlarla en erken 2028’de yapılacak olması da yakın gelecek için bir tehdit oluşturduğundan ara uçak alımı hususunda fırsatların değerlendirilmesi faydalı olacaktır.
Ülkemizin sahip olduğu askeri teknoloji, savunma sanayi iyi bir seviyede olmakla beraber etrafımızdaki tehdit ve gelişmelere göre stratejik anlayışların güncellenmesi önemli bir husustur.
Tüm bunlarla beraber; iç cephede birlik ve beraberliğin sağlanması Türkiye’nin dışarıdan gelecek muhtemel tehditleri bertaraf etmesinin en önemli unsuru olduğundan;
Türk siyasetinin TBMM çatısı altında topyekün, emperyalist oyunlara karşı koyacak birlikteliği sergilemesi milli bir görevdir.