Bizler gençlik yıllarımızda kelle koltukta verilen vatan müdafaasının kader ortaklarıyız. Vatanımızın değişik bölgelerinden gelen bizleri buluşturan bir davamız, bir ülkümüz vardı. O dava ve ülkü; TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜNÜN REHBERLİĞİNDE BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE’Yİ KURMAK, TÜRK DÜNYASININ BİRLİĞİNİ SAĞLAMAK, BÖYLECE ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAKTI. Bu uğurda binlerce Ülküdaşımız şehit oldu, on binlercesi Gazi oldu, mağdur oldu. Bizi bir araya getiren bundan daha güçlü bir bağ olabilir mi? Siyaset sadece bir vasıtadır, aslı bir unsur değildir. Zaman içinde arkadaşlarımız arasında siyasi tercihlerde farklılıklar olabilir. Her şeyin üstünde olan Ülküdaşlık hukuku, bu farklılıkların hoşgörülmesini, saygı duyulmasını gerektirir. Allah insanları farklı coğrafyalarda, farklı aileler içinde, farklı sosyal çevredelerde yaratmıştır. Kimimiz büyük şehirlerde, kimimiz kazada, kimimiz köylerde yetişmişizdir. Kimimiz, memur çocuğudur, kimimiz serbest meslek mensubu çocuğudur, kimimiz esnaf çocuğudur, kimimiz de çiftçi çocuğudur. Kimimiz seküler bir ailede, kimimiz muhafazakar bir ailede, kimimiz de bir tarikat çevresinde yetişmiş olabiliriz. Ayrıca Allah her birimizi farklı zeka seviyesinde yaratmıştır. Yetişme sürecinde farklı kaynaklardan beslenmişizdir. Yetişme çağımızda kimimiz Necip Fazıl’dan, kimimiz Mehmet Akif’ten, kimimiz Nihal Atsız’dan, kimimiz Ömer Seyfettin’den, kimimiz Yunus’tan, Mevlâna’dan, kimimiz dini kitaplardan etkilenmişizdir. Bütün bu farklı etkenler, meselelere farklı pencerelerden bakmamıza ve farklı düşünmemize sebep olur. Bir de zamanın ruhu diye bir kavram var. Bazı arkadaşlarımız bu zamanın ruhunu da farklı okuyabilirler veya hiç okuyamazlar.
İnsan en değişken bir varlıktır. Durmak gerilemektir. İnsana yakışan asıl davasından ülküsünden kopmadan çağının gerçeklerini iyi tahlil edip kendini geliştirmektir. Bu süreçte siyasi tercihlerimizde değişiklikler olabilir. Bundan dolayı birbirimize küsmeyelim, kırılmayalım, kopmayalım. Meselelere farklı bakmamıza, farklı düşünmemize hoşgörü ile bakıp saygı gösterelim.
Bunu hem ortak mazimize saygımızdan dolayı yapalım, hem de gelecekte yine bu vatan ve bu millet için birlikte fedakârlık yapmamız gerekeceğini düşünerek birbirimize sevgiyle sarılalım. Hele yetmişine merdiven kurmuş, evlat, torun sahibi eski dava arkadaşlarına yakışan da budur.
Mazide sizlerle omuzdaşlık yapmış bir kardeşiniz olarak ricam, birbirinizin siyasi tercihlerini değil, geçmişteki kader birliğinizi ve ortak yaşadıklarınızı göz önünde bulundurun. Şunu da unutmayın, bu saatten sonra kimse kimseyi etkileyemez. Etkilemeye çalışmakta boş bir gayret olur. Ayrıca Yunus’un “Yaradılanı hoşgör Yaradan’dan ötürü” nasihatına kulak vererek camiamızın dışındaki farklı görüşlere de saygı göstermemiz gerekir. İnsanoğlunun farklılığı fıtratın gereğidir.
YAŞASIN TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ…
YAŞASIN TÜRK DÜNYASININ BİRLİĞİ…
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
TANRI TÜRK’Ü KORUSUN VE YAŞATSIN….

Dr. Sakin ÖNER

Editör: Kerim Öztürk