Yüce yaratıcı, insanoğluna gerek kendisini, gerekse "İnsan nasıl İnsan Olur" temasını anlatabilmek için kitaplar indirdi. Bu kitaplar malumunuz ana kitap olarak 4 tanedir. Aslında Kuran'da sahifeler olarak olmasada bir çok Peygambere indirilenlerden bahsedilir. Şimdi Kitap indirlen peygamberlerin kişilik analizlerini kendimizce yapmaya çalışalım.

TEVRAT - MUSA

Musa, daha önce köleleştirilen bir halkı büyük bir zalimin elinden kurtarmaya gelmişti. Bu eylemi gerçekleştirirken, çok dezevantajlı bir durumda idi; Bir bakalım: Musa bir adam öldürmüştü; Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten, kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla.' Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir.KASAS 16 Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldürmelerinden korkuyorum.'KASAS 33 Musa'nın kekeme olduğu rivayet edilmektedir. Karşısındakine karşı yetemeyeceğini düşünmüş, Kardeşi için de Nübüvvet istemiştir. Allah daha önce düşmanı olacağı insanla Musa'yı haşretmiş, karşısındakini analiz etmesine yardımcı olmuştu. Musa: 'Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, dilimin düğümünü çöz ki sözümü iyi anlasınlar. Ailemden kardeşim Harun'u bana vezir yap, beni onunla destekle, onu görevimde ortak kıl ki Seni daha çok tesbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz Sen bizi görmektesin' dedi. TAHA 27 Karşısındaki düşmanın nereden vuracağını ve neleri bahane edeceğini bilen Allah ; 'Asanı bırak.' (Attıktan hemen sonra) onun şimdi bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, arkasına dönüp bakmaksızın kaçmaya başladı. 'Ey Musa, dön ve korkma. Şüphesiz güvendesin.' KASAS 31 Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur.' KASAS 32 Buradan anlaşılan Yüce Yaratıcı, Musa'yı göreve getirdiği zaman, gerekli donanımları ona yükledi, eksiklerini giderdi...! Neden Musa, sorusuna gelince, Musa bu konuda gerekli, güce, kuvvete ve altyapıya sahipti. Aslında Allah Nabza göre şerbet vermişti. Musa şeriatı, katıdır, zordur, içinde ölüm vardır,kuralları kesin ve katidir. İsrailoğullarına inen kitapta, zinanın cezası, ölümdür. Hırsızlık en feci şekilde cezalandırılır. Şirk koşmanın cezası ölümdür. Nankörlük en büyük kusur olarak görülmektedir. İnsan öldürmenin cezası Kıssas tır. (Karşılığı günümüz İdamdır) Allah gerçekten çoğunluğu, azmış bir milleti hizaya getirmek için katı kurallar koymuştur ki, insanlar bu büyük günahlara hiç yaklaşmasın. Çünki daha önceki kanun koyucu, İnsanlık esas almadan, kendi menfaatleri gereğince, kuralları uygulamıştır. Musa'ya verilen mucizelerden sonra, onun yerine daha yumuşak kalpli bir insanın olsaydı, o kadar mucizelere rağmen bu başarıya ulaşamazdı. Bir düşünelim, Koca bir denizi ikiye yarıyor, koca bir kavmi zalim firavundan kuratıryor. Hemen karşı tarafa geçtiklerinde, onlara Yukarıdan Bıldırcın eti ve Kudret helvası indiriliyor. Hemen ardından buzağıya tapıyorlar, İndirilenleri beğenmeyip, sarımsak,soğan, mercimek yemek istediklerini söylüyorlar insan oğluna mucizelerin bile yeri geldiğinde fayda etmediğini. Allah'ın emri olduğu halde bir ineği boğazlama (kurban etme) konusunda ihtilafa düşüyorlar. Yetmezmiş gibi birde Biz Allah'ı görmeden iman etmeyiz diyorlar. Düşünelim ki; Bu kavmin başında duran adam, hem kuvvetli, hem kudretli, hemde çok sabırlı olmak zorundadır. Garip olan ise israiloğulları Musa peygamberi esas almazlar. 
ZEBUR - DAVUT

Peygamberleri onlara: "Allah, size hükümdar olmak üzere Talût'u gönderdi." demişti. Onlar: "Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir." dediler. Peygamberleri de "Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir." dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir. BAKARA 247 Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır. BAKARA 248 Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir." BAKARA 249 Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!" BAKARA 250 Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir. BAKARA 251 He bu arada MAKARA değil BAKARA bunu da vurgulamak isterim. Davut A.S. halkının başına bir kumandan olarak geçmiştir. Şeriatı saptırarak tuhaf tuhaf adetler üreten bir topluluğa, insan gibi, yaşamayı ve üretici bir topluluk olmayı öğretmek için gelmiştir.Allah İsrailoğulları üzerindeki nimetini tamamlamak istemiştir. Ancak bu zor bir iştir.çünki insan oğlu namkördür bakar ama göremez görür ama şükretmez insan oğlu her azgınlık yaptığında Allah katından bir elçi onları hakka davet eder .Yine savaşçı, güçlü, kudretli bir insan lazımdı, Davut şükredici bir insandı. Ona verilen alametler ise, demiri işleme sanatı, dağlar ve kuş dili idi. Bu meziyetler daha soyutsal kavramlarla pekiştirilmiş, insanların artık görmezden gelmemeleri açısından soyutlandırılmıştır. Davut şeriatı Musa şeriatının aksine, biraz daha yumuşatılmış ve kanunlar düzenli hale gelmiş, yerleşik yaşam sistemine geçen İsrailoğullarına insanlık dersinden daha ziyade topluluk olmak adına, birlikte yaşamak adına öğütler verirdi. Zebur, daha sade şiirsel bir mizansele sahip bir kitaptır. Bunun nedeni, israiloğullarının kendilerine gelen peygamberleri, haksız ve gereksiz yere öldürmelerinden kaynaklanıyordu. Davut ve Zebur ile birlikte yerleşik hayata geçen kavmi, gerek sosyal gerekse ekonomik olarak geliştirip, yardımlaşma, ticaret ve ibadet gibi konuların ortak paydalar ile gerçekleştirilmesi düsünülmüştür. Nasıl ki Musa İmanın ve Teslimiyetin simgesi olmuşsa; Davut'da Adaletin simgesi haline gelmiştir. Süleyman Peygamber ile bu saltanat en doruk noktasına ulaşmış ve artık bu gürühun yeryüzündeki herşeye sahip oldukları tescillenmiştir. Kabe'den sonraki en büyük kutsal mekan olan Süleyman sarayı, bu kavmin dünyaya hükmetmesi için gerekli, karargahtır. Gücün sınırları zorlanarak, Cinler, Rüzgarlar, Altın ve hazine, Kuşlar, Dağlar Süleyman'ın emrine verilmiş oldu. Bundan sonraki konu ise bu güruhun birarada yaşayıp, hak - hukuk gözetip, insanlığı Allah'a ibadet etmek ve iman etmek için davet olacaktı. Ancak bu böyle olmadı, böbürlendiler de böbürlendiler, yeryüzünde fasıklıklar başgösterdi ve kendileri, Allah katındandır diye kendi elleriyle kanun yazmaya başladılar. Musa'ya kitap verdik ve 'Benden başka vekil edinmeyin' diye onu İsrailoğullarına kılavuz kıldık. İSRA 2 Musa'ya kitap verdik ve 'Benden başka vekil edinmeyin' diye onu İsrailoğullarına kılavuz kıldık. İSRA 4 Nitekim (ikiden) ilk vaid geldiği zaman, güç ve şiddet sahibi kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü. İSRA 5 Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık. İSRA 6 Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (sizin) aleyhinizedir. Sonunda vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar', birincisinde girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler.' İSRA 7 Bilindiği üzere BABİL kralı BUHTINNASIR ( NEBUCADNAZAR) Mescide girip yağmalayıp, yakıp yıkmıştır. İsrailoğulları bu yapının kalan tek duvarını, şimdi ibadet için kullanmaktadırlar. Bir zamanlar Allah'ın üzerindeki nimetlerini unutan, azgınlık,bozgunluk yapanlar acaba pişman olmuşmudur, yoksa yaptıkları azgınlıklarını daha da artırmış mıdır? Bu,yoldan çıkan güruh için, artık farklı bir formül geliştirilmesi gerekiyordu; Allah'ın hikmetinden sual olunmaz;
İNCİL - İSA Kendilerine apaçık mucizelerle gelen peygamberlerini öldürenler, mallardan, evlatlardan, verilen güçlerden imtihan olmuşlar ve sınıfta kalmışlardır. Davut soyundan gelen İmran'ın kızı MERYEM belki bir şeyleri değiştirecekti. İsa'nın doğumuna göz atalım: Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, ona düzgün bir beşer kılığında görünmüştü. MERYEM 17 Demişti ki: 'Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).' MERYEM 18 Demişti ki: 'Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).' MERYEM 19 O: 'Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiç bir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken' dedi. MERYEM 20 'İşte böyle' dedi. 'Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır).' Ve iş de olup bitmişti. MERYEM 21 İşte Meryem oğlu İsa 'nın kıssası budur. İsa, çok medeni,çok kibar, çok insancıl bir insandı. Artık bu güruha yeni bir nefes lazımdı, kitap ve din eklemeler ile doldurulmuş, kanunlar kişilere göre yazılıp çiziliyordu. Acaba bu azgın güruhu biraz daha yumuşatmak ve insancıl hale getirmek mümkünmüydü? denemekte fayda vardı; gerçi ALLAH gaybın sahibidir. Bu yapılanlar aslında sürekli, bir şans daha vermekdi. Belki de bu son şanslarıydı. Artık bu güruh ya düzelecek, yada kıyamete kadar azgınlıkları ve bozgunculukları içerisinde Şeytan ve Şeytanın dostlarına hizmet edeceklerdi. Ve önümde bulunan Tevrat'tan (olan âyetleri ) tasdik edici olarak, ve de size haram kılınmış olan bazı şeyleri helâl kılmak için, Rabbiniz'den size âyet getirdim. Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Ve bana itaat ediniz. ALİ İMRAN 50 Daha önce sadece insan olabilmeleri için Allah katından indirilen Katı kuralları ve daha sonraları elleriyle yazdıkları ve HAKK saydıkları bazı kuralları değiştirmek lazımdı. Tahrif edilmiş bir kitap vardı. İncil insanlığa paylaşımı, dünya güzelliklerini anlatmaya gelmişti. Kurallar biraz daha esnek olursa daha az insan şirk koşardı, daha az günah olurdu toplumda; Kişisel menfaatlerin ön planda olduğu, Allah indinden indirilenlerin rağbet görmediği bu güruh mucize ile gelen Bir peygamberini daha öldürmüş oldu. Kitap hep burjuvazinin elinde olduğu için maalesef, dine de kendileri de yön vermekteydiler. Şimdi bu uslanmaz, arlanmaz, garip ve nankör topluluğu dize getirmek için farklı bir operasyon gerekli idi; dünya hakimiyetinin el değişmesi zamanı gelmişti. Yapılanları haber veren, yapılmaması gerekenleri açıklayan bir kitap; 

KURAN - MUHAMMET

Yerlerin, göklerin ve ikisinin arasındakilerin sahibi, gizlediklerimizi ve açığa vurduklarımızı bilen, ilklerin ve sonların gerçek sahibi Yüce Yaratıcı, Yeryüzünde eşi ve benzeri bulunmayan, en mükemmel ürünü olan KURAN 'ı yeryüzüne insanlara indirdi. Bu, daha önce indirelenleri tatbik etmeyen güruha değil, O'nu daha da değerli kılacak bir güruha indirdi. Bunun en büyük nedeni de daha önce kendisine itaat etmeyen israiloğullarının saltanatına son vermek, gücü onların elinden almak içindir. artık kanunlar belirlenmiş, kitap koruma altına alınmıştır. İsrailoğulları böylelikle, tahrif ettikleri kitapla ve onları yöneten Şeytanla başbaşa kalmışlardır. Nasıl ki, Adem günah işledikten sonra Allah ona bir şans daha verdi, Bu Kitap İsrailoğullarının son şansı idi. Bu kitap, azgınlıklarını artırmasın ve daha önce kendilerine verilen nimetlere nankörlük ettiklerinin farkına varsınlar diye başka bir kavmin kontrolüne verilmiş; ancak içerisinde tamamlayıcı kitap olduğu vurgulanmış, israiloğullarına da bu Kitap'a tabii olun çağrısı yapılmıştır. temsilci olarak da öyle bir insan seçilmiştir ki; Güzellik olarak adlandırılabilecek bütün özellikleri taşıyan biri, merhametli, yardımsever, teslimiyetçi, kültürlü, kibar ve güçlü birisi; MUHAMMET (Selam olsun O'na)..! Ki; ölümün üzerinden yıllar geçmesine rağmen, halen yeryüzünde saygı ve sevgiyle anılan bir insan, adalet timsali, sabırlı,dirayetli,ağır başlı insan. Kuran, diğer kitaplar gibi burjuva kesimin hakimiyeti ve kontrolüne girmemiş, insanlığa adanmış bir kitap özelliği taşımaktadır.Müslümanlık, nankörlükleri, şirk koşmaları ve kötülükleri nedeniyle dışlanan israiloğullarının azgınlığını arttırmamak için inmiştir. Umulan şey israioğullarının kitaba tabii olmalıdır aslında, şeytan onlar üzerindeki sultasını yerine getirmiş ve pek azı dışında hemen hemen hepsi, yoldan çıkmış fasıklardan olmuşlardır. Ancak günümüz müslümanlığı da zamanla uğradığı tahrif ve kitap harici bir takım faaliyetler sebebiyle sekteye uğramış, misyonunu unutmuş halde yaşanmaktadır. İslam, insanlara, daha önce indirilen kitaplara tabii olmayan insanları, herşeyi kapsayan ve herkesi kapsayan bir anlayışla gelmiştir. Müslümanlık ne Musevilik gibi sert kanunlar nede Hristiyanlık gibi gevşeklik gösteren kurallar ihtiva eder. Müslümanlık aşırıcılığı yasakladığı gibi, herşeye, her olaya aynı derece yaklaşmayı emreder. Musevilikte cezalar bu dünyada kesilir. Gereği yapılır. İdamsa idamdır, dışlanma ise dışlanır. Hristiyanlıkta, günah, Allah'ın sözde elçileri( Papaz- rahip) tarafından bu dünyada affedilebilir. Müslümanlıkta ise affetmekte, cezalandırmakta tamamen Allah indindedir. Bunun garantisi yoktur, hesap günü herkes cezasını çeker. Mükemmelliyetçi Allah'tan, mükemmelliyetçi ve adil bir din . Ne güzel bir din, ne kadar affedici ve merhametli bir Allah. Ne kadar mükemmel edebi eser KURAN. Daha üzerine gelmeyecek, onun kadar güzel bir tarih kitabı, roman, sosyoloji,psikoloji, ekonomi kitabı gelmeyecektir yeryüzüne, ne evvelde nede sonrada...! diyelim ki, Bizler, özümüz ile, yüzümüz ile, tüm benliğimizle Allah'a teslim olanlardanız. Bizler bize indirilene ve bizden önce de indirilenlere iman etmişizdir. Hepsi allah katındandır. Bizleri ŞU zalim güruh ile haşreyleme. AMİN. SAĞLICAKLA KALIN MEHMET AKİF EROL