Sultanahmet'teki saldırının ertesi günü olan 13 Ocak'ta çıkan yazımızda Tayyip Erdoğan'ın "Dikkat ederseniz bu bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin ilk hedefi Türkiye'dir"sözleri üzerine "Tespit büyük ölçüde doğrudur ama 'Madem ilk hedef Türkiye'dir, bu örgütleri Türkiye'ye karşı kullanan devletler hangileridir?' sorusu cevapsız kalmıyor mu?" diye sormuştum.

Konuyu "Terör, avcının kullandığı köpek gibidir. Avını sürükleyip avcının önüne atar! Asıl mücadele edilecek olan köpek değil, avcıdır!" diye bitirmiştim.

***

Ahmet Davutoğlu da Başbakan olarak 13 Ocak akşamı, "Ancak artık DEAŞ öyle bir örgüt ki bir piyon ve bazen de kamufle edilebilecek bazı eylemlerin rahatlıkla kullanılmasını sağlayan bir ara örgüt, bir taşeron" dedi.

Davutoğlu"Bu bir taşeron örgüt ama o taşeron örgütü eğer birileri kullanmak istiyorsa ki bunun emarelerini çok gördük; sadece bu taşeron örgütü değil, bu taşeron örgütü kullanma hevesine ve amacına dönük çalışma yapan kim varsa hepsine dönük olarak da gerekli her türlü tedbiri alma konusunda Türkiye'nin kararlılığı açıktır..." diye konuştu.

Davutoğlu, bu tespitlerden sonra isim vermeden Rusya'yı IŞİD ile mücadeleyi engellemekle; isim vererek de Suriye'yi IŞİD ile iş birliği yapmakla suçladı.

Fakat Davutoğlu da bakanları gibi IŞİD'i veya diğer terör örgütlerini taşeron örgüt olarak kimin kullandığına dair bir açıklama yapamadı!

IŞİD taşeronsa müteahhit kim, işveren kim?

***

Merhum Prof. Dr. Mahir Kaynak, Ağustos 2005'te El Kaide hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştı:

"Küçük bir örgütün dünyaya mağaradan şekil verdiğini kabul etmek çok saçma. Terörü devletler yapıyor. El Kaide, CIA operasyonunun kod adıdır. Bu yüzden de bizim önce yapılan bu operasyonu deşifre etmemiz gerekir. Çünkü El Kaide operasyonuyla dünyada bir siyasi sonuç yaratılmak isteniyor."

Yaratıldı mı? Evet.

ABD, Afganistan'a El Kaide bahanesiyle girdi. Hâlâ da oradalar.

Mahir Kaynak ise "El Kaide eylemlerinden çıkan tek siyasi sonuç, Batı dünyasında bir İslam aleyhtarlığının doğuşudur ve İslam'ın terörle özdeşleşmesidir. Böyle bir siyasi sonuç niçin isteniyor ve bunu kim istiyor sorusunun cevabını bulmalıyız" demişti.

Şimdi Türkiye'nin üzerinde yoğunlaşarak tedbir alması gereken konu, IŞİD kod adı ile sürdürülen operasyonla, bir taraftan İslâm'ı terörle özdeşleştirme projesine devam edilirken diğer taraftan Suriye, Irak ve Türkiye'nin haritasının değiştirilmek istenmesidir. Suriye ve Irak'ta başardılar, sıra Türkiye'dedir.

***

Mahir Kaynak, 2008 yılında da "Benim bugüne kadar vardığım sonuç, (terörü destekleyen) bu güçlerin diyalektik düşündüğü ve çatışmanın her iki tarafını da kontrol ettiğidir. Yani birbirine karşıt olarak düşündüğümüz örgütler tek bir gücün kontrolünde olabilir. Bu çatışmadan iki türlü sonuç beklenebilir: Ya taraflardan birinin temsil ettiği intibaı yaratılan örgüt bahane edilerek o siyasi yapı çökertilir ya da onların çatışmasını bastıran üçüncü bir güç egemen olur. Bu örneklerin hepsi ülkemizde yaşanmıştır. 12 Eylül çatışan güçleri bahane ederek egemen olan ve kimsenin aklından bile geçmeyen iktisadi bir programı uygulatan güçtür" tespitini yapmıştı.

IŞİD-PYD savaşının böyle bir savaş olduğuna hep birlikte tanık olduk. IŞİD'in çekildiği yerlere PYD yerleşti? "Çözüm süreci"nde PKK'nın bazı şehirlere yığınak yapmasını seyreden AKP'nin şimdi örgütle savaş yürütmesi de sakın üçüncü bir gücün planlamasının eseri olmasın!