Cumhuriyetin ilk yıllarında da "köy öğretmeni yetiştirme" konusu gündeme gelmiş, ABD ve Almanya’dan uzmanlar çağrılıp raporlar alınmıştı.
Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, 1926 yılında “ Toplam 4 Köy Muallim Okulunu” açtıktan sonra bunların olumlu sonuçları alınınca, Atatürk'ün emri ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 1935’teki IV. Kurultayı’nda İlköğretimin yaygınlaştırılması amacıyla bir dizi karar alındı. Bunların en önemlisi, askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapan köy gençlerinin kısa bir eğitimden geçirilerek kendi köylerinde eğitmen olarak görevlendirilmesiydi.
İlk uygulama 1936’da başladı ve 84 köylü genç Eskişehir’e bağlı Çifteler’de açılan bir kurstan sonra köy eğitmeni olarak görevlendirildi.
Bu uygulamanın da başarılı olması üzerine kursların sayısı artırıldı, eğitmenlere toprak, tohumluk ve tarım araç-gereci de verilerek bulundukları bölgede tarımsal çalışmalara öncülük etmeleri sağlandı. 1937’de konu daha kapsamlı bir biçimde ele alındı ve Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın hazırlattığı bir program çerçevesinde Eskişehir Çifteler’de (1937), İzmir Kızılçullu’da (1937), Edirne Kepirtepe’de (1938) ve Kastamonu Gölköy’de (1939) deneme niteliğinde dört Köy Öğretmen Okulu açıldı.
Bu uygulamanın da başarılı olması üzerine kursların sayısı artırıldı, eğitmenlere toprak, tohumluk ve tarım araç-gereci de verilerek bulundukları bölgede tarımsal çalışmalara öncülük etmeleri sağlandı. 1937’de konu daha kapsamlı bir biçimde ele alındı ve Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın hazırlattığı bir program çerçevesinde Eskişehir Çifteler’de (1937), İzmir Kızılçullu’da (1937), Edirne Kepirtepe’de (1938) ve Kastamonu Gölköy’de (1939) deneme niteliğinde dört Köy Öğretmen Okulu açıldı.
Edirne’deki okul önce Karaağaç’ta öğretime başladı, sonra Kepirtepe’ye nakledildi. (Başlangıçta Milli Eğitim ve Tarım Bakanlıklarının ortak denetimi altında birer "Köy öğretmen okulu" açıldı. Bu okullarda 2 yıl ilkokul, 3 yıl ortaokul öğrenimi yanında tarım, demircilik, inşaatçılık ve kooperatifçilik gibi dersleri içeren programlar da uygulanıyordu.)
Eğitmen kursu, sonra Köy Muallim Mekteplerinin ihyası, bunlardan alınan iyi sonuçlar ve 3 yıllık deneme sonunda 17 Nisan 1940 Hasan Ali Yücel döneminde de 3803 sayılı kanunla bu defa “Köy Enstitüsü” olarak açılmıştır.
1941 de, 4274 sayılı yasa ile de, köylerde çalışacak sağlık memuru ve ebelerin bu okullarda yetiştirilmelerine karar verildi. 1926 itibaren isimleri ve müfredatı sürekli değişse de 1946'ya kadar Anadolu'nun çeşitli yerlerinde 21 tane köy enstitüsü açılmıştı.
Eğitmen kursu, sonra Köy Muallim Mekteplerinin ihyası, bunlardan alınan iyi sonuçlar ve 3 yıllık deneme sonunda 17 Nisan 1940 Hasan Ali Yücel döneminde de 3803 sayılı kanunla bu defa “Köy Enstitüsü” olarak açılmıştır.
1941 de, 4274 sayılı yasa ile de, köylerde çalışacak sağlık memuru ve ebelerin bu okullarda yetiştirilmelerine karar verildi. 1926 itibaren isimleri ve müfredatı sürekli değişse de 1946'ya kadar Anadolu'nun çeşitli yerlerinde 21 tane köy enstitüsü açılmıştı.
Anadolu'daki köy enstitülerine hoca yetiştiren Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü de Ankara'da açılmıştı, daha sonra Sağlık Kolu da açıldı. Hasanoğlan Köy Enstitüsünden 774 tane sağlıkçı mezun oldu.
Tüm Türkiye’de 1940-1954 arasında köy enstitülerinde 6875 eğitmen, 1398 kadın, 15943 erkek olmak üzere toplam 17341 öğretmen yetişmiş.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde 213 kişi mezun edilmiş. 1599 Sağlık Kolu mezunu vermişti. Aslında her şey çok güzel gidiyordu, düşünün bir sağlık memuru yetiştirilip bir köye gönderiliyordu ve civardaki otuz köye hizmet veriyordu, pansumandan iğneye, veremden tifoya kadar zamanın salgın hastalıkları ile bunlar mücadele ediyordu…
Tüm Türkiye’de 1940-1954 arasında köy enstitülerinde 6875 eğitmen, 1398 kadın, 15943 erkek olmak üzere toplam 17341 öğretmen yetişmiş.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde 213 kişi mezun edilmiş. 1599 Sağlık Kolu mezunu vermişti. Aslında her şey çok güzel gidiyordu, düşünün bir sağlık memuru yetiştirilip bir köye gönderiliyordu ve civardaki otuz köye hizmet veriyordu, pansumandan iğneye, veremden tifoya kadar zamanın salgın hastalıkları ile bunlar mücadele ediyordu…
Peki neden makas değiştirildi?..
1938’de Gazi’nin ölümünden hemen sonra Fevzi Çakmak ile İnönü ikilisi işbirliği yaparak, tam bağımsızlık ve Ulus Devlet Projesinden aniden vazgeçtikleri için önce, CHP içindeki ‘’yurtsever’’ Komünistleri susturup hapse attılar, ( Nazım Hikmet ve arkadaşları 12 yıl boyunca hapislerde süründükten sonra ancak 1950 deki Menderes affı ile ve hasta olarak hapisten çıkabilmişlerdi.)
1942’ye gelindiğinde ise, bu defa hedefte CHP içindeki Milliyetçilik İlkesinin sembolü olan Türkçüler ve Turancılar vardı. (İsmet Paşa, meclisteki meşhur konuşması ile, Gazi’nin Türkistan’dan davet edip getirdiği Prof. Dr. Zeki Velidi Togan dahil, Edebiyatçı Hüseyin Nihal Atsız, şarkıcı Tarkan’ın dedesi Fethi Tevetoğlu, Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan gibi… tanınmış siyasetçileri ve bilim adamları Türkçülük ile suçladığı için 10-15’ er yıl ceza yerler.)
3 Mayıs 1944 de Yargıtay bu cezaları bozduğu için Türkçüler 3 Mayıs’ı bu yüzden Türkçülük günü olarak kutluyorlar. Türkiye, 1 nisan 1939’da ABD ile ilk ekonomik imtiyaz anlaşmasını yaparak Atlantik ötesine yakınlaşıyor ve yavaş yavaş da Rusya’dan uzaklaşıyordu ki, ‘’Kruşçev’in 1954’deki meşhur parti kongresinde dediği gibi Dünya’nın da Rusya’nın da başına bela olan’ Stalin ’ bu durumdan çok rahatsız olup, devreye girerek Türkiye’yi tehdit edecekti… (2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin'in Türkiye'den Kars, Artvin ve Ardahan'ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, Milli Şef de ABD'den askeri destek istemişti.
1938’de Gazi’nin ölümünden hemen sonra Fevzi Çakmak ile İnönü ikilisi işbirliği yaparak, tam bağımsızlık ve Ulus Devlet Projesinden aniden vazgeçtikleri için önce, CHP içindeki ‘’yurtsever’’ Komünistleri susturup hapse attılar, ( Nazım Hikmet ve arkadaşları 12 yıl boyunca hapislerde süründükten sonra ancak 1950 deki Menderes affı ile ve hasta olarak hapisten çıkabilmişlerdi.)
1942’ye gelindiğinde ise, bu defa hedefte CHP içindeki Milliyetçilik İlkesinin sembolü olan Türkçüler ve Turancılar vardı. (İsmet Paşa, meclisteki meşhur konuşması ile, Gazi’nin Türkistan’dan davet edip getirdiği Prof. Dr. Zeki Velidi Togan dahil, Edebiyatçı Hüseyin Nihal Atsız, şarkıcı Tarkan’ın dedesi Fethi Tevetoğlu, Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan gibi… tanınmış siyasetçileri ve bilim adamları Türkçülük ile suçladığı için 10-15’ er yıl ceza yerler.)
3 Mayıs 1944 de Yargıtay bu cezaları bozduğu için Türkçüler 3 Mayıs’ı bu yüzden Türkçülük günü olarak kutluyorlar. Türkiye, 1 nisan 1939’da ABD ile ilk ekonomik imtiyaz anlaşmasını yaparak Atlantik ötesine yakınlaşıyor ve yavaş yavaş da Rusya’dan uzaklaşıyordu ki, ‘’Kruşçev’in 1954’deki meşhur parti kongresinde dediği gibi Dünya’nın da Rusya’nın da başına bela olan’ Stalin ’ bu durumdan çok rahatsız olup, devreye girerek Türkiye’yi tehdit edecekti… (2. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru 1945 yılında Sovyetler Birliği lideri Stalin'in Türkiye'den Kars, Artvin ve Ardahan'ı ve Boğazlarda askeri üs istemesi üzerine, Milli Şef de ABD'den askeri destek istemişti.
Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye'de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini ve "5 yıllık kalkınma planları" ve "Köy Enstitüleri" leri gibi Sovyet sistemine benzer uygulamaların kaldırılmasını talep etti)
Dünyanın en büyük katili Stalin’in tehditleri ciddi boyutlara ulaşınca Truman Doktrini hayata geçirilerek önce imam hatipler ve kuran kursları aniden açılacaktı ve akabinde Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne öğrenci alımını yasaklanacaktı (1946).
Bu arada gizli eller Doğu da ağaların üzerinden siyaset yürütüp köy enstitülerinin komünist yetiştirdiğini yayarak hükümete baskı oluşturunca da ne yazık ki köy enstitülerine hoca yetiştiren Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947 de kapatılacak ve Anadolu’daki 21 köy enstitüsü işlevsiz hale getirilecekti…
Dünyanın en büyük katili Stalin’in tehditleri ciddi boyutlara ulaşınca Truman Doktrini hayata geçirilerek önce imam hatipler ve kuran kursları aniden açılacaktı ve akabinde Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne öğrenci alımını yasaklanacaktı (1946).
Bu arada gizli eller Doğu da ağaların üzerinden siyaset yürütüp köy enstitülerinin komünist yetiştirdiğini yayarak hükümete baskı oluşturunca da ne yazık ki köy enstitülerine hoca yetiştiren Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü 27 Kasım 1947 de kapatılacak ve Anadolu’daki 21 köy enstitüsü işlevsiz hale getirilecekti…
(5 Ağustos1946’da İsmet Paşa, Hasan Ali Yücel' in yerine Milli Eğitim Bakanlığı’na Reşat Şemsettin Sirer'i getirir. Gerici bir kafaya sahip vizyonsuz Sirer, meşhur Truman Doktrini gereği bakanlığa gelir gelmez İmam Hatip ve Kur'an kurslarını ivedilikle açar, ( Truman’a göre; Komünizm’in panzehri İslam’dır ve Türkiye’nin Komünizm’e kaymaması için de Siyasal İslam şiddetle desteklenmelidir.) aynı Şemsettin Sirer, Ankara Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünü de kapattıktan sonra misyonunu tamamlamış, son yıllarında da dini eğitim üstüne kitaplar yazmıştır...) 1952’de Anadolu'da ki Köy Enstitülerinin müfredatı lise müfredatına yükseltilip, 1954'te o zamanın ihtiyaçları göz önünde bulundurulup Öğretmen Okuluna ''ilkokul öğretmeni'' yetiştirmek için dönüştürülmüştür. Bu 21 okuldan bir tanesinin binası da ABD büyükelçiliğine tahsis edilmiştir.
Gerçekte, Cumhuriyetin büyük bir aydınlanma Projesi'ydi, ama Stalin'den korkan İnönü, ABD’ye yanaşınca bu güzelim projeyi de çöpe atmak zorunda kalıyordu.
Gerçekte, Cumhuriyetin büyük bir aydınlanma Projesi'ydi, ama Stalin'den korkan İnönü, ABD’ye yanaşınca bu güzelim projeyi de çöpe atmak zorunda kalıyordu.
Günümüzde yediğimiz sebzelerin tohumunu bile İsrail’den, Brezilya’dan Ukrayna’dan ithal ettiğimiz düşünüldüğünde geleceğin yine tarımdan geçtiğini kabul etmeli ve bu güzide projeyi güncelleyerek geri getirmeliyiz…
Bahtiyar AYDIN