Biliyorsunuz Yunus Emre’nin ‘mal sahibi mülk sahibi’ mısralarına cevaptır bu başlık. Köşk, hayatının en büyük ve son amacıydı ama tatmin olmadı. Bu sefer de TBMM’yi kapattı. Sebebini herkes biliyor. Başbakanlık seçimlerini kendi istediği gibi yönlendirmesi önlenecek diye. Ucunda Yüce Divan var. Hukuksuzluklarla Yüce Divan’ı da atlatır gibi geliyor bana ama ilahi adaleti unutuyor. Türkiye’nin Gezi ruhuyla canlanan genç direnişini de unutuyor. 
Ekmeleddin Bey olayında Cumhuriyetin güvencesi olan yüzde 50, şezlonglarda oturarak veya oturmayarak kendini gösterdi.
Dünyanın ve Türkiye’nin hiç bir yerinde şimdiye kadar görülmemiş bir siyasetçi tipolojisi ile karşı karşıyayız.
***
Yeniçağ’da Remzi Özdemir cumartesi günkü makalesine şöyle başlamış: Tayyip Erdoğan artık Cumhurbaşkanı. Erdoğan’ın seçildiğinden bu yana para piyasaları allak bullak oldu.
11 Ağustos sabahı herkes adeta şoke oldu. Saat 9.30’u gösterdiğinde borsa bin puanın üstünde bir yükselişle güne başladı. Başta Garanti Bankası olmak üzere 4 büyük bankanın hisselerine beklenmedik bir satış yağmuru düştü. Borsa, görülmemiş bir çöküşle 3 bin puana yakın bir düşüşle günü kapattı.
Makalesinin sonunu şöyle tamamlıyor Remzi Özdemir:
Sorun Erdoğan’ın ülke yönetiminin başından gitmesi değil, 10 yıldır başında olmasından kaynaklanıyor.
Önümüzdeki aylar oldukça sıkıntılı geçecek. Tedbirinizi alın. 
***
Herkes bu seçim sonuçları konusunda şuna yakın bir neticeye vardılar. Bu, sonun başlangıcıdır.
Herkes dediğime bakmayın aklıselim sahibi olanlar bunu anladı. Bu, sonun başlangıcı değil sonun ta kendisi olacak...
Çocuk oyuncağı haline getirilen hukuku, Kasımpaşa statlarında top tekmelediği gibi tekmeliyor.
Orduyu tekmelemişti...
Milli Eğitim’i, imam hatip takıntısıyla alt üst etmişti. 
Maliye işte böyle... Dış politikada dünya ve ahiret çapında yanlışlar yaptı ve günahlar işledi. Tarih bunu ibretle yazacak.
Şimdi başına bir de Gül problemi çıktı.
Orta Doğu’yu karmakarışık etti. Türkmenleri nasıl ve niçin yalnız bıraktığını kimseye anlatamaz. Onlara Yezidiler kadar bile eşit davranmadı.
Suriye’de can veren Müslümanların hesabını zaten veremez. Şu var ki beklenmedik şeyler oluyor. IŞİD’i meydana getiren ülkelerden biri olan Amerika, IŞİD’i bombalıyor.
Erdoğan, dönüp arkasına baksa yaptığı bütün yanlışların, işlediği bütün günahların bumerang gibi kendine döndüğünü görecek. O, deistler gibi, Allah’ın olup biteni oturup seyredeceğini zannediyor.
Bizim inandığımız Allah, her işe müdahildir. Çünkü yaradandır. Daha çok bekler, o işlerin tıkırında gitmesi sürecinin devamını.
Emine Hanım, Hayrünnisa Hanım’ın Köşk’ten inişini görmeyi çok istiyormuş. İşte bunların Cumhurbaşkanlığı, Çankaya, Köşk algısı bu kadar. Kendi inişlerinin de çok uzak olmadığını hissediyordur.
***
Unutmayın ki Kurtuluş Savaşı 1919’da başladı. Mondros Mütarekesi, o büyük facia ise 1918 tarihini taşıyor.
Film aniden hızlanabilir. Tarih baba böyledir... Ne olduğunu anlamazsınız yahut anlarsınız. 
Ankara’da TBMM toplanmış Sakarya savaşını görüşürken ve Yunan toplarının sesleri Polatlı’dan duyuluyorken, nasıl ters yüz olup gittiklerini kendileri bile anlayamadılar. 
Şimdi de Mondros Mütarekesi gibi bir facia yaşıyoruz 12 yıldır.
İrtica tehlikesine dikkat çekenlerin ne kadar haklı olduklarını anlıyoruz. Unutmayın; irtica, emperyalistlerle iş birliği yapmaktır, dindarlık değildir.