Hiç bir lafın eylem ve söylemin işe yaramadığı artık vakit çok geç denmeden karanlığa birşeyler söylemeliyiz.
Dünyanın merkezine kendimizi koyarak ben anlayışımızı bütün davranışlarımızın odağına yerleştirerek kendimize özgürlük ve hayat alanı oluşturmak insanimidir? 
Vicdanımızın etrafını kalın kale gibi duvarlarla örerek sağır dilsiz körleri oynamaya ne kadar devam edeceğiz? 
Çok ama çok yakınımızda olanlara idraksiz ve ilgisiz kalmayı değer yarğılarımızla nasıl örtüştürürüz? 
Çoğu kez şekile indirgeyerek özünden uzaklaştığımız dini milli iklim ve atmosferimizi korumadan birlikte var olmayı başaramadan iman etmiş amel etmiş olabilirimiyiz?
Zengin tarihi, dini ve milli mirasımız bu kavramlarla barışık gibi davranarak kısa vadelide olsa ticari siyasi anlamda bizi çok büyük avantajlı kılsada samimiyetsizliğimizin faturasını er veya geç ödemeyecekmiyiz? 
Müslüman ve Türk olduğumuzun farkına varmalıyız. Bir ecnebi kültürü hayatımızın parçası haline geldi. Her kültür kendi inanç iklimi ve tarihi süreçlerle oluşur. Mahalldir yerlidir ve millidir. Evrensel bir yaşam tarzı diye takdim edilen dünya...
bize ait değildir.Moda diye propaganda edilip dayatılan her davranış kalıbı aslında kültür ve medeniyet olarak yunan düşüncesine yahudi hrıstiyan ahlakına ve roma emperyalist hukuk nizamına dayanır.Milli kültür ve değerlerimiz konusundaki aşağılık kompleksinden kurtularak kendimize has davranışları inatla ısrarla sürdürmeliyiz.Bizim binlerce yıllık oluşturduğumuz baş tacı edilmesi gereken değerlerimiz birer birer hayatımızı terkediyor.Bu değerler yunanın ingilizin almanın japonun arabın çinlinin afrikalının değerlerinden dahamı kötüdür? Nasıl bir ruh haline yakalandık elbette değişim ama özü koruyarak gelişim içerisinde değişim sürecini yakalamak zorundayız.
Çocuklarımıza bırakacaığımız maddi mirasın yanına ailevi ve milli değerlerimizi orjinal haliyle yaşanır biçimde bırakmalıyız.Bu ülkede yılların dayatma, çarpıtma ablukaları bizim bu değerleri baştan savma slogan düzeyinde şekile indigeyerek ticari veya siyasi meta haline getirme hakkını bize vermez. Bu değerlerin temsilcisi olarak kendimizi takdim etmek ancak ruhban sınıfı anlayışı kokar ve bu anlayışa israiliyet bulaşır. Evet her türlü dini ve mili değerlerimiz yaşanmak ve ugrunda hayatımızı vermek için vardır. Aksesuar malzemesi gibi insanların bizi tercihi için öze intisap edilmeyen sözde kavramlar olarak kalırsa bunun vebalinden ne siyasetçi nede statüsü aidiyeti ne olursa olsun kimse kurtulamaz. Mübarek dinimizi başımızın tacı milli değerlerimizi hakkıyla yaşanan davranışlar olarak kalıcı kılmak bunlardan nemalanma dönemini bitiremezsek çok kötü bir gelenek oluştururuz. Bunun her türlü hesabını kimse veremez ve altından kalkamaz. Mahkumiyetten ve hesaptan kurtulamaz.Ülkedeki haksızlığa çaresiziliğe milletin ve ümmetin karşılaştığı tehlike tehdit ve zulme ne kadar ilgisiz kalabiliriz? Küçücük menfaat, hizip ve aidiyet hesaplarımızı zaman ve mekan üstü evrensel ve ebedi dini milli değerlerimize alet edemeyiz.
Haberulkesi.com Alıntıdır...