16 Kasım Diyarbakır faciasından sonra Bülent Arınç'ın 24 Kasım ABD rezaletiyle tablo daha net bir şekilde ortaya çıkmış, Türkiye'nin bütünlüğü için tehlike çanları daha sert bir şekilde çalmaya başlamıştır.

Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Irak'taki "Gönüllü Amerikan konsolosu" Barzani'ye gerekli itibarı göstermesinden sonra Bülent Arınç Washington'da "Artık Sayın Öcalan demek suç olmaktan çıktı." diye başlayan cümlelerini, "Türkiye artık eski Türkiye değil" mesajlarıyla sürdürmüştür.

 

Arınç'ın mutlu tablo olarak sunduğu Türkiye'de manzara ise şudur:

PKK, Faraşin yaylasına topladığı 20.000 kişiye hitaben:

"100 yıldan beri Kürtler'in en güçlü ve bilinçli olduğu dönemi yaşıyoruz. Bu gücü çözüm süreciyle harcamayacağız. Bağımsızlığımız için var gücümüzle çalışıyoruz. Çekilme falan yok..." Dedikten sonra katılan BDP'lilerden 1.500'ünü bir kent savaşı için milis olarak atamıştır.

Bağımsızlığa kadar devam edecek olan ayrılıkçı Kürt talepleri, cevapsız kalmayacağına göre ülke hızla Apo'nun, ben olmazsam "50.000 kişiyle halk savaşı olur" dediği yere doğru gitmektedir. Yani bu Marksist şark kurnazı bir varmış bir yokmuş misali, çekilme masallarıyla hükümeti uyutmaya çalışmaktadır.

 

"Örgüte 40 eleman kazandıran "BDP"lilere "Glock" marka tabancalar dağıtılıyor. Bu kişilerin etraflarında oluşturdukları milislerin her birine "KCK" tarafından Kalaşnikof otomatik tüfek dağıtılıyor. Halkın arasında PKK'ya bağlı Glock taşıyan ve kendine bağlı Kalaşnikoflu milisleri olan kişiler var artık. Bu sistemi iç savaş için kurmuşlar." Bunları artık Zaman'da bile yazılmaya başlanan gerçekler...

Şu sözler güya şehitlik açmak için Kolya yaylasında toplanan halka söylenenlerden...

"Artık dağda savaş bitti. Arap Baharı gibi Libya, Suriye gibi şehirlerde savaşarak bu işi bitireceğiz!

Bunları, eski savcı, cemaatçi köşe yazarı Gültekin Avcı'nın beş bölümde kan ter içinde anlattığı "PKK'da İç Savaş Hazırlığı" başlıklı yazı dizisinden almış olsam da bu konuyu vatandaş yaylaya çıkmadan çok önce 21 Mart 2013'te kaleme almanın rahatlığıyla iktibas edebiliyorum. Bu bilgilerin telif hakkı, 40 yıldır ülke meselelerine odaklanmış olduğu için adamların artık ruhunu okuyabilen MHP'ye ve Ülkücülere aittir. 5 kollu makale, bizce malum olanın, yeni uyananlar tarafından ilamından başka bilgiler değildir.

Apo, yıllarca Suriye ve Yunan istihbaratları tarafından kullanıldı. Yakalanmasından sonra ise kapanın elinde kaldı. Hayatta kalabilmek için de kullanılıyormuş gibi yaparak, kendi devrimine harç taşıdı. Bu arada Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde gelinen nokta Apo için sevindirici olduğundan AKP ile ortak mutluluğa hizmet etmekten de rahatsız değildi.

 

1- ABD, PKK'yı "Turuncu Türkiye" (serbest piyasa ve güdümlü müttefiklik) için kullanmaktadır.

2- AKP, PKK'yı, "Yeşil Türkiye" (ihvan-ı müslimin İktidarı) için kullanmaktadır.

3- Öcalan PKK'yı "Üç renkli Türkiye" (özerklik ve bağımsızlık) için kullanmaktadır.

 

AKP, PKK'nın iç savaş çıkartma kabiliyeti kazanmasına "İki buçuk partili amerikan modeli için" kasten izin vermiştir. Bu şartlarda, bir "Kürt iç savaşı" tehdidi altında seçime giden bir Türkiye halkı nasıl oy verecek? "MHP gelirse iç savaş çıkar" diyebilmek için iç savaşın antrenmanlı tarafına yol verilmiş ve PKK'nın kırlardan kentlere inmesi ve "gösterişler yapması" sağlanmıştır.

Plana göre Batıda Türk solunu CHP, doğuda Kürt solunu BDP temsil edecek, % 70'lik sağ oy potansiyeli ise hem batıda hem de doğuda AKP'nin olacaktır. Bu kadar can sıkıcı üç kağıdın sebebi budur. Hedef Erdoğan'ın başkanlığıdır. Bir Türk başbakanı için alçaltıcı sayılabilecek Diyarbakır şovluyla "Karadenizli ve dindarım ama sizin de başkanınızım"mesajı verilmeye çalışılmıştır.

 

Nitekim, bu gidişin 2,5 partili başkanlık sistemine vardırılmak istenildeğini gösteren ilk belirtiler ortaya çıkmaya başlamıştır. Önceki gün Diyarbakır BBP İl Teşkilatının tulumuyla beraber AKP'ye katılmasından sonra, dün de Van Başkale CHP ilçe teşkilatı BDP'ye katılmıştır.

Görünen o ki hedef "iki eyaletli bir başkanlık sistemi"nde AKP'nin karşısında doğuda BDP'yi, batıda CHP'yi bırakarak milletsiz, milliyetsiz, MHP'siz bir başkanlık sistemiyle Türkiye'yi yönetmektir.

Tarih ve adalet, bu oyunu bozmak için 30 Mart 2014'te milletten "güçlü bir haykırış" beklemektedir. Aksi takdirde milli sesler çıkarmanın giderek zorlaştığı bir Türkiye bizi beklemektedir.