Tüm bunlar olurken iktidar 'Su Bakanlığı' kurmuyor. Su Bakanlığı şu saatten sonra en önemli bakanlıktır. Su ile ilgili yapılan çalışma yine satış üzerine. Kalan dere ve çayların kullanım hakkını satmak için adım atıldı. Belki bilmiyorsunuzdur, Yunanistan'da, Batı Trakya'daki göl ve nehirleri satışa çıkardı.
Ülkemizde karmaşanın haddi hesabı yok. İnsanlar birbirini doğruyor. Batman'da çoluk çocuk demeden insanlar tarandı, 7 ölü. Bizzat Erdoğan mezhepsel, etniksel konuşmalar yapıyor. Ortadoğu'da da durum farklı değil. 3 İsrailli askere karşılık, yakılıp yıkılan Filistin, yüzlerce ölü, binlerce yaralı var.
Kıpırdayabiliyor mu Müslüman devletler? Kınıyorlar. İmanın en zayıf halkasıyla, buğz ediyorlar. Meydanlarda siyasi konuşma, Filistinli bebeği yaşatmıyor ey cemaat-i Müslimin? Yahudi'ye jet yakıtı ülkemiz aracılığı ile satılırken, boynuna Filistin atkısı takma ikiyüzlülüğünü görmezsen, vebale ortaksın demektir.
İnsanlarımız mutsuz. Kimsenin kimseye güveni kalmamış. 'Bir şey olacak ama ne?' gibi tehlikeli beklenti içindeler.
Musibetten bahseden dini alimlere önce kulak vermemiştim. Son dönemde yaşanan musibet benzeri olaylarla, dikkatimiz çekiliyormuş. PKK bitirildi derken, vatan topraklarının bir bölümünü kaybetme tehdidi içindeyiz meselâ.
Önce birkaç olay dediğimiz, şimdi vahametin boyutunun değiştiği IŞİD'i görüyorsunuz. Irak'ta 'Sözde sünni devlet kurmaya soyundular. Bu konu sahih hadislerde geçiyormuş, Cübbeli Ahmet Hoca anlattı. ABD başta olmak üzere batı arkalarında. Bizde de bir kısım yandaşlar onları 'sünni isyancı' gibi ulvileştiriyor. Camileri bombalayan, minareleri füzelerle uçuran bu yaratıklar Müslüman olabilir mi?
İstanbul'da 'camiye ayakkabı ile girdiler' diyerek meydanları öfkeye boğan-lar, camileri ve peygamber mezarlarını uçuran bu teröristlere ağzını açıp bir şey demiyor. Ellerinde bulunan Türk vatandaşları içinmiş. O da başka vahim tablo. Vatandaşlarımız üç aydır esir, Amerika bizimkilere sözde kaçırılan bir Yahudi askeri kurtarın diyor.
Değerli okur, Erdoğan velev ki IŞİD'in elindeki vatandaşlarımız için susuyor. Velev ki onlar, beklendiği gibi seçim öncesi geri döndürülecek ki Erdoğan Çankaya'ya çıksın. İyi de onların ki can da, orada yaşayan Türkmenlerin ki değil mi?
Türkiye giderek çaptan düşerken, Allah vere vatanımızdan olmayalım. Sünni isyancı dense de onlar 'Selefi.' Selefilik, İngiliz gizli servisinin yetiştirdiği sözde din alimlerinin yönetiminde, gördüğünüz gibi kafa kesen katiller. İslamla ilgileri yok. Haçlı Seferi günümüzde, Müslüman görünüşlü terör örgütleri, Selefilerce yapılıyor.
Duyduk ki, IŞİD militanları Kuran-ı Kerim'de bazı sureleri değiştireceklerini ilân etmiş. Nerde İslam Dünyasının dini alimleri, liderleri? Musibete sessiz kalmak, onaylamak gibidir. Bakalım önümüze daha neler çıkacak ki, gönül gözü açılacak milletin?
***
MUSİBETLE İLGİLİ AYETLER
Musibet mi var? şeklide ki soru alimlerin konuşmasından çıkarılan sonuçtur. Kuran-ı Kerimde 'musibetle' ilgili 13 ayetten bahsediliyor. Şûra Suresi 30. Ayetinde der ki Yüce Allah(c.c.): "Ve mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum ve ya'fû an kesîr(kesîrin). "Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder."
Türk toplumuna feraset diliyorum. Musibete tamamen gark olmadan çıkış yolunu inş. buluruz.
***
Değerli okur, musibet konusunu isterdim ki dini alimleri ele alsın. Yorumlasın. Yaklaşık iki hafta önce başladığım, bitirmeye elimin varmadığı satırlara bugün noktayı koydum.
Allah'ın kelamını yeryüzüne yayan Türk Milleti, İstiklal Savaşından sonraki en kötü günlerini yaşamakta. Peygamberin sevgisine mazhar olan, İstanbul'u alarak İslam Dünyası ile Haçlılar arasına set ören Türk Milleti üzerinde oynanan oyunlarda, İslami öğelerin kullanılması işin en acı tarafı. Muhafazakâr insanlar, ayak oyunları, menfaat ile aldatılıyor. Oysaki ayet şaşmaz. "Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir."
Suriye'yi ABD-İngiltere-İsrail istiyor diye karıştıran çomağın ucundayız. Suriye kan ağlıyor. Vatandaşları, aramızda dilenci oldu. Dün iyilerdi, bugün ne oldular? Hiç mi aklımız başımıza gelmeyecek? Bugün onlara olan, yarın bize olmaz mı sanıyoruz?
Benzeri yaklaşımı Sözcü Gazetesinden Mehmet Türker 'Tepemizde bir uğursuzluk dolaşıyor..' başlıklı yazısında işlemiş.
"İstanbul'da bir halk otobüsü TEM'in Ümraniye mevkiinde bariyerlere çarparak alev aldı, 4 kişi otoyolun orta yerinde yanarak can verdi!..
İki gün sonra yine bir halk otobüsü bariyerlere çarparak duvara tosladı, içindekiler camları kırarak kendilerini dışarı attılar!..Diyarbakır'daki tanker faciasında 27 kişi yanarak hayatını kaybetti!..Bayram'da şehirlerarası yollarda 100'ü aşkın insan can verdi, 2 bine yakın yaralı var!..
* * * *
Bayram bitti, dün yani ağustosun ilk günü Kabataş'ta İETT otobüsü Adalar ve Kadıköy iskelesi meydanına daldı, bir taksiyi ezdi, çayhaneden içeri girdi, insanların kolu bacağı koptu!.. Kazanın sebebi olarak otobüsün freninin patlaması gösteriliyor…Otobüs yeni, gıcır gıcır, freni nasıl patlar, balon mu bu?!.
Dün Denizli'de de belediye otobüsü markete daldı, iki ölü!.. Uğursuzluk tepemizde!.." (1)
***
Ayete göre; Allah'ın(c.c.) çoğumuzu affetmesi duasıyla. Tabii o musibeti kendi elimizle getirmediğimiz sürece.
Kaynak: (1) Mehmet Türker - Tepemizde bir uğursuzluk dolaşıyor!.. http://sozcu.com.tr/2014/yazarlar/mehmet-turker/tepemizde-bir-ugursuzluk-dolasiyor-568860/ - 2 Ağustos 2014