GÜNCEL

"Müslüman olmadan Türk olunmaz." diyenler, sonuna kadar okuyun!

"Müslüman olmadan Türk olunmaz." diyenler, sonuna kadar okuyun!

Papa Eftim bir Hristiyan. Atatürk denince gözlerinden yaşlar boşanacak, her sene İstanbul'un fetih yıl dönümünde Fatih'in ruhuna dua edecek kadar katıksız bir Türk milliyetçisi. Papa Eftim, birazdan bahsedeceğimiz hizmetlerden dolayı Atatürk tarafından övülmüştür. Atatürk büyük saygı duyduğu ve "Baba Eftim" diye hitap ettiği Papa Eftim'i, "milli mücadelede bize bir ordu kadar yardım etti" diyerek onere etmiştir.

Papa Eftim'e "baba" diye hitap eden bir başka önemli isim Alparslan Türkeş'tir. Özellikle MHP'li arkadaşların bu bilgileri dikkatle okumasını tavsiye ederim. Alparslan Türkeş, büyük saygı duyduğu Papa Eftim'e tıpkı Atatürk gibi "Baba Eftim" diye hitap etmiştir.

Fotoğraf, Türkeş'in Papa Eftim'in kurduğu Türk Ortodoks Patrikhanesini ziyaretinde, 1994 yılında çekilmiştir.

Papa Eftim hakkında yazdığım "Türk Papa" kitabı için, torunu Sevgi Erenerol ile görüştüğüm zaman şu soruyu sormuştum: “Neden Baba Eftim? Papa Eftim’e gerek Atatürk, gerek Alparslan Türkeş neden ‘Baba’ diyerek hitap ediyorlardı? Bu sevgi ve saygıyı nasıl kazanmıştı?" Sevgi Hanım şu cevabı verdi: "Babalık sıfatını taşıdığı için. Baba nedir? Hep verir… Hep verir... De-dem kimseden hiçbir şey istemezdi, ne varsa hep dağıtırdı. Cebinde kaç lirası varsa verirdi. Yüz lirası mı var, on kişiye paylaştırırdı. Biraz da bana kalsın demezdi. Bir kere çok sevecen birisiydi, çok sevgi doluydu ve herşeyin sevgiyle çözüleceğine inanan bir insandı. Sevgiyle herşeyi halledebilirsiniz derdi bize. Bana da zaten Sevgi ismini vermesinin nedeni oydu. İnsanı yaşatan sevgi, iman ve ümittir derdi hep. Bu üç şeyin varolması lazım derdi. Zaten bizim ailenin üç çocuğunun da ismi bu şekildedir. Ben Sevgi, kız kardeşim İman, o sonradan İnan oldu ve erkek kardeşim Ümit." Alparslan Türkeş, Papa Eftim ve ailesi ile yakından ilgilenmişti. İstanbul'a her gelişinde yanına uğrar hal hatı sorardı. Papa Eftim'in ailesi Kayseri'ye düzenlenen kurultaylarda Türkeş'in yanında otururlardı. Hatta torunu Sevgi Erenerol, MHP'den milletvekili adayı gösterildi. Papa Eftim'in milli mücadelede yaptığı işler, emperyalizmin öyle zoruna gitmişti ki, yüz yıl sonra Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol Ergenekon kumpasında yargılanıp müebbet hapis cezası aldı. Suçu Papa Eftim'in torunu olmak, onun fikir ve düşünceleri yaşatmaktan ibaretti.

Papa Eftim'in milli mücadelede yaptığı hizmetlere geçmeden önce ona ait bir kaç fotoğraf paylaşalım. 

Papa Eftim TBMM önünde milli mücadelenin kazanılacağı konusunda halkın cesaretini arttırmaya yönelik bir konuşma yapıyor. Bu konuşmayı yapmasını bizzat Atatürk istemişti.

Papa Eftim, Atatürk'le ilgili anılarını anlattığı sırada gözyaşlarını tutamıyor.

Papa Eftim, 29 Mayıs'ta Fatih'in ruhuna dua ediyor. Yanılmıyorsam yıl 1949.

Papa Eftim, milli mücadelede ne yaptı? 1918 yılına gelindiğinde Fener Rum Patrikhanesi, Osmanlı Devleti’nin peş peşe girdiği savaşlar sonucunda epeyce yıprandığını ve bir daha toparlanamayacağını düşünüyordu. Megalo ideayı hayata geçirmek için faaliyetlere başlamıştı. Yunanistan ile sürekli işbirliği halinde olan Fener Rum Patrikhanesi bir yandan Anadolu’daki Türk Ortodoksları Rumlaştırma politikası izlerken, bir yandan da Avrupa’ya Anadolu’da ki Ortodokslar Rum kökenlidir mesajı vermeye çalışmıştı. Patrikhane Rumlaştırma politikasına “Anadolu’daki Türk Ortodokslarına Yunan Dili Öğretme” faaliyetleri ile başlamıştır. Burada ki asıl amaç ise bu insanlara yalnız dil öğretmek değil, Yunan mefkure, gelenek ve göreneklerini de aşılamaktı. Patrikhane bunun için büyük bir eğitim teşkilatı kurmuş, Rum okullarında Türkçe okutulmasını yasaklamış, açmış olduğu okullara Megalo İdeacı öğretmenler yerleştirmişti. Patrikhane’nin Anadolu’nun dört bir yanına gönderdiği tüccarlar, rahipler ve öğretmenler sabırlı ve sistemli bir şekilde faaliyet göstererek buradaki Türk halkını öz benliklerinden uzaklaştırmaya çalışmışlardı. Papa Eftim’in yapacağı iki şey vardır. Ya Ortodoks bir din adamı olarak bağlı bulunduğu ruhani merkez olan Fener Rum Patrikhanesi’nin talimatları doğrultusunda hareket edecek,ya da dinen bağlı bulunduğu kurumu karşısına alıp, mensup olduğu Türk milletinin yanında yer alacaktı. İşte bu çok zor karar aşamasında Papa Eftim, tereddüt dahi etmeden milletinin yanında yer almayı seçti. Keskin'den yayınladığı beyanname ile "Yunanlı değiliz, şanlı Türk milletinin evlatlarıyız!" diye haykırdı. Şöyle dedi Papa Eftim: "Patrikhane'nin bize Türklüğümüzü unutturmak ve dilimizi değiştirtmek için aldığı bunca tedbirler hiç kar etti mi? İşte Türk tabiiyetimiz ve dilimiz olduğu gibi bakidir. Halis Türk ve Türk evlatları olduğumuzu her halimizle ispat etmekteyiz. " Bu beyanname sonrasında Papa Eftim hakkında yakalama kararı çıktı. İstanbul'un emrini vatansever Keskin Kaymakamı Avni Bey yerine getirmedi. Papa Eftim'i teslim etmedi. Papa Eftim, delege olmadığı halde Sivas Kongresi'ne katıldı. Dönüşte Keskin'de bir miting düzenleyerek İstanbul Hükümetini tanımadığını ve yalnız Mustafa Kemal Paşa'dan emir alacağını bildirdi.

Papa Eftim, tıpkı Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’yle fetva savaşına giren Müslüman din adamlarımız gibi, aynı özveri ve milli duygularla Atatürk’ün “fesat ve ihanet ocağı” olarak nitelediği Fener Rum Patrikhanesi ve arkasındaki şer odakları ile savaşa girmişti. Papa Eftim ve Patrikhane arasındaki savaş gittikçe şiddetleniyordu. Bir tarafta emperyalist odakları temsil eden, onların maşası haline gelmiş Fener Papazları, diğer tarafta Kuvvacı Papa Eftim sürekli mücadele içindeydiler. Fener Papazları “Hunhar, canavar suratlı, zalim Kemalistlerin zulümlerinden biz Hıristiyanları kurtarmaya gelin, Kemalistlerin Ankara’da ki zehirli yuvalarını bir an evvel yıkmak için acele edin. yazan broşürler dağıtarak Avrupa’dan yardım istemeye başlamışlardı. Papa Eftim buna cevaben basına demeç veriyor “Fener Patrikhanesi'nin Avrupa siyasilerini propagandalarla yanlış yola sevk ettiğini bütün delilleriyle ve açıklıkla gösterebiliriz.” diyor, Türk Hükümeti'nin Hristiyanlara zulmetmediğini haykırıyordu.

Burada Papa Eftim’in üstlendiği rolün önemini iyi anlamalıyız. Sırf Karadeniz bölgesinde vukuu bulan Pontus İsyanının ne derece kötü sonuçlar doğurduğunu hatırlayalım. Yüzyıllardır Osmanlı İmparatorluğuna sadık kalarak yaşamış bu insanların isyan etme sebebi, bölgelerinde yaşayan ve onları Fener Patrikhanesinin oyunlarına karşı uyaracak bir Papa Eftim’in olmayışıdır. Aynı şekilde Orta Anadolu’da yaşayan Ortodoksların isyan etmeyişinin ve milli mücadeleyi desteklemelerinin sebebi de bu bölgede Papa Eftim’in varlığıdır. Papa Eftim, KARADENİZ’DE YANAN PONTUS ATEŞİNİN ANADOLU’YA SIÇRAMASINI ÖNLEYEN ADAM olarak tarihe geçmiştir. Anadolu'yu dolaşıp Hristiyan halka milli mücadelenin desteklemesi çağrısında bulunan Papa Eftim'i durdurmak için birde suikast düşünülmüştür. Miralay Kondilisi başkanlığında bir ekip görevlendirilir ancak plan çabuk fark edilip gereken tedbirler alınır. İşte belgesi:

1922 yılına gelindiğinde Papa Eftim ve ona tabii Türk Ortodoksları için artık Patrikhanesi çatısı altında yaşamak imkansız bir hal almış, Anadolu’da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurulması zaruri hale gelmişti. Papa Eftim Kayseri'de Türk Ortodoks Patrikhanesini kurdu. Anadolu'da Ortodoksluk Sadası gazetesini yayınladı. Türk Ortodokslarının anadili Türkçe olduğundan dolayı İncil’in Türkçe okunması ve kiliselerde Türkçe vaazlar verilmesi gerektiği tüm Ortodoks kiliselerine bildirildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Papa Eftim, Kayseri’deki Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin İstanbul’a taşıyarak Fener Papazları ile olan mücadelesine devam etti. Atatürk Kuran’ı Kerim’in Türkçe tefsirini yazması için Elmalılı Hamdi Yazır’ı görevlendirirken, Papa Eftim’de Hristiyanlıkla ilgili dini kitapların Türkçeye çevrilmesi için büyük çaba sarf ediyordu. Emri altındaki kiliseleri Atatürk devrimlerine uyumlu hale getirmişti. Fotoğrafta Papa Eftim, din adamlarının ibadethaneler dışında dini kıyafetlerle dolaşmasını yasaklayan kanuna destek vermek amaçlı sivil elbiseleriyle poz veriyor.

Atatürk’ün ölümünden sonra gelen devlet adamları Türk Ortodoks Patrikhanesi’ne yeterli ilgiyi göstermediler. İkinci Dünya savaşının çıktığı sıralarda Türk Ortodoks Patrikhanesinin yıldızı sönmeye başladı. 1946 yılında Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Türk Yunan dostluğunun pekiştirilmesi adına Papa Eftim’den Balıklı Rum Hastanesi’nin Fener'e iade edilmesini istedi. Papa Eftim Türk-Yunan dostluğuna inanmadığını, ancak ihtiyacı olmadığı için iade edebileceğini söyledi. 1949’yılında Athenagoras Fener Rum Patriği olarak Türkiye’ye geldi ve ABD’de Başkanı Truman’ın mesajını iletmek üzere Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından kabul edildi. Bu görüşme ile İnönü kendi eliyle imzaladığı Lozan'ı yok sayıyor, hukuken muhatap olabileceği en yüksek kişi Fatih Kaymakamı olan Patriği Cumhurbaşkanı sıfatıyla kabul ediyordu. Atatürk’ün fesat ve hıyanet ocağı dediği Fener Patrikhanesine ilk taviz böylece verilmiş oluyordu. Demokrat Parti iktidarında Fener’e verilen tavizler daha da artarken, Türk Ortodoks Patrikhanesi hükümeti nazarındaki itibarını iyiden iyide yitirmeye başladı. Menderes döneminde Papa Eftim’e Hizmeti Vataniye Kanunu uyarınca Atatürk tarafından bağlanan maaş bile kesildi. Turgut Erenerol bu talihsiz dönemi şöyle anlatıyordu: “Demokrat Parti dönemi bizim için en berbat dönemlerden biri oldu. Adnan Menderes o dönemlerde Athenagoras’ın ayağına gidip elini öptü. Athenagoras’ın elini öperek Amerika’dan hep dolarları alacağını zannediyordu."

Çile ve mücadele ile geçen ömrünü 14 Mart 1968’de tamamlayarak hayata gözlerini yuman Papa Eftim hakkında birçok olumsuz görüş ileri sürüldü. Papa Eftim, Atatürk ilke ve devrimlerinden asla taviz vermemiş, bu nedenle hakkında davalar açılmış, dindaşları tarafından ihanetle suçlanmış, ırkdaşları tarafından hakettiği ilgi ve itibarı görememiş, buna rağmen mücadelesinden aslan taviz vermemiş büyük bir dava adamıdır. Türk Ortodoks Patrikhanesi Papa Eftim’in ölümünden sonra da onun çizdiği yoldan ayrılmamış, onun davasının bayraktarlığını yapmıştır. Sevgi Erenerol bu konuda şunları söylemektedir: “Papa Eftim’in ölümünden sonra Patrikhanemiz, Papa Eftim kimlerle mücadele ettiyse aynı mücadeleyi sürdürmüştür. Yani Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık eden herkesle.” Bu nedenledir ki 2007 yılında Türk Ortodoks Patrikhanesinin adı Ergenekon kumpasına karışmış ve Patrikhane, var olduğu iddia edilen Ergenekon Terör Örgütü’nün karargahı olmakla itham edilmiştir. Patrikhane Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol dava kapsamında tutuklanmış, müebbet hapis cezasına çarptırılmış, 17-25 Aralık sonrası yeniden yargılama süreci sonunda tahliye edilmiştir. Sevgi hanım, siyasi bir suçtan müebbet cezası alan ilk kadın olarak tarihe geçmiştir.

Sevgi Erenerol, Ergenekon davasında kendi şahsının hedef alınmadığını, asıl hedef alınan ve tasfiye edilmek istenenin Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin tüzel kişiliği olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir: “Asıl hedef ben değildim, Patrikhaneydi. Ben olmasam bir başka yakınım tutuklanacaktı. Sonuçta ben tutuklandım. Biz bir savaşın içindeydik. Bu savaşta ya Türkiye Cumhuriyeti varlığını sürdürecek, yahutta yok olup gidecekti. Bu mücadelenin neticesinde başımıza her şeyin gelebileceğini biliyorduk. Tutuklandım. Öldürülebilirdim de. Bu bizim kendi seçtiğimiz bir yoldu.” Sevgi Erenerol’un Ergenekon hakimlerine söylemiş olduğu şu sözler de, davanın perde arkasının anlaşılması açısından oldukça önemlidir: "Bartholomeos’un başa getirilmesi ile birlikte uluslararası arenada ekümeniklik dillendirilmeye başlandı. Ancak Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin varlığı amaçlarına gerçek anlamda ulaşmaları için en büyük engeldi. Bu yüzden bu operasyonda benim tutuklanmamı sağladılar. 91 YIL SONRA BU OPERASYONLA TÜRK ORDUSUNA AÇILAN SAVAŞTA, TÜRK ORDUSUNUN GENEL KURMAY BAŞKANI SANIK SANDALYESİNDE OTURTULURKEN, ONUN YANINDA PAPA EFTİM’İN TORUNU SEVGİ’NİN OTURTULMASI BİR TESADÜF MÜDÜR? Asla! Türk Ordusu nasıl ki Mustafa Kemal’in deyimiyle Türk birliğinin çelikleşmiş iradesiyse, Türk Ortodoks Patrikhanesi’de Mustafa Kemal düşüncesinin çelikleşmiş iradesidir. Tekrar ediyorum. Bugün bu salonda Genel Kurmay Başkanımızın yanında olmak benim için şereftir, namustur!” Atatürk’ün miras bıraktığı milli ve manevi değerlerin yılmaz savunucusu olan büyük dava adamı Papa Eftim’in kurduğu Türk Ortodoks Patrikhanesi, onun açmış olduğu yoldan taviz vermeden mevcudiyetini devam ettirmektedir.

Gördünüz mü, Müslüman olmadan nasıl Türk olunuyormuş? Peki şimdi soruyorum, siz Papa Eftim kadar Türk müsünüz?