Turgut Özal’ın “esrarengiz” kitabı yeni açılım süreciyle yeniden gündeme geldi. Türkiye'nin son başbakanı ve TBMM eski Başkanı Binali Yıldırım’ın tartışma yaratan “Yeni anayasada vatandaşlık tanımının gözden geçirilebilir” sözleri Turgut Özal’ın kitabında savunduğu görüşleri hatırlattı.

Bugüne kadar Türkçesi hiç basılmamış olan kitap ilk olarak 1988 yılında “La Turquie en Europe” (Avrupa’daki Türkiye) adıyla Fransızca olarak yayınlanmıştı. Kitabın İngilizcesi de 1991’de “Turkey in Europe and Europe in Turkey” (Türkiye’deki Avrupa ve Avrupa’daki Türkiye) adıyla İngiltere’de basıldı.

12punto’daki “Özal’ın gizli kitabı” başlıklı makalesinde halen Türkçesi yayınlanmamış kitabı mercek altına alan Prof. Dr. Nur Serter özetle şu değerlendirmelerde bulundu:

Kitabın çevirisinin ve basımının Türkiye’de neden yapılmadığı sorusunun yanıtını kitabın içeriğinde aramak hiç de yanlış olmayacaktır. Yazılışındaki amaç, Anadolu coğrafyasında tarihi boyunca pek çok uygarlığın yer aldığını anlatarak, çok kültürlü bir yapıya dikkat çekmekti. Anadolu uygarlıklarına M.Ö.3000 yıllarından başlayarak yer verilmiş, Hatti, Lovit, Hurri, Hitit, Lidya, Likya, Urartu, Karya, Frigya, Truva, Girit uygarlıkları anlatıldıktan sonra İyon ve Hellen uygarlıklarına geniş yer verilmiştir.

ANADOLU NÜFUSUNUN YÜZDE 10’U TÜRK

Bu antik uygarlıkların hiçbirinin kökenine ilişkin Türk vurgusu yoktur.

Kitabın Türklerle ilgili 7. Bölümünde Anadolu’daki Türklerin nüfusun % 10’unu oluşturdukları ileri sürülmektedir.(s.119)

Anadolu uygarlığında büyük etkisi olan Anadolu Selçuklu Devleti, Anadolu’nun kültür kökenleri arasında yer almamıştır. Sadece bir bölümde satır arasında kendine yer bulabilmiştir.

Kitaba göre Hititler de Hint-Avrupa kökenlidir.

Özal, kitabı yazmaktaki amacının yapılan bir yanlışı düzeltmek olduğunu belirttikten sonra şöyle demektedir: “Anadolu’ya yönelik olarak yapılan kalıcı hata, Anadolu’nun etnisite odaklı bir değerlendirmeye tabi tutulmasıdır... Anadolu’nun sanki Türklerin, Osmanlıların ana yurdu olarak değerlendirilmesidir.”(s.46)

“Anadolu’da günümüze kadar yaşayan 70 anadil bulunmaktadır. Gerek Doğu Roma, gerek Osmanlı İmparatorluğu, evrensel devletler olarak, var olan kültürlerin üzerine inşa edilmişlerdir.”(s. 47)

Özal, kitabında bu örnekleri çoğaltarak devam etmektedir.

Bu anlatımlardan çıkan mesaj, Anadolu’nun kültürel birikiminde Türk’ün yer almadığıdır. Anadolu kültürü, içinde Türk’ün yer almadığı, Antik Anadolu uygarlıkları ile Yunan kültürünün bir sentezidir. Türk’ün adı bile yoktur. Türk kültürü diye bir şey de zaten yoktur. Böylece Osmanlı kimliğinden dışlanan Türk kimliği, çok milliyetli, çok kültürlü, çoğulcu yapının içinde sadece bir “alt kültür” grubuna indirgenmektedir.

Kitabın bir diğer mesajı ise şudur: Artık Türkiye değişmiş, din özgürleşmiş, etnik kimlikler Osmanlı’da olduğu gibi çok kültürlü, çok kimlikli demokrasiyi önceleyen bir yapıya kavuşmuştur.

Tarihçi Sinan Meydan’dan DEM’li Sırrı Süreyya Önder’e cevap! Tarihçi Sinan Meydan’dan DEM’li Sırrı Süreyya Önder’e cevap!

Böylece 1980’li yılların neo-liberal- muhafazakar ve adem-i merkeziyetçi, çoğulcu siyaseti, Osmanlı modeli ile hazırdır.

TARTIŞMAYI BİNALİ YILDIRIM’IN AÇIKLAMASI BAŞLATTI

AKP’nin kurucularından, Türkiye'nin son başbakanı ve TBMM eski Başkanı Binali Yıldırım’ın tartışma yaratan “Yeni anayasada vatandaşlık tanımının gözden geçirilebilir” sözleri Turgut Özal’ın kitabında savunduğu görüşleri hatırlattı. Binali Yıldırım büyük tepki gören söz konusu açıklamasında şunları söylemişti:

"Devletimizin adı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Anayasa'daki vatandaşlık tanımında 'Bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür' diyor. Bununla ilgili 'Türklerden başkasına yaşama hakkı yok' diyorlar. Öyle bir şey yok, bu bir millet tanımıdır ve bu milletin unsurları var. Bin yıldır biz bu topraklarda Kürtler, Türkler, Süryani, Abaza'sı ve Çerkez'i var. Vatandaşlık tanımı yeni anayasada elbette ki gözden geçirilebilir. Bir etnik kimliği tanımlamak, öne çıkarmak değil de vatandaşlığı, etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir. Bu bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir."

Kaynak: Yeniçağ

Editör: Kerim Öztürk