İngiliz istihbarat arşivlerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ruhunu yansıtan “Ne mutlu Türküm Diyene” ifadesinin sistematik bir biçimde itibarsızlaştırılıp ırkçılık diye takdim eden kampanyanın yapıldığı yaygın bir kanaattir. Bugün gök kuşağı koalisyonu maharetiyle, iç ve dış merkezlerden tekrar servis ediliyor. 
İmparatorluktan mille devlete geçişte, dünya da o dönemdeki değişim sürecine paralel, ülke şartlarına uyarlanmış, milli bakışın ve sosyal mukavelenin bu kelimelerle özetlenmiş hali harika bir cümledir. Zengin tarihi etnik miras, camide aynı saf ve saflardaki gibi, eşitlik, kardeşlik, birlik ve bütünlük ifade eden herkesi birinci sınıf millet evladı yapan, son derece özlü bir beyandır. Bu sanki ülkenin geçirdiği tarihi sosyal süreçlerin akılcı bir birlikte yaşama beyanı ve özetidir. 
Cumhuriyetin hakim kurucu unsuru, her türlü sosyal zenginliğe açık Türk milletinin asil duruşunun bütün kurucu unsurlarla aynı asgari müşterekte ebedi var olma duruşudur. Milli kimliği etnik soy, kan, gen boyutundan kültürel aidiyet, beyan, diyen, ecdat yadigarı tüm hakları milletleştiren noktaya taşıyan, Türk mucidi bir buluştur. Bu üstün zeka ürünü incelik ve bilimsel, sosyolojik Türk milli kimliği, maalesef etnik kimlik, milli kimlik gerçeklerinden yoksun olan, bakış sahipleri tarafından ülkenin önünü tıkayan etnik ameliyata tabi tutuluyor. Bugün çok acıdır ki etnik ameliyat öncesi alınan narkoz safhasını üzülerek, kahrolarak dehşetle izliyoruz. Padişahlık yetkilerini aratan bugünkü kafa yapısı yıllarca ülkemizde bu ifadeyi istismar etmiştir. 
“Ne mutlu Türküm diyene” yazarsan dağlara Kürtlerde benzeri bir ifade yazarlar diyerek yıllarca bu ifadeyi dillerine doladılar. Siyasal İslami parti ve hiziplerine alet edenlerin mübarek dinimizi kullanmaları sonucu gelinen nokta, ülkemizdeki utanç duyulan çözümü, PKK eliyle gerçek ırkçılıktır. Nerede kaldı İslami söylem ve iddialar? Bu ikiyüzlü tavırla, Kürtçülüğe geçit vermeleri kendileri için son derece utanç verici bir hal değil midir? Bu ülkede İslam dini ve Türk milleti ile kavga eden gerçek adres aynıdır. Senaryo sahibi ve oyun aynı sadece piyonlar ve oyuncular değişiyor. 
Kurtuluş savaşında yırtılıp çöp sepetine atılan işgalcilerin hedefleri ile, bugün etnik maskeli, çoğulcu, özgürlük kılıflı, haçlı ve Siyonist küresel işbirlikçi çete projeleri aynı merkezin eseridir. Bugün rövanşı almaya çalışanların varlığını görmemek için aptal olmak gerekir. Dünkü ümmetin geleceğini mandacılıkta arayan kafa yapısı ile BOP eş başkanlığının ne farkı vardır? Türk milletinin ismini ırkçılık olarak gören dünkü CHP ve İnönü’nün kafa yapısı ile, yeni CHP ve AKP’nin bakış açılarında bir farklılık var mıdır?
Atatürk’ün veciz bir şekilde ifade ederek bugünler için bile müthiş bir öngörü dehası fikri modeli, dünyada her milletin kendisi ile ilgili “Ne mutlu….” diyerek milli özgüvenlerini kazandıran ve kardeşleştiren vatandaşlarını eşitleyen evrensel bir bakış açısı değil midir? Türkiye’nin temel sıkıntısı bu bakışı anlayamayan, içine sindiremeyen, Türk milletine etnik takıntısı olan, hastalıklı bir ruh hali ile muhatabız. Bir asır sonra Türk milletinin devleti ile yeniden hesaplaşma dur durak bilmiyor. Bu klasik oyunun, figüran ve maşalarını, senaryo merkezini bilen, Türk milli hafızası er geç harekete geçecektir. Sahi siz Türk ismine sahip çıkamazken Türkiye’ye nasıl sahip çıkacaksınız? Çözüm özümseyerek, anlayarak, hissederek ve milletçe yaşayarak “Ne mutlu Türküm diyene” demektir.