Tarihî 30 Ekim MGK toplantısının ardından, ASALA ve terör örgütü PKK’nın en eski hamisi Fransa’ya uçtu sıkışan Recep Erdoğan. Dönüşte, kabin ekibi ile birlikte yeni bir algı operasyonuna imza attı. Süre itibariyle rekor kıran MGK toplantısında, kendisi ile birlikte partisinin temsilcileri aldıkları uyarılar ve mesajlar sonucu alı al moru mor olmuşlardı.
Uyanık politikacı ya!.. Verdi ayarı havuz ve iliştirilmiş medyasına..
Manşetler Pazar günü yine kopyala-yapıştır usulü ile çıktı;
“Erdoğan’dan HDP’ye sert mesaj; Sabrımız da bir yere kadar” ...
Allah’a sonsuz şükrederim ki; doğruları yazıp sizlere ulaştırma imkanı bulabildiğimiz gazetemiz YENİÇAĞ var. Pazar günü gazetemizin manşetinde  “TSK, iktidarı uyardı; sabrın da bir sınırı var”  başlıklı haberin altında hakikatleri sizlere ulaştırdık.
Çok manidar bir zamana denk geldi haberler!..
Kendisine yapılan sert uyarıdan kamuoyunun habersiz olduğunu ve de haberdar edilemeyeceğini sanan Erdoğan, sanki sözün sahibi gibi kükremiş ama doğal müttefiklerini de uyarmadan edememiş;
“Sabrımızın sınırı aşılırsa, olabilecekleri aklımın ucundan bile geçirmek istemiyorum” ...
Hal böyle olunca da gazetecilik görevi gereği gerçeklerin perde arkasını aralamaya devam etmek ve sizlere yeni haberler ulaştırmak için Pazar günü nokta koyduğumuz yerden yola devam ettik.
Büyük tiyatronun İmralı sahnesini biraz daha kurcaladık. Sözde çözüm sürecinin altında kalan ve sıkışan Recep Erdoğan ile partisinin bebek katili Öcalan’ın ipine daha da sıkı sıkıya sarılmak zorunda kaldığı zaten malumunuz.
İmralı ile ilgili son çevrilen tezgâhları duyunca yine de aklım şaşmadı desem yalan olmaz!..
Meğerse; iktidarın tüm cenahlarından gelen kükremeler(!) dümendenmiş..
Çankaya ve Hükümet kaynaklarından ulaştığım bilgilere göre; Recep Erdoğan, İmralı’daki terörist başı ile teşrikimesaiyi oldukça hızlandırdı.
Hani!.. Sizler; yalnızca HDP’nin Kandil heyeti ile ara sıra da kardeş Öcalan, İmralı’ya gidip geliyor, hatta 6-8 Ekim olaylarından sonra adaya gidiş gelişler askıya alındı diye biliyorsunuz ya.. Hepsi kocaman bir yalanmış!.. İmralı’ya gidiş gelişler son sürat devam ediyor.. Farklı bir metotla;
Zaten adayı MİT görevlileri su yoluna çevirmişler.. AKP kaynaklarından verilen bilgilere göre, bunların yanı sıra Öcalan’ın avukat ve avukatları önce İmralı’ya gidiyor ve bebek katili görüşüyor. Daha sonra odaya Hükümetin görevlendirdiği isimler ve aralarında kendi avukatlarının da bulunduğu bir grup giriyor. Bebek katili ile bu metot çerçevesinde pazarlık üstüne pazarlık yapılıyor..
Neyin pazarlığı?..
Çankaya ve Hükümet kaynaklarının ifadesini aynen aktarıyorum; “Cumhurbaşkanı Erdoğan, İmralı’ya Öcalan’a son bir mesaj gönderdi; ’Biz çözüm sürecine ben bu işi çözerim dediğin ve bize kati söz verdiğin için başladık. Sana bu kadar rahatlıkları da bunun için sağladık. Kandil’e sözün geçmiyor. Kandil beni dinler dedin, sözümden çıkmaz dedin de ne oldu?.. Türk Silahlı Kuvvetlerini tutmakta çok zorlanıyorum. Ne çözüm bulacaksan bir an önce bul.’Öcalan yoğun çalışıyor.”
Öcalan’ın yoğun çalışmasını ve yeni formülün ne olacağını da sordum kaynaklara, fakat net cevap alamadım. Şunları söylediler; “Öcalan, Kandil’in, sözünü dinleyeceğine dair yine söz verdi. Bir formül mutlaka bulacağını ifade etti. Yoğun bir çalışma yapıyor. Ama nasıl bir formül bulacak biz de daha bilmiyoruz.”
Şimdi!.. “Sabrımızın sınırı var”  haberlerini bir daha okuyun!.. Erdoğan, gerçekte kim ve kimleri kolluyor, kurtarmaya çalışıyor daha iyi görün..
Sizler ve bizler her gün yeni bir  “çözüm süreci”  palavrasıyla oyalanırken maalesef içine düştüğümüz  “Kandil’in mi dediği olur yoksa AKP-Öcalan ittifakının mı” noktasında acı bir olayı tekrar hatırlatmak istiyorum:
Bitlis merkeze bağlı Geçitpaşa köyünde 26 Ekim günü direğe bağlı şekilde hunharca katledilmiş Çeltikli Köyü Korucubaşı Nihat Çaprak’ı..
Terör örgütü PKK elinde bir infaz listesi, tek tek geçici köy korucularını öldürüyor. Öldürülen korucuların ortak özelliği ise geçmişte ses getiren ve PKK’ya ağır darbe vuran olaylarda pay sahibi olmaları.
Bölgede görev yapan bir güvenlik yetkilisinden ulaşan bilgileri  aktarıyorum; “Geçmişte şehit Nihat Çaprak’la operasyonlarda görev yapmış ve isminin verilmesini istemeyen bir korucu olayın iç yüzünü söyle ifade ediyor; Şehit Nihat Çaprak, Bitlis bölgesinde 24 Mart 2012 tarihinde 15 PKK’lı bayan teröristin öldürüldüğü ve PKK’nın yas ilan etmesine neden olan operasyonun istihbaratını vermişti. Çözüm sürecinde PKK, bölgenin tek hakimi olunca eski defterler açıldı ve bu olayların kendilerine göre sorumlusu olan GKK’lar hedef tahtasına oturtuldu. 15 PKK’lı bayanın öldürüldüğü operasyon bilgisinin Nihat Çaprak tarafından verildiği, bölgede dilden dile dolaşmaktadır. Bilgiyi veren korucu, durumun vahametini anlatırken, sırada kendisinin olduğunu söylüyor. Hayatlarından endişe ettiklerini, çaresiz bir şekilde ölümü beklediklerini anlatıyor. Üstelik birçok korucu arkadaşının saf değiştirmek veya bölgeyi terk etmek zorunda kaldığını ifade ediyor. Maalesef durumlarının ilgili makamlarca bilindiği halde, kendilerine kimsenin sahip çıkılmadığını söylüyor.
Örgüt korucubaşı Nihat Çaprak’ı şehit ederek koruculara şu mesajları vermek istedi;
1-Buraların asli ve ebedi sahibi biziz ayağınızı denk alın dediler.
2-Türkiye Cumhuriyeti gider, biz kalırız biz buraların kralıyız dediler.
3-Bizim kitabımızda eninde sonunda intikam alınır mesajını; tüm koruculara, 2 yıl önce katılmış olduğu 15 kadın teröristin öldürüldüğü operasyonun öcü olarak gönderdi.
4-Öldürülen 15 kadın teröristin hatırası olsun diye 15 mermi ile korucumuzu şehit ettiler. 15 teröristin öcünün alındığı mesajını verdiler.
5-Teröristlerin köyde olduğunu askere haber verdiği için, ağaca değil de telefon direğine bağladılar. İleride bizi ihbar ederseniz sonunuz bu olur mesajı verdiler.
6-Devletten maaş alan korucuyu; iki ay boyunca tecavüz ve işkence ettikten sonra şehit ettiler ve ağzına fiyatıymış gibi 10 lira para sıkıştırdılar.
Korucunun aşiretine Doğu’da meşhur olan kan parası 10 liraydı, alın ve susun ve aşiret olarak koruculuğu bırakın mesajı verildi.”
Acaba Öcalan’ın icat edeceği yeni formül ne getirir!..