2024 Paris Olimpiyatlarında Amerika ve Çin 40’ar madalya kazandılar. Onları; Japonya, Australya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İngiltere, Güney Kore, Almanya takip etti. Bu arada Kardeş Özbekistan 90 sporcu ile katıldığı olimpiyat oyunlarında 8 altın, 2 gümüş, 3 bronz madalya ile (altın madalyaların 5’i boks, biri tekvando, biri judo ve diğeri serbest güreş dalındadır. Ayrıca Tekvandoda 2 gümüş, judo ve güreş dallarında da üç bronz kazanmışlardır.) 13 üncü sırada, Kardeş Azerbaycan ise, 48 sporcu ile katılmış, 2 altın (altınlar judo dalında), 2 gümüş (tekvando ve boks)ve 3 bronzla (güreşte üç üçüncülük)30 uncu sırada yer almıştır. Kazakistan’ın 1 altın (judo), üç gümüş ve üç bronzu vardır.

Özbekistan’ın kazandığı 8 altın, Türkiye’nin de göğsünü kabartmıştır. Onların başarısı ile gurur duyuyoruz. Biz ise her çeşit tesise ve olanağa sahip olarak çok çalıştık, çok para harcadıkama içimizdeki suçlular başarımızı engellediler. Şimdi bulabilirsek suçluları bulup hesap soracağız (!).Özbekistan devlet başkanı şöyle diyor; Dünyada 13 üncü, Asya devletleri arasında 4 üncü, Türk ve Müslüman devletler içinde ise birinci olduk.  Sporcularını coşkuyla kutluyor ve ödüllendiriyor.

Paris olimpiyatlarında nüfusu 3-5 milyon olan ülkeler bile örneğin; Çekya, Sırbistan, Bulgaristan, Gürcistan 3’er altın madalya kazandı. Mültecileri ile bugün nüfusu 100 milyon olan Türkiye’nin düştüğü durum ise yürekler acısı.

Amerikalı yüzücü Michael Phelps, tek başına bu güne kadar 160 ülkeden fazla olimpiyat madalyası kazanmış, bir olimpiyatta 8 altın alarak pek çok ülkeyi gerilerde bırakmıştı. Paris oyunlarında da tek bir sporcunun3-4 altın madalya kazandığını görüyoruz.

OLİMPİYAT SAVAŞTIR

Çağlar boyunca yapılan spor ve beden eğitimi kültürünün son basamağı artık günümüz olimpiyatlarıdır. Yıllarca süren sportif hazırlıklar hep bir olimpiyat madalyası içindir. Bugün modern dünyamızın savaşları olimpiyat sahalarına taşınmıştır. Burada yarışan, beden ve ruh eğitimlerini en iyi bir şekilde tamamlamış olan gençler, bu arenada güçlerini, çevikliklerini, çabukluklarını ve daha önemlisi akıllarını ortaya koymaktadırlar. Bu gençler sportif yetenekleri yanı sıra moral ve motivasyon denilen azim, irade, inanç, iman ve milli duygular (ulvi heyecan) gibi kişiliği yücelten özellikleri de kazanmışlardır. Bu yüksek seviyeli beden ve ruh eğitimi olimpiyat savaşçısının karakteristiğidir. Savaşçı bir ruha sahip olan bu gençler, her spor dalında kıyasıya bir mücadele ve gerçek savaş verirler. Sonuçta galipler ülkelerinin bayrağını göndere çektirirler. Bu başarı ülkeleri için çok büyük tanıtım ve gurur kaynağıdır. Ülkelerine kazandırdıkları onur, bir anda tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmiş olur. Dünya devletleri, olimpiyat oyunlarında güçlerini, zenginliklerini ve kültürlerini de sergileyerek kendilerini kanıtlama ve kabul ettirme mücadelesi verirler.

DÜNYA SPORUNDA LAYIK OLDUĞUMUZ YERDE DEĞİLİZ

Birinci dünya savaşından önce Miralay Mustafa Kemal, Genç Dernekleri Genel Müfettişliğine getirilir. Araştırmaları sonucu devlete verdiği rapor, günümüz için de önemlidir: “Sporun genel amacı, bilimsel işleyişi, örgütlenmesi ve yeni neslin hedeflere uygun olarak yetiştirilmesi esastır. Tüm okullarda mesleki ve beden eğitimi esaslı programlarla ön plana çıkarılmalıdır. Sporda başarı için milli eğitim, milli savunma, vakıflar bakanlığı ve yerel yönetimler (belediyeler) el ele vermelidir. Sporda muvaffak olmak için bütün milletçe sporun mahiyeti ve kıymeti anlaşılmış olmalı, ona kalpten muhabbet duyulmalı ve spor vatani vazife  telakki edilmelidir. Her çeşit spor faaliyetlerini Türk gençliğinin milli terbiyesinin ana unsurlarından saymak gerekir. Türk gençlerinin spor bakımından da milli heyecan içinde itina ile yetiştirilmesi önemli tutulmalıdır”.

Olimpiyat oyunlarında 30 spor dalında ve bu sporların onlarca alt dallarında yüzlerce madalya dağıtılırken, (2024olimpiyatoyunlarında toplam 5084 madalya dağıtıldı. Bunun yaklaşık 1000 tanesi altın olmalı) yüzün üstünde sporcu ile Türkiye binde bir bile başarı gösteremedi. Bu rakamlara bakılınca çağlar boyunca devletinin temelini beden eğitimi kültürünün üzerine kurmuş bir milletin torunları olarak hiç de öğünülecek bir durumda olmadığımız görülmektedir. Sporun temeli olan atletizm, yüzme ve cimnastikteki halimiz ortadadır. Üç tarafı denizlerle çevrili, bunca göle sahip ülkemizde kürek, yüzme, yelken sporları nerededir. Ata sporlarımız olan atıcılık, binicilik kılıç ve okçuluk neden yüzümüzü güldürmez? Bunca plajımıza karşın plaj voleybolcuları, tenisçiler, bisikletçiler, 12 dev adam, muhteşem transferlerin yapıldığıfutbol takımlarımız ne zaman olimpiyat oyunlarında yer alacaktır?

Sporun kıymetini milletçe bilmenin yolu, anaokulunda yaptırılan spordan geçer. İlk ve orta okullarımızda ve üniversitelerimizdeki sportif faaliyetler göstermelikten öte gitmemektedir. Amerika’da madalya getiren sporcuların % 50’sinden fazlası üniversite öğrencileridir. Gelişmiş ülkelerde aktif sporcu, yani yarışmacı lisanslı sporcu nüfusun % 20’sinden fazladır. Devlet bütçelenin büyük bir kısmı eğitim ve spora ayrılmaktadır (% 10). Sporu yönetenleri tümü iyi bir sporcu kariyerine sahip olduktan sonra, spor yönetim eğitimi, pedagoji ve spor psikolojisi eğitimi almışlardır. Görevlerine torpille, siyaseten veya kayırılarak getirilmemişlerdir.Antrenörleri de sportif teknik, taktik ve motivasyon eğitimleri almışlardır.

Spora değer veren ülkelerde sporlar kitle sporu şeklinde yapılmaktadır. Yani çok sayıda sporcuya sahiptirler. Ferdi sporlarda her an birbirini yenen 10 sporcu mevcuttur. Eğitimcileri en üst düzeyde eğitimlidir. Bu nedenle daha iyi bir ülkede antrenman kamplarına gereksinim duymazlar. Sporcularına ölesiye yarışma inancı vermektedirler.

Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu? Devletin imtiyazlı dini, mezhebi, tarikatı ve cemaati olur mu?

Bu olimpiyatlarda mülteci sporcular bile madalya kazanmıştır. Bizdeki on milyon mülteci Avrupa’daki pek çok ülkenin nüfusundan fazladır. Bunlar ülkemize adaptasyon, kültür, spor veya davranış eğitimlerinden geçirilmişmidir? Ülkemize katkıları nedir? Bu da kanayan bir yaradır.

Akdeniz oyunları, Üniversite oyunları ve kış olimpiyatları hep sıra savma amaçlıdır. Azim, irade ve başarı açısından gençlerimiz ampute futbol takımını örnek almalıdır. Onların çoğu terörle mücadelede veya savaşırken bir uzvunu kaybeden kahramanlardır. Topun peşinde de halen vatan için savaşa devam etmektedirler.  

Başarı için her konuda olduğu gibi medyamıza da büyük iş düşmektedir. Sporu sevdirmek için dedikodu filmlerini kısıtlayarak, spor v e sporcularımız tanıtılmalı, spor her yaştaki insanımıza sevdirilmelidir. Bazı filmlerin yayına girmesi de önemlidir. Örneğin; bir zamanlar beyaz gölge diye oynatılan dizi film gençlerimizi basket sahalarına taşımıştır. Yine Kung-fu, filmleri de ülkemizde Kung-fu’nun yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştır.

Unutmayalım madalya getiren sporcu, sportmenlik ve spor yöneticiliği ayrı şeylerdir. Madalya getiren sporcu, her zaman iyi bir sporcu olamaz, hele spor yöneticisi hiç olamaz. Bunları aynı kefeye koymadan başarıya uzanmalıyız. Başarıya ulaşmak bir sır değildir.

Selam, sevgi ve saygılarımla.

Editör: Kerim Öztürk