Çevremizde pek çok insan grupları ile karşılaşırız. Kimisi işine koşturur, kimisi otobüs bekler, kimisi alışverişte, kimisi kavgada...kimisi kahvede vakit geçirir, kimisi evde komşularını toplar dedikodu hak getire....Acaba kaçı yada hangisi o gün gerçekten hayırlı bir iş yapmış yada hayırlı bir işe vesile olmuştur..
Kadınlarımız ...
Onlar bizim annemiz, kardeşimiz, arkadaşımız ,eşimiz en önemlisi merhametin en yegane timsalidirler. Elleri değil yürekleri öpülesidirler. Başımıza tac eder kalbimizde bir ömür saklarız. Onlar canlı ayırmaksızın merhametini asla esirgemez, sever sevilir, gözleriyle değil yürekleri ile ağlarlar. Sadece kendisinden olana değil tüm canlılara şefkat merhamet ve saygı gösterir ve en büyük içtenliğiyle bağrına basarlar. Su gibi şeffaftır, gayb yapmaz, nettir, vicdanını her zaman ortaya koyar, bir dağ gibi dimdik gururlu ve  onurludurlar. Onlar ne şiire sığar ne de şarkılara.. Kelimeler kifayetsiz kalır anlatmaya...
Kimileri de vardır ki; kalplerinde merhametin zerresi bile yoktur. Yüreği katılaşmıştır artık, araştırmacı, gıybetçi, nispetçi, bol çeneci, kibirli ve sinsidir.. Entrika oyun peşindedir. En önemli düşüncesi ve kaygısı yapacağı güne gelen davetlilere en iyi ve en güzel yemeği, pastayı , böreği sunup övgü almak ve gururlanmaktır. Muazzam bir menü hazırlar.. Muazzam pastalar , tatlılar, çörekler...Muazzam bir ev dizaynı.. Nasıl olsa eş bursu destekli.. (Elbette ki misafir hepimizin başının tacıdır. Elimizden geldiğince en iyi şekilde ağırlar evimizin kapısını değil yüreğimizi açarız. Bir lokmamızı paylaşırız. Buradaki mevzuat niyettir...)
O gün misafirlerini en iyi şekilde ağırlamak, övgüler almak, tarifler vermek ister...Her şeyin bu kadar muazzamlığı aslında kendisi adına yapılan bir yatırımdır.. Egosunun okşanmasıdır.. En güzel kıyafetlerini giyer, takısını takar herşey yolundadır...misafirleri gelmiş ikramlar sunulmuş ego okşanması hat safhadadır...İşte tam o sırada mahallenin fakir ama yüreği bir o kadar da zengin teyzesi yine çöpün etrafına kedileri köpekleri toplamış ,topladığı yemek artıklarıyla onları beslemekte ve hatta sevmektedir. Merhamet ve şefkat kapılarını sonuna dek açmıştır..
Bu şefkat dolu teyze biranda bizim güncü kadınlar arasında alay konusu olur.
''Pis kadın, pis hayvanları mahalleye doldurdu. Bir de yemekle besliyor. Önce kendi aç karnını doyursun''
Ah be dünyası şaşmışlar, Acaba hanginiz pis..?
İçiniz kinden, nefretten, nispetten, gıybetten koca parasıyla komşulara hava atmaktan kararmış zindana dönmüş. Sen de elini uzatıp bir parçada sen beslesen o hayvancağızları ne kaybedersiz. Senin aç bir hayvanı doyurman evine gelen gösteriş düşkünlerini doyurmaktan daha mı zor geliyor. Sen bizim bir buzdağı kadar asil duruşlu ama bir o kadar da merhametiyle buzları bir anda eritebilecek cesarete sahip Anadolu’muzun o yiğit anaç ruhlu Türk kadını olamazsın. Fesatlığın, fitne fücurluğun seni o kadar sarmış ki hayır yapanı şerle niteler alaya alırsın. Acizsin ve korkaksın... Sanma ki o tavrın seni erdemli kılacak... Hayvan sevmezsin seveni alaya alırsın, sokak çocuğuna pis der itelersin, hor görür burun kıvırırsın. Hayat sadece o sığındığın yapay metalardan ibaret değil.. Sırf güzel olan değerli olan senin ailen senin evin senin lüksün değil.. Artık çevir başını.. Nerde o analık merhametin? Senin analığın sadece kendi çocuğuna mı? Sende ki o ego seni yerle yeksan etmiş.. Bin alim gelse ondan daha bilgilisin kendi egonda. Vasfın vasıfsız işlerin en vasıflısı konumunda.
Yazık ki senin yetiştirdiklerinde senin vasfında olacak...
Ana olmak, eş olmak ,kardeş olmak her kadının haddi olmadığı gibi her kadına da yakışmaz..
Herkes her şeyi olur lakin icra edemez.. Mesele bu...
 
D.SEDEF AKKAYA