Latin Amerika Müslüman Dini Liderler Zirvesi'nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "Amerika'yı Kolomb değil, 1178'de Müslümanlar keşfetti" deyince yeni bir tartışmanın fitili ateşlenmiş oldu. Erdoğan'ın tarihi dayanaktan yoksun çıkışı dünyada pek ciddiye alınmadı ve hatta alay konusu yapıldı, fakat hazır Amerika'nın keşfi gündeme gelmişken üzerinde durmakta yarar görüyorum.
Amerika'yı ne Erdoğan'ın dediği gibi Müslümanlar, ne ders kitaplarından okuya okuya ezberlediğimiz gibi Kristof Kolomb öncülüğündeki Avrupalılar keşfetmiştir. "Keşfetmek" tabiriyle kastedilen "o coğrafyaya ayak basan ilk insanlar olmak" olduğuna göre Amerika'nın ilk kaşifleri de Kolomb'dan en aşağı yirmi bin sene evvel kıtaya ayak basan Kızılderililerden, daha doğrusu onların Asyalı atalarından başkası değildir. Gelenekselleşmiş Avrupa-merkezci (Euro-centric) tarih anlayışı sanki Kızılderililer insan değilmiş gibi Avrupalı beyaz adamın kıtaya çıkışını "Amerika'nın keşfi" diye nitelener, halbuki bu olsa olsa yirmi bin sene evvel zaten keşfedilmiş olan Amerika'nın Avrupalı koloniciler tarafından işgalidir.
Avrupa kıtasını ortalayacak şekilde çizilen dünya haritaları ve tamamen Avrupa merkezli bir yaklaşımla yapılagelen "yakın doğu", "orta doğu", "uzak doğu" gibi bölge tanımlamaları da hep aynı Avrupa-merkezci anlayışın tezahür ve dayatmalarındandır. Tarihin ilk, orta ve yeni zamanlar diye bölünüşü dahi 476 yılında Roma İmparatorluğu'nun çöküşü, 1492'de Amerika'nın Avrupalı koloniciler tarafından istilası ve Avrupa tarihinden türlü türlü olaylar ile belirlenmiş olup, anlaşılacağı üzere Amerika kıtasına Kolomb'tan yirmi bin sene evvel ayak basan Kızılderililerin ya da Avrupalıların "karanlık çağ" dedikleri Orta Çağ'da en parlak devirlerinden birini yaşayan Türklerin bu tarih anlayışında hiçbir yeri bulunmamaktadır.
Eğer Erdoğan'ın niyeti evangelist ve emperyalist batıya karşı sağlam bir duruş sergilemekse "Amerika'yı Müslümanlar keşfetti" gibi komik söylemler yerine yukarıda değindiğim gerçekten hareket edebilir, bundan sonraki demeçlerinde tüm dünyayı Avrupa'nın barbar kenar mahalleleri olarak göstermeyi amaç edinmiş Avrupa-merkezci anlayışa çatabilir. Müslümanların gerçek başarılarından, Farabi'den, Biruni'den, İsmail Cevheri'den, İbn Sina'dan, Uluğ Bey'den, Ali Kuşçu'dan veya konuyla doğrudan alakalı olarak beş yüz yıl önce gerçeğine en yakın dünya haritasını çizip Amerika kıtasının varlığını öngören büyük Türk-İslam kartografı Piri Reis'ten bahsedebilir. Yok eğer niyeti gerçeklerden kopuk ve uçuk laflar ederek hem kendini, hem de Türkiye'yi küçük düşürmekse aynen devam etmelidir. Mesela Mısır'ı bir ziyaretinde de Piramitleri aslında Antik Mısırlıların değil, TOKİ'nin yaptığını söylemelidir.