Güler misin, ağlar mısın?
Bayrak indirme kepazeliği ile ilgili savunmaları ibretle izledik ve dinledik. Ağlamaktan sorumlu başbakan yardımcısının söyledikleri, bu defa duyan herkesi acı acı güldürdü. Türkiye hukuk devletiymiş ve askeri birliğin içine girip direğe tırmanarak bayrağı indiren alçağı anlının ortasından vurmak olmazmış. Bunu söyleyenler bu ülkeyi yönetirse ne hale gelirmişiz.
Bu sözleri dinlerken, bir taraftan güldüm, diğer taraftan, "Allah'ım sen aklıma mukayyet ol" diye, dua ettim. İnsanı geri zekalı yerine koymanın da bir sınırı olmalı. Kozmik odalara girilirken, askere kumpas kurulup ömrünü bu ülkenin varlığı ve birliği için harcamış Engin Alan gibi komutanlar hapishanelere doldurulurken hukuku hatırlamayan bu sayın bakanın, bayrağı indiren alçak için hukuk dersi vermeye kalkışması, sözün bittiği yerdir. Bir de gözümüzün içine baka baka, ekmek çalanla, bayrak indiren kahpeyi aynı kefeye koyup, "suç işleyen herkesi anlının ortasından vurursak, ortalık kan gölüne döner" diyerek, aklımızla dalga geçiyor. AKP'nin hukuku da, demokrasisi de sadece bölenler, yıkanlar, bayrak indirenler, katiller ve hırsızlar için işliyor. Eğer bu gruplara girmiyorsanız, her türlü hakarete de, muameleye de müstahaksınızdır.
Yediğiniz zılgıtlar yetmedi mi?
Bu alçağın anlının ortasından vurulması gerektiğini söyleyenler ülkeyi yönetirse, ne ihanet kalır, ne bölücülük. Ne hırsızlık kalır, ne teslimiyet. Bundan emin olun bay Arınç. Kaldı ki, sayın başbakan da sanki bütün bu rezilliklerin zeminini kendi iktidarı hazırlamamış gibi, duruma göre vaziyet alıp, direğe tırmanan bedbahtın indirilmesi gerektiğini söyledi. Siz güya onu düzeltmeye, tevil etmeye uğraştınız. Belli ki şimdiye kadar yediğiniz zılgıtlar, yattığınız ters köşeler yetmemiş. Yarın başbakan çıkar, hışımla bir defa daha sizi boşluğa iterse hiç şaşırmam. Siyasi ömrünüzün sonlarına yaklaştığınız bu dönemde ve bu yaşınızda zılgıt yemek sizi üzer mi bilmem, ama ben yine de uyarmış olayım.
Hangisinden başlasak?
Siz onu bırakın da bu milletin size emanet ettiği 3 dönem iktidarınızda bu ülkeyi ne hale getirdiğinizin hesabını verin. Askerin kafasına çuval geçirmeden başlayıp Obama'nın sopayla ayar vermesine, yüzyılın talanlarından, yolsuzluklarından, rüşvetlerinden devam edip bayrağın indirilmesine, İmralı canisiyle şeref masaları kurup ülkenin bölünme noktasına getirilmesinden BOP yolunda saplandığımız bataklıklara kadar, o kadar çok vereceğiniz hesap var ki, hangisinden başlasak diğerine haksızlık olur. İçi boş övünmelerden, oynadığınız her biri diğerinden ünlü tiyatrolardan ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı üzerine kurduğunuz havuz düzeninden başka anlatacak bir şey bulabilir misiniz? Bu ülkeye 12 yıldır yalandan, talandan ve ihanetten başka ne verdiniz? Hadi bir anlatın da biz de öğrenelim.
İşte eserleriniz
IŞİD diye bir bela var başımızda bay Arınç. Bilmem hiç işittiniz mi? Tıpkı PKK gibi, tıpkı PYD gibi, tıpkı Suriye bataklığı gibi, tıpkı BOP yolunda başımıza açtığınız belalar gibi, tamamen sizin eseriniz. Bu eserlerinizle birlikte dünya lideri hayali görenlerin, ülkeyi dünyaya nasıl rezil ettiklerini içimiz acıyarak yaşıyoruz. AKP artık ciddiye alınacak iktidar, muhatap olunacak bir hükümet olmaktan çoktan çıktı. Bizim de üye olduğumuz NATO gibi, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların bu gelişmeleri uzaktan seyretmesi çok çarpıcıdır ve onur kırıcıdır. Daha önceki başbakanların tamamı böyle durumlarda ABD başkanıyla doğrudan görüşür ve politika geliştirirlerdi. Şu vahamete bakınız ki, sayın başbakanımız Obama ile dahi görüşemedi. Yardımcısı Biden'in ne dediğini de kimse bilmiyor.
Bu mu büyük devlet olmak?
Gelinen noktada içeride ve dışarıda bu ülkeyle meselesi olan her kim varsa, tamamı AKP'yi bir fırsat sayıyor ve harekete geçiyor. Ve ne yazık ki, hedeflerine de ulaşıyorlar. Kimi bölüyor, kimi tehdit ediyor, kimi ayar veriyor, kimi rest çekiyor, kimi elçiliklerimize baskın yapıp tamamını rehin alıyor. IŞİD'in elindeki rehineleri kurtarmak için Bazrani'den himmet bekliyor, terör elebaşlarından yardım diliyorsunuz.
Boşuna Barzani'yi şeref misafiri yapıp, terör simsarlarıyla masa kurmamışsınız. Bu mu büyük devlet olmak bay Arınç? Bu bu dünya lideri olmak? Bu mu ülkeyi iyi ve doğru yönetmek? Bizi, sizin durumunuz değil de, ülkenin kayıpları düşündürüyor. Siz nasıl olsa bir gün gidersiniz. Bizim bütün derdimiz, bütün telaşımız, bütün çabamız sizinle birlikte ülkenin de sonunun gelmemesi içindir. Sizin gidecek yerleriniz olabilir, ama bizim gidecek ne başka bir ülkemiz, ne de gölgesine sığınacağımız başka bir bayrağımız var.