Yaygara koparılmasına şaşırıyorum. Almanya ve ABD Türkiye’yi dinlemiş. Recep T. Erdoğan’a, “Bizi dinlemişler. Ne diyorsunuz?” diye soruyorlar. O da: “Herkes herkesi dinliyor.” diyor. 
Dinlerler... Kim kime, “Niçin bizi dinliyorsun?” diye sorabilir ki. Bütün bilgilerimiz dünyanın belli başlı ülkelerinin elindedir. İsrail’in de tabiî; ABD’nin hâkimi İsrail!
“Herkes herkesi dinliyor.” demesi R. T. Erdoğan’ın nadir katıldığım sözlerinden biridir.
Dinlenilme, R. T. Erdoğan’ın içindeki yaradır. Ömür boyu o yarayla yaşayacak. Kimsenin bilmesini istemediği bilgileri fâş oldu. (Bir anekdot: 1970’li yıllar... DTCF’deyiz. Ülkü Ocakları’nın genel merkezi fakülteye yakın... Demirtepe’de Necatibey Caddesi’nden çıkarken solda köprü başında ikinci binadaydı. Okulun bir meselesi için o zamanki Ülkü Ocakları Başkanı Muharrem Şemsek’le görüşmeye (muhtemelen takviye güç için!) gittim. O sıra daha hapisten çıkmamış eski Ülkü Ocakları Başkanı İbrahim Doğan iki jandarma arasında gelmesin mi! Ya mahkeme, ya hastane için dışarıda. Ben de odadayım. M. Şemsek, sol tarafında bulunan radyoyu açtıktan sonra konuşmaya başladı. Radyo sesi dinlemelere karşı o zaman bir tedbirdi. Şimdiye kadar bilinmeyen bir notu da aktarmış olayım.)
R. T. Erdoğan, 4. dalga da gelecek dediğine göre, operasyonları bizzat yönetiyor. Günbegün kendisine rapor geliyor, şifahî değerlendirmelerinden sonra (Belge bırakmamak için yazılı vermez!) yeni operasyon için talimat veriyordur.
Suç icat etmek zor değil. “Ergenekon”a bak, polis operasyonlarını ve ardından gelecek muhtemel “Paralel” operasyonlarını gör. Şunu bilin ki, bu “Paralel”, bir “cemaat”in ötesinde, istenmeyen herkestir. 
“Ergenekon” dan tecrübe kazanıldığı için, suç icadında daha dakik davranılacaktır. Nasıl yapacaklar bilmiyorum. Şu ana kadar dişe dokunur bir suç da icat edemediler. 
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, tam yerinde konuştu. Diyor ki:
“[Paralel Yapı suçlaması için] Mutlaka ortaya belgenin ve bilginin konması lazım. Belge ve bilgi olmadan insanlar itham edilerek çok ciddî yanlışlar yapılıyor. Hem kendi kurumum hem diğer kurumlar için söylüyorum. İmzasız bir yığın dilekçe geliyor, ‘şu şucu, bu bucu’ diye. Fişlemeler yapılıyor. Bana da fişleme usûlü bir liste geldi ve ben o listeyi kaldırdım attım, bütün kuruma ilişkin bir listeydi. Ne imza var ne bir şey var; hiçbir şey yok. Kendine göre bir fişleme yapmış.” 
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın sözleri ortada... Savcılar, hâkimler bu sözlerden bir mana çıkaracaklar mı? Tutuklama için topladıkları “delil”, verdikleri “karar” ne derece hukuka uygun?
Keyfîlik öyle bir an gelir ki herkese dokunur. Kendi başına gelmesini istemediğinin başkasının başına gelmesini de istememelisin.
25 Aralık’ta R. T. Erdoğan’ın müdahalesiyle akîm bırakılan büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu için takipsizlik kararı verilmiş. Savcıların gerekçeleri ibretlik... Buna şimdi girmeyeceğim. 
Acaba daha önce operasyon isteyenler, topladıkları bilgilerin, belgelerin bir kopyasını ayrı bir yerde muhafaza ediyorlar mı? Başlarına gelecekleri tahmin edip bu bilgi ve belgeleri depolamaları şart. İnşallah depolamışlardır.
Nasıl olsa 25 Aralık dosyaları yeniden açılacak.