Troçki, teorisyendir, fikir üretirdi. Komünistleri arasında, her zaman “Troçkist” gruplar olagelmiştir.
Troçki, Çarlık Rusya’nın bütün sınırlarını Bolşevik İhtilâli’nden sonra yeniden zapturapta aldı. Çok kan döktü. Çok acı yaşattı.
Stalin (1878-1953), malûm... En despot, en tiran “komünist çar”idi.
1924’te Lenin öldü. Troçki, Stalin’le taht kavgasına tutuştu ama yenildi, Sovyetler’den sürüldü. 1929’dan 1933’e kadar İstanbul Büyükada’da yaşadı. Stalin’i çıldırtacak birçok kitabını Büyükada’da yazmıştır.
Troçki, kendisi sürgündeyken üç çocuğunu yitirdi. Bir kızı eceliyle öldü (belki öldürüldü), bir kızı intihara sürüklendi, oğlu katledildi.
Türkiye’den sonra Fransa, İsveç derken, 1937’de Meksika’ya yerleşti.
Çocuklarının trajik ölümleri ruh dünyasını altüst etse de, mücadelesi onu dinamik tutuyordu. Meksika’da hâlâ Stalin’e karşı örgütlenme peşindeydi. Diyordu ki:
“Ekim Devrimi’nin [Bolşevik İhtilâli’ni kastediyor.] kazanımları halka, o ancak daha önce Çarcı bürokrasi ve burjuvaziye karşı harekete geçtiği gibi Stalinist bürokrasiye karşı da harekete geçecek yetenekte olduğunu göstermesi şartıyla hizmet edecektir... Bu ancak tek bir yolla olabilir: İşçilerin, köylülerin ve Kızıl Ordu askerlerinin; baskıcıların ve parazitlerin yeni kastının karşısına dikilmesiyle. Bu kitle kalkışmasını hazırlamak için, yeni bir parti gerekir, o da 4. Enternasyonal’dir.”
Bunları Mayıs 1940’ta yazmıştı.
Troçki, o tarihte, belki Nazilerden kendisine fayda umuyordu. Ama Stalin 2. Dünya Savaşı’nda da galip çıktı. Sonra Toçki, faşistlerle işbirliği yapmakla itham edilecektir.
Stalin, Troçki’nin “in”ine girmekte kararlıydı. Ve girdi.
Ramón Mercader, bir İspanyol komünistiydi. Sovyetlerin gizli polis teşkilâtı NKVD’ye çalışıyordu. 20 Ağustos 1940 günü, kendisini gazeteci olduğuna inandırıp Mexico City’de, Troçki’nin kaldığı eve gitti. İkisi odada iken kazmayla ağır yaraladı. Korumalar ajanı derdest eltiler. Troçki, bir gün sonra öldü.
En korkaklar despotlar, tiranlardır. Artık Stalin’in korkusu kalmamıştı; rahat bir nefes aldı.
***
Dün bir aradaydılar, bugün kanlı bıçaklılar. Öyle bir düşmanlık ki, “Paralel” dediklerini kıyıda köşede sıkıştırsa öldürtecek! Türk istihbaratı tamamen kontrolünde ve onun için çalışıyor. Belki Pensilvanya’ya şu kış günü “bozacı” kılığında bir “ajan” gönderebilir! Burun deliklerini kabarta kabarta “İnlerine gireceğiz!” diye haykırmıyor mu!
Günlerdir konuşuluyordu. Gerçekten inanmıyordum ama oldu; dün basın-yayın organları basıldı.
Gazeteciler, dizi yönetenler, senaristler neyle suçlanabilirler, bilmiyorum.
Diktatörlüklerde önce gazeteciler susturulur.
Eğer, susturulmak istenen basın-yayın organlarında korkup çekilenler olursa, gözaltılar yüzünden gazetenin çıkması zorlaşırsa ben buradayım: Üç köşe yazısı benim; birinci sayfanın spotları, resim altları, haber merkezinde bütün haberlerin redaksiyonu da bende... Haberiniz olsun! Bu sözüm şimdi Zaman/Bugün için; yarın devran dönerse Sabah içindir, Star içindir, Akşam içindir.