GÜNCEL

Türkiye zaafa düşerse yeni Srebrenitsalar yaşanabilir

Sarı Saltuk Kültür Merkezi'ndeki panelde konuşan Prof. Dr. Musa Taşdelen, Türkiye bir zaafa düşerse yeni Srebrenitsalar yaşanabilir uyarısında bulundu.

Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Derneğince (UKİD), "Srebrenitsa Soykırımından Bugüne Bosna Hersek Siyaseti" konulu panel düzenlendi. 

Ümraniye'deki Sarı Saltuk Kültür Merkezi'ndeki gerçekleşen panelde konuşan Prof. Dr. Musa Taşdelen, Türkiye bir zaafa düşerse yeni Srebrenitsalar yaşanabilir uyarısında bulundu. Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Taşdelen, İslam dünyasının ve Türk devletlerinin Bosna Hersek'i yalnız bırakmaması gerektiğini dile getirerek, "Türkiye'nin etkisi olmasa belki Boşnaklar daha büyük sorunlar yaşardı. Türkiye'nin desteğinin Boşnakların varlık mücadelesine güç vereceği kanaatindeyim. Henüz orada problem bitmedi. Allah göstermesin, Türkiye bir zaafa düşerse yeni Srebrenitsalar yaşanabilir. Dolayısıyla Bosna Hersek uluslararası birtakım birlikteliklerin içerisinde yer almalıdır" dedi.

Kurbanlarla katilleri eşitlemeye çalışıyorlar

Tarihçi-yazar Davut Nuriler ise konuşmasında, soykırımın üzerinden 28 yıl geçtiğini hatırlatarak, Avrupa'da 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan ve uluslararası mahkemelerin resmen kabul ettiği bir soykırımın söz konusu olduğunu söyledi. Nuriler, "Bosna Hersek'te yaşanan soykırımda kurbanlarla katillerin eşitlenmesi çabası yönünde bir ilerleme görüyoruz. Bu çok üzücüdür ve Batı dünyası da buna seyirci kalıyor" dedi. Nuriler, soykırımın işlendiği 1995'ten 2000 yılına kadar hiç gündeme getirilmediğine dikkati çekerek, "Özellikle soykırım 10. yıl dönümüyle daha fazla tanınmaya başladı. Her geçen gün daha fazla tanınmakla beraber Bosna Hersek'in kendi içindeki istikrarsızlık nedeniyle yeterince ilgi görmüyor. Batı'nın da desteklemesiyle Bosna Hersek'te yaşanan bu soykırımda kurbanlarla katillerin eşitlenmesi çabası yönünde bir ilerleme görüyoruz. Bu çok üzücüdür ve Batı dünyası da buna seyirci kalıyor. Hala soykırımın inkar edildiğini üzülerek görüyoruz. Başta Türkiye ve Amerika'nın bu konularda Bosna Hersek'e destek olacak adımları atmasının gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Dayton Anlaşması'nın reforme edilmesi gerekiyor

Karabük Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. İbrahim Fevzi Güven Bosna Hersek'te ne savaş ne de barış durumunun söz konusu olduğunu belirterek, Dayton Anlaşması ile ateşkes yapıldığını fakat kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlanamadığını vurguladı. Güven, "Savaş döneminde Sırpların ve Hırvatların amaçları hala varlığını koruyor. Bosnalı Sırplar'da ayrılıkçılık hamleleri hala günümüzde varlığını koruyor. Silahla değil ama siyasi hamlelerle ve kararlarla devam ediyor" dedi.

Güven, Bosna Hersek'in toprak bütünlüğünü, Aliya İzzetbegoviç liderliğinde olduğu gibi bugün de savunmaya çalışan bir Boşnak toplumu olduğunu aktararak, şöyle devam etti:

"Boşnakların karşısında ise ayrılıkçı hamleleriyle Sırp Cumhuriyeti var. Ayrıca Bosna'dan daha çok özerklik koparmaya çalışan bir Hırvat tarafı olduğunu da görüyoruz. Şimdi bu denklem içinde Doğu Bosna'ya gelirsek, savaş döneminde etnik temizliğin en büyük sonuçlarından biri, birçok şehirde çoğunluk olan Boşnakların azınlık konumuna gelmesidir. Savaştaki o etnik temizliğin, soykırımın, tecavüzlerin, katliamların aslında stratejik bir amacı vardı. Bu stratejik amaç, insanları korkutmak, yıldırmak, oradaki Boşnakların izini silmekti. Sadece insanlara değil, camilere ve Müslüman Boşnak eserlerine de saldırdılar. Bu etnik temizliğin amacı yıllar öncesinden planlanmıştı ve orayı homojen nüfuslu bir Sırp yurdu yapmaktı."

Bundan sonrası için Dayton Anlaşması'nın reforma uğraması gerektiğinin altını çizen Güven, "Bosna Hersek'in çok kültürlü yapısıyla toprak bütünlüğünü sağlayacak yeni bir Dayton oluşmalı. İkinci olarak, Türkiye'nin günümüzde bölgeye daha çok yardım yapacak potansiyeli var. Türkiye artık arabuluculukta adeta bir marka konumuna geldi. Türkiye, hem Boşnak hem Hırvat hem de Sırp tarafının saygı duyduğu bir aktör." değerlendirmesinde bulundu.