Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) kurucusu, emekli tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun 1 Temmuz 2018’de attığı tweet 6 binin üzerinde beğeni ve 2 binin üzerinde paylaşım aldı. Pamukoğlu tweetinde Kabotaj Bayramı’nı kutlarken 22 tane büyük limanın hiçbirine Türklerin sahip olmadığını da yazdı.
Pamukoğlu, 2010 yılından beri katıldığı çeşitli toplantılarda ve verdiği röportajlarda aynı iddiayı dile getiriyor. Fakat Pamukoğlu’nun gerek toplantılardaki ifadelerinde gerekse son tweetinde limanların büyüklüğüne, türüne ve sahip olmaktan ne kastettiğine dair net bir ifade yer almıyor. Bu nedenle biz de söz konusu iddiayı genel tanımlar ve sektörün gelişimine dair yapılan güncel çalışmalardan yola çıkarak araştırdık.
Limanların sınıflandırılması
8 bin 333 kilometre kıyı şeridine sahip Türkiye’de toplamda 180 adet liman ve iskele mevcut. Söz konusu limanları ise kullanılma amaçlarına göre sınıflandırmak mümkün: konteyner limanları, askeri limanlar, balıkçı limanları, özel yat limanları gibi. Fakat bir ülkenin ‘büyük limanları’ denildiğinde dikkate alınması gereken hususun limanın fiziksel büyüklüğünden ziyade deniz ticareti açısından yüksek yük hacmine sahip olması gerektiği kanısına varılabilir. Bu nedenle araştırmada büyük hacimlerde ithal ve ihraç malların transferinin gerçekleştirildiği konteyner limanlarını ele aldık.
En büyük liman Mersin Uluslararası Limanı
Kasım 2017’de yayımlanan “Türkiye ve Yakın Çevresindeki Limanların Karşılaştırmalı Analizi” adlı çalışmada Türkiye’de yıllık yük trafiği açısından en yüksek hacme sahip ilk 27 konteyner limanı rıhtım uzunluğu ve derinlik açısından karşılaştırılmış. Buna göre yıllık yük elleçleme (gümrük gözetimi altındaki eşyanın asli niteliklerini değiştirmeden istiflenmesi, yerinin değiştirilmesi), kapasitesiyle ilk sırayı Mersin Uluslararası Limanı (MIP) alıyor. 112 hektar liman alanına, 21 adet rıhtıma, 3 bin 370 metre toplam rıhtım uzunluğuna ve maksimum 15,8 metre rıhtım derinliğine sahip olan Mersin Uluslararası Limanı’nın dizayn kapasitesi yılda 2,6 milyon TEU (20 feetlik konteyner).
Mersin Uluslararası Limanı’nı (MIP) 2,5 milyon TEU/yıl kapasite ile Tekirdağ’da bulunan Asyaport ile İzmit’te bulunan SafiPort Derince Limanı takip ediyor. Her iki limanın kapasiteleri aynı olmakla birlikte Asyaport Limanı’nın rıhtım uzunluğu ve rıhtım derinliği daha fazla. Limanların rıhtım uzunluk ve derinlik kapasiteleri ise yük hacminden sonra büyüklük belirlemede diğer önemli kriterler.
Limanlar kimin?
Genel olarak limanları devlet kurumlarına ait olan kamu limanları ve özel teşebbüslere ait olan özel limanlar olarak ikiye ayırabiliriz. Kamu limanlarında liman arazisinin mülkiyeti ve limanın işletmesi tamamen kamu kuruluşlarına yani devlete aittir. Özel limanlarda ise limanın inşası, işletmesi ve bazen de mülkiyeti bir şirket veya birkaç şirketin birliğinden oluşmuş konsorsiyumlara aittir. Fakat liman işletmeciliğinde çoğu zaman bu homojen yapıdan söz etmek mümkün olmuyor. Özellikle serbest piyasa ekonomisi işleyişinin önemli bir parçası olan ve özetle kamuya ait varlıkların özel kuruluş ya da kişilere satılması anlamına gelen özelleştirme, limanlar gibi büyük yatırımların işletilmesinde sıkça kullanılan bir sistem olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye açısından incelendiğinde ise özellikle 1980 sonrasında hız kazanan özelleştirme faaliyeti limancılık sektöründe de kendini gösteriyor. TCDD, TDİ gibi devlet kurumlarına ait birçok liman, özel şirket ya da konsorsiyumlara sınırları değişkenlik gösteren anlaşmalarla devrediliyor. Bu anlaşmalar aşağıdaki şekillerde olabiliyor:
- liman ekipmanlarının kiraya verilmesi
- liman arazisinin ekipmanlı/ekipmansız kiraya verilmesi
- yönetim sözleşmeleri
- liman arazisinin üstyapı yatırım koşuluyla özel sektöre kiraya verilmesi
- özel sektörün liman yatırımlarının finansmanına doğrudan katılımı ve yap-işlet-devret modeli
Osman Pamukoğlu söz konusu tweetinde 22 tane büyük limandan hiçbirine “Türklerin sahip olmadığını” söylüyor. Bu ifadeden limanların sahipliği hakkında ne demek istendiği net anlaşılamasa da ilk olarak Türkiye’de liman idarelerini özel ve devlet sahipliği açısından ele aldık. Ardından büyük konteyner limanlarına sahip özel işletmelerin yabancı ve yerli sahiplik / ortaklık yapılarını inceledik.
Hazırlanan Excel tablosundan da görülebileceği üzere ülkenin en büyük 27 konteyner limanının yalnızca 2 tanesi halen devlet bünyesindeki kurumlarca işletiliyor. Bununla birlikte 8 liman farklı tarihlerde özelleştirilmiş. Geriye kalan 17 liman ise yerli, yabancı ya da yerli ve yabancı sermaye ortaklı şirketler tarafından işletiliyor.
Özel ve özelleştirilmiş limanlar yalnızca yerli sermaye ile işletilebildiği gibi yerli ve yabancı sermayenin birlikte oluşturduğu çok ortaklı şirketler ya da konsorsiyumlar tarafından da işletilebiliyor. Mesela özelleştirme ihalesini 2007 yılında yüzde aldığı Mersin Uluslararası Limanı’ında (MIP) Akfen’in ortaklıktaki payının yüzde 40’ını limanın sahibi yüzde 90 oranında yabancı sermaye oldu.
Listenin tamamına baktığımızda 7 büyük limanın farklı pay oranlarına sahip yabancı şirketler ile oluşturulmuş ortaklıklar ile işletildiğini görüyoruz. Bununla birlikte tamamı yabancı sermayeye ait 3 limandan (Kumport, Petlim, DP World) biri olan ’nın arazisi de yine DP World tarafından.
Özetle, iddianın “büyük limandan” kastının yük hacmi olduğu düşünüldüğünde “Türklere aitlik” hala muğlak bir tanım olarak kalıyor. Türklükten kasıt devletin işletmesiyse Osman Pamukoğlu’nun iddiası doğruya yakın ancak Türk şirketlerinin işletmesi kastediliyorsa Pamukoğlu’nun iddiasına doğru demek mümkün değil.
Devlete ait limanlar
Halen devlet tasarrufunda bulunan limanlar iki kurum tarafından işletiliyor. Bunlardan biri Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. (TDİ), diğeri ise Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD).
TDİ tarafından işletilen limanlar
Halihazırda dokuz liman ve iskele TDİ tarafından işletiliyor. Bununla birlikte kuruma bağlı 13 adet liman .
TCDD tarafından işletilen limanlar
Halihazırda iki liman ve bir feribot limanı TCDD tarafından işletiliyor. Bununla birlikte beş liman özelleştirilmiş.
Limanlar neden önemli?
Limanlar denizyolu taşımacılığının önemli bir parçası. Dünya ticaretinde ithal ve ihraç yüklerinin yaklaşık yüzde 84’ü denizyolu taşımacılığı ile yapılıyor. Diğer taşıma modellerine göre oranın bu kadar yüksek olmasının sebebi deniz taşımacılığının; özellikle sanayi hammaddesini oluşturan çok büyük miktarlardaki yüklerin bir defada taşınması imkanını sağlaması, sınır aşımı olmaması, güvenilir olması, mal zayiatının en alt düzeyde olması, diğer kayıpların hemen hemen hiç olmaması ve ucuz olması.
Türkiye’de durum nedir?
TÜİK’in 2017 yılı “” verileri incelendiğinde denizyolunun ihracat verilerinde en üstte olduğu görülüyor.
Aynı şekilde ulaştırma türlerine göre ithalat verilerine bakıldığında da en çok denizyolu tercih ediliyor.
Verilere baktığımızda dünyada ve Türkiye’de denizyolu taşımacılığının ne denli öneme sahip olduğunu anlayabiliyoruz. Limanlar ise bu taşımacılık faaliyetinin kilit unsurlarından biri. Denizden karaya ve karadan denize gerçekleşen taşıma zincirinde bağlantı noktası olan limanlar bir ülkenin sosyo-ekonomik yapısını önemli ölçüde etkiliyor.