Türkiye’deki enflasyonun sebebi ekonomik şartlardan meydana gelen bir yetersizlik değildir; bilinçli bir siyasi tercihtir!
Gazetecilikte ilk on yıldan sonra yazı hayatına başladığım dönemde, “enflasyon hırsızlıktır” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu başlığı hatırlamama sebep olan mesaj, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’a ait.
Uzun, “Hırsız kim? 28 Mayıs 2023 seçim günü 1 dolar 19.90 liraydı. Bugün, 25,80 lira. (Bu mesajdan sonra 26’yı da geçti.) Benim emekli aylığımın üçte biri çalındı. Hırsızlık, bir kamu hukuku suçudur. Hırsız kim?” diye sordu.
Gazeteci Uygur Karahan ise “Dünyada aynı anda faizi yükseltip ülke parasını da düşürmeyi başaran muhteşem ekonomi sihirbazları: Mehmet&Hafize” dedi...
***
Türkiye, dört iklime ve dünyanın en verimli ovalarına, her türlü maden ve enerji kaynaklarına sahip, muhteşem bir coğrafyaya sahip güçlü bir ülkedir. Halkı çalışkan ve ataktır. Böyle bir ülkenin ekonomik sıkıntıya düşmesi için ülkeyi yönetenlerin özel çaba sarf etmesi gerekir! Sadece bugünkü iktidarı kastetmiyorum ama mevcut iktidarın yaptığı en önemli işlerden biri, ülke kaynaklarını çeşitli yollarla yurt dışına aktarmaktır. Yolsuzlukları da buna eklerseniz, ülke halkının neden enflasyonla boğuştuğu anlaşılır...
Fakat bunun siyasi bir sebebi olmalı değil mi?
Siyasi sebeplerden en önemlisini, Dr. Naim Babüroğlu yazdı:
*ABD’li Profesör Noam Chomsky, 1983’te yayımlanan “Kader Üçgeni” adlı kitabında; “Ortadoğu’da ulusalcılık ve ulusal kimlik yok edilmeli, bunun için de Ortadoğu Osmanlılaştırılmalıdır. Böylece bölgede Batı çıkarlarına karşı çıkacak ulusal güç ve direnç kalmayacak, sistemlerin çarkları rahatlıkla işleyecektir. ABD için en tehlikeli düşman ve tehdit, bağımsızlık tehdididir.” diye yazmıştır.
*CIA Ortadoğu Direktörü Graham Fuller, 1990’da şunları söylemiştir: “Kemalizm bitti. Dünyadaki bütün liderler gibi o da sonsuza dek yaşayacak bir ürün veremedi. Oysa İncil ve Kur’an hâlâ veriyor. Bu nedenle, kendisine entelektüel güven duyan Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir.”
*ABD Dışişleri eski Bakanı Kissinger, 2014 yılında; “1919-1920 yıllarında yapılan ittifaklarla kurulan ulusal sınırlar bir bütün olarak yıkılmalıdır” dedi. Ne tesadüf değil mi?
***
Naim Babüroğlu’nun bahsettiği gerçeği, 1996 yılında, o zaman 1 milyondan fazla tirajı olan Akşam Gazetesi’nde gündeme getirmiştim.
Baba Bush döneminde Başkan danışmanı olan tarihçi Bernard Lewis, 1996 yılının 6 Ocak günü, İstanbul Yapı Kredi Plaza'da verdiği "Ortadoğu'nun çok yönlü kimliği üzerine" konulu konferansta "Ulus, halk, devlet, millet, milliyet" gibi kavramların anlamının, ülkeden ülkeye, toplumdan topluma, zamandan zamana değişebildiğini anlatmış ve sözü bir Ortadoğu kimliği oluşturulmasına getirmişti...
Lewis'in gösterdiği haritada Ortadoğu kimliği oluşturulabilecek ülkeler olarak, Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak, İsrail, Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen, Körfez ülkeleri ve Mısır'ın esas alındığı görülmüştü!
Lewis,"Pantürkizm, Panarabizm ve Panislamizm tutmadı" derken aslında "tutmaz" demek istemiş ama "Siyonizm"den hiç söz etmemişti.
***
Turgut Özal’ın “Türk dediğin nedir ki?” demesinin asıl sebebi “federasyon”du! Bugünkü iktidar ise halkın desteğini hep arkasında tutabilmek için “Osmanlıcılık görünümlü İhvancılık” yaptı. İhvancılık çökünce, “Türkiye Yüzyılı” demeye başladılar.
Halkın cebindeki parayı çalarak “Türkiye Yüzyılı” inşa edilebilir mi?
Halkın cebindeki paranın çalınmasının sebebi Büyük Orta Doğu Projesi’nin Türkiye ayağına geçmek için Türk Milleti’nin direncini kırmaktır! Yalnız tarih boyunca hiçbir güç bunu başaramadı. Hangi projeyi uygularsa uygulasınlar, Türk Milleti, yine galip gelecektir.
Arslan Bulut - Yeniçağ