Bu devlet bürokrasisinin, iktidar ve muhalefet partilerinin nerede ise birlikte irade beyanı gibi kamuoyuna beyanı olarak yıllarca tekrar edildi. Bu kararlılık, yüreklere su serpen şehit ailelerini ve milleti rahatlatan, umutlandıran partiler üstü bir irade beyanı anlamı taşıyordu.
Her şey şüphe ile başladı, sayın Başbakan Öcalan’a sayın dedi mi, demedi mi? Tartışmaları ile farklı bir sürece girme sinyali vermeye başladı. Süratle son derece farklı bir yere, toplum vicdanının özgür bir bilgilendirme ortamında asla kabul etmeyeceği bir noktaya geldi.
Çünkü herkesin evladı vardı, bu gençler onlardan farksızdı. Şehitlerin her türlü aile ve kutsal vatan mirası artık Türk milletinin sinesine emanet edilmişti. Hatta sayın Başbakanın ve Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın ısrarla PKK ile görüşme iddialarını reddetmelerine rağmen alttan alta “devlet görüştü” mazeretleri ile PKK görüşme ve irtibatları gizlenemez olmuştur.
Yıllarca dağlarda, bayırlarda şehirlerde ülkenin her tarafında dünyanın örnek aldığı efsane terörle mücadele başarısı sorgulanır, kahramanlar tartışılır hale gelmiştir.
Bütün öncelikler alt üst olmuş, müthiş bir bilgi kirliliği ile TSK içten ve dıştan suç odağı ile anılır hale gelmiş, açılan Ergenekon davaları ile uzayan, bitmeyen mahkemeler sonuçta bugün artık Genelkurmay başkanı dahil bir çok komutan hapiste, ama kanlı katil Öcalan ülkenin yol haritasın belirlemektedir.
Türk milleti, ordusu ve onun devleti yenilmiş miydi? Dünya da terörle mücadele eden ülkeler vardır. ama teröristlerin yattığı hapisten ülkeye nizam vermeye yönetmeye çalışan başka bir ülke var mıdır?
Bu noktaya gelindiğine göre hangi zorluklar, dayatmalar, baskılar özel şartlar sebebi ne olursa olsun gerçekler bu milletle paylaşılmadan hiç kimse tarih, millet, şehitler huzurunda hesap vermekten kurtulamaz!
Barış kelimesi ülkeler için savaşan iki devlet arasında, veya ferdi sosyal anlamda kavga eden iki taraf arasında olmaz mı? Ortada böyle bir taraf var mıdır? Ortada olan 40 bin kişinin katili, uluslar arası uyuşturucu ticaretinden beslenen batının Sevr oyuncağı, Dünya’nın en kanlı alçak katil şebekesi yok mudur?
Suç işleyen bu kanlı şebekenin diğer suçlu ve suç örgütlerinden ne farkı vardır? Bu imtiyazı kimden hangi mecburiyetlerden alıyor? Devletimiz, milletimiz, siyasal iktidar bu mücadeleyi veremeyecek acze mi düşmüştür? Sahiden bu ülkede neler olmuştur?
Bütün bunları açık ve net bir şekilde; Türk, millet, şehit yakınları bilmek zorunda değil midir? Bu ülkede herkes eşit vatandaş değil midir? Darbeci generallerin imtiyazlı ülke sahipliği şimdi yerini seçilmiş imtiyazlılara mı terk etmiştir?
Bu hayati konuda Türk milletine danışmadan, onu bilgi ve ilgi sahibi yapmadan, her tasarruf tartışılır ve yeni sancılar doğurur. Şehitler gelmeyecek, barış kelimesi son derece gizemli, duygusal ve yılların sıkıntılarını bitirme esrarını ihtiva eden özenle seçilmiş cümlelerdir.
Şehitler elbet gelmesin, ocaklar sönmesin ama bu ülkede şehitler verilmezse, ocaklar sönmezse diğer ocaklar yanmayacak, semalarımız al bayraksız, minarelerimiz ezansız, Türk milleti devletsiz kalmayacak mıydı?
Ama millet olmak, sönen ocakları sahiplenmek, şehit yakınlarını bütün milletin evladı görmek, şeref, haysiyet bilmek o şehitlerin davasını namus, onur kabul etmek değil midir?
Şehitleri Vatanın parçalanmaması, devlet ve milletin bölünmemesi, al bayrağın yanına hiçbir paçavra asılmaması halinde ve bunun ebedi olması durumunda, ancak ruhlarını incitmez.
Aksi takdirde bu ülke volkan olur, kükrer, göğsünü tunç siper eder, yıldırım olur, şimşek olur bu topraklara birlik, kardeşlik, bütünlük rahmeti olarak yağar. Hala gizli sır, esrarengiz bir süreçle millet bir yerlere doğru sürükleniyor.
Korkular oluşturulmuş, farklı düşünenlere aba altından sopalarla, azarlamalarla ya taraf ya bertaraf tavırları ne demokratiktir nede farklı yaratılma ilahi gerçeğine uygundur?
Hiç kimse AKP gibi AKP ,PKK, BDP ve küresel destekli kanlı barış maskeli, günü kurtarma danışıklı başkanlık yolunu inşa etmek, o yol da yürümek ve aynı düşünmek zorunda değildir?
Çünkü bu yol son derece tehlikeli, kanlı sicili mazisi bozuk, aldatma kandırma ve ülkeyi bölünmeye götürecek yoldur. Kurtuluşumuz ve huzurumuz ülkeye musallat olmuş Öcalan ve PKK dahil her türlü ihanet örgütünü dağıtıp biçilen kefeleri yırtacak, terör dahil her türlü belayı def edecek güç, enerji, fedakarlık, inanmışlık bu milletin damarlarındaki kanda mevcuttur!
İşte bu yol Öcalan ve destekçilerinin belirlediği 1984’ten beri asla vaz geçmedikleri bölünme yoludur. Huzur kurtuluş, kanlı bölünme yolunda asla değildir.
Şehitlerin tekbir “Allah’u ekber” diyerek şehadet şerbetini içtiği, gül bahçesine giden yol yolumuzdur. ”Ey şehit oğlu, şehit isteme benden makber! Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber!” diyen Mehmet Akif’in bedrin aslanlarına benzetilen Çanakkale Kurutuluş savaşı, İstiklal savaşı ülkücü şehitler Güney doğu şehitlerinin yoludur. Allah resulünün yoludur.