Bu iflasın temelinde 2002'den beri sürdürülmekte olan BETON-İSRAF ve SOYGUN üçgeni var. Türk ekonomisi bu Bermuda Şeytan Üçgeni'nin içinde en ağır krizini yaşıyor. Krizin geldiği çok açıktı. Önlemlerin 2018 başında hızla alınması gerekiyordu ancak Erdoğan, İYİ Parti'nin yükselişini gördüğü için krizi seçimlerin sonrasında yaşanması amacı ile seçimleri erkene aldı. Ve seçim sonrasında AKP rejiminin kurulması ile kriz daha da ağırlaşarak başladı.
2018 içinde 20 Temmuz-1 Kasım arası sadece 100 günde;
1- TL, faiz yolu ile %100 değer kaybetti. Piyasa faizi %10'lardan %20'lere çıktı. Ticari krediler de %15'lerden % 45'e çıktı,
2- TL, döviz karşısında değer kaybetti. Dolar kuru 3,60'dan, 7,20'ye çıkıp yıl sonunda 5,40'a geriledi. TL değer kaybı, %45'e ulaştı.
3- TL'nin satın alma gücü düştü. Resmî rakamlara göre enflasyon tüketici de %8'lerden %24'e ve üretici enflasyonu ise %45'lere ulaştı.
Oysa, yaşanan gerçek enflasyon %100'ün üzerinde. Kimse halkı kandırmaya kalkmasın, elektrik, su, doğal gaz, tüm gıda ve tarım ürünlerinde fiyat artışını yaşayarak gördük. 2019 başında yaşanan %10'luk indirim ise fiyatı %100 artmış bir malın fiyatının %10 düşmesidir.
Yukarıda saydığım TL'nin değerini belirleyen üç değişken arasındaki ekonomik denge bozuldu. Artık Türkiye'de "sıkı para politikası" yok. Damat beyin "Kafana göre takıl" ekonomi politikası var.
Gayrimenkul balonu patladı
Yurt içindeki ekonomi göstergeleri arasında dengenin bozulması ise aşağıdaki etkileri ve sonuçları yarattı.
1- 457 milyar dolar kamu ve özel sektör borcu ile aşırı borçlu bir ekonomimiz var. Özel sektörde gayrimenkul balonu patladı. İnşaat sektörü firmaları banka kredilerini ödeyemez hale geldiler. İflas ve peşinden konkordato ilanları furyası başladı. Cumhuriyet tarihinin en büyük reel sektör krizinin tam ortasındayız.
2- Banka batık kredilerinde aşırı artış, bankacılığı vurdu. 2,5 trilyon TL toplam kredilerin içinde karşılığının kötü kredi riski 300 milyar TL seviyesinde. Cumhuriyet tarihinin en büyük finans krizi ile karşı karşıyayız. İki önemli ekonomik faaliyet alanında birden kriz çıkarmayı başarmış durumdasınız.
3- Türk özel sektörünün döviz borcu 220 milyar dolar. Döviz açık pozisyonu yani kasadaki döviz miktarı da -210 milyar dolar. Kısaca firmaların döviz borcunu ödeyecek dövizi yok ve kur riskine açık olarak ayakta durmaya çalışan bir özel sektör varlığını işaret ediyor.
Erdoğan'ın seçimlerden önce Türkiye'nin 2023'te ilk 10 ekonomi içine gireceğini iddia ediyordu Erdoğan'ın bu vaadinden 6 ay sonra Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik çöküşünü yaşadık.
24 Haziran 2018 seçimlerden hemen sonra oluşturulan ve tek kişiden oluşan ekonomi yönetimi ki, o da damat bey, ekonomi, maliye ve hazine yönetimi ve varlık yönetimi şirketinin başına getirildi. Damat beyin okuduğu ekonomik tedbirler paketinin neler olduğunu tarih şırası ile hatırlayalım.
1- İlk 100 gün acil eylem planı, 20 Temmuz 2018,
2- Orta Vadeli Ekonomi planı (3 yıllık plan) yeni adıyla yeni ekonomi planı (YEP) 21 Eylül 2018,
3- 2019 Bütçe Kanunu ve hedefleri ile TCMB'nin açıkladığı, 2019 para politikası hedefleri açıklandı.
Tüm bunlar 20 Aralık 2018'de tamamlandı ve 24 Aralık 2018'de ikinci 100 günlük acil eylem planı birden devreye alındı. Hem de nereden harcanacağı belli olmayan 24 milyar TL kaynak ile acilen duyuruldu.
Başarılı gibi gösterilmeye çalışılan birinci 100 günlük acil eylem planı fiyasko ile sonuçlandı. İlk 100 günde ülkenin parası resmen pul oldu. Faiz, enflasyon ve kurlar patladı. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu boyutta bir kriz yaşanıyor. Hem finans kesimi hem reel kesim zor durumda.
Dünyanın en riskli 2. ülkesiyiz
Öte yandan Türkiye'nin kredi notu yurt dışı kredi derecelendirme kuruluşlarında en az bir kademe düşerek hâlâ yatırım yapılabilecek ülke fakat en yüksek riskli sınıfına düştü.
Bu kademenin bir altı, yatırım yapılamaz alan. İkinci ölçüt olan CDS de denilen kredi temerrüt oranı yani yurt dışından borç bulma, yatırımcı bulma imkânımızı belirleyen ve hatta paranın maliyetini belirleyen oran, Ağustos-Eylül 2018'de 160 puandan(2018 yılbaşı) 540 puana çıktı. CDS 540 demek, Türkiye'nin Ağustos 2018'de borç verenler ve yatırımcılar açısından dünyanın en riskli 2. ülkesi olması demekti.
AKP rejiminin yaptığı programların tutarsızlığı da ayyuka çıktı. Yeni ekonomi planı ile 2019 bütçe hedefleri neden farklı? Eylül 2018 ile Aralık 2018 arasında ne oldu da en basitinden bütçe açığı hedefi bile değiştirildi? Kısacası YEP şimdiden hedef saptırdı.
Diğer taraftan Merkez Bankası tarihinde ilk defa enflasyon hedefinde iktidar ile mutabakata vardığını açıkladı. Fakat 2019 tahmini enflasyonu %5 olacakmış ve tahmini 8 defa revize edecekmiş.
Tüm dünya, tüm araştırmacılar, tüm yerli yabancı ekonomistler 2019'da Türkiye'de ekonomik büyümenin negatif olacağını yani ekonominin küçülteceğini tahmin ediyor.
2018'de + %3,2 büyümüş olacağı tahmin edilen Türkiye için 2019 tahminleri -%0,5 ile -%1,5 arasında değişiyor. Bütün dünya AKP rejimini uyarıyor. Onlar da aslında ne olacağını görüyor, biliyor ama AKP'nin tercihi yerel seçimlere kadar halkı uyutmak olduğu için hâlâ inatla bu zor durum ile gerçek mücadele yapılmıyor.
Şimdi AKP rejimine soralım "31 Mart 2019 yerel seçimleri yapıldı, bitti" sıra ekonomiye geldi. Aşağıdaki soruları cevaplama günü geldiğinde nasıl cevap vereceksiniz? Suçu yine dış güçlere mi atacaksınız?
1- Finans kesimini mi kurtaracaksınız? Reel sektörü mü? Karar verin.
2- Bunu hangi kaynakla yapacaksınız? Yoksa Katar'dan mı gelecek para hayali mi var yine.
3- Para bulmanız gerekiyor. IMF'ye mi gideceksiniz?
4- Türk Telekom gibi özelleştirme batakları ne olacak?
5- Yap-İşlet-Devret diğer adı ile Yap-İşlet-Soy modeli ile 224 projedeki batağa giden işler ve dövize bağlı fahiş ödemeler ne olacak?
6- Türk ekonomisi bu kadar zordayken vergi tahsilatının da zorlaşacağını ekonomi fakültesi 1. sınıf öğrencisi çözdü de siz ne zaman anlarsınız?
7- Suriyeli sığınmacılara harcadığınız 40 milyar doların bu krizi tetikleyen en büyük unsur olduğunu görmemek nasıl bir körlüktür. 2013'ten bu yana harcanan 40 milyar dolar olmasaydı, 2015 ve sonraki yıllarda bütçe açığı olmayacaktı, farkında mısınız?
Bu para harcanmasaydı 2015, 2016 ve sonrasında Türkiye yıllık bütçe açığı vermeyecekti. Hâlâ Suriyeliler konusunda adım atmamak, Türkiye'nin geleceğini yok ediyor. Doğmamış çocuklarımızın haklarını ülkenin geleceğini yok ediyorsunuz.
8- Piyasaya dağıtılan yardımlar, bol keseden dağıtılan ve geri dönmeyen KOBİ kredileri, yandaş şirketlere yapılan vergi operasyonları ve ihale kıyakları bitmedikçe, israfa, Saray inşaatına, uçak ve araba saltanatına son verilmedikçe ekonomi de iyileşme olamayacağını bir an önce görmeniz lazım.
İnsanlarımızla alay ediliyor
Türkiye'de gelir dağılımı düzelmeden, enflasyon düşmeden, işsizlik gerçekten azalmadan, durgunluk veya stagflasyon bitmeden AKP rejimi adına; yazlık Saray, kışlık Saray, Ahlat Saray'ı, Saray gibi uçaklar ile adeta ekonomik krizin altında ezilen insanlarımız ile alay ediliyor.
AKP rejimi, israfa son vermedikçe, yandaş inşaat şirketlerinin yaptıkları ekonomik yolsuzlukların önünü açmaya devam ettikçe hiçbir ekonomik önlem Türkiye'yi ekonomik krizden çıkaramaz.
Türk sanayisi, montaj sanayisi olmaktan çıkıp tekrar ülkemizde gerçek sanayi üretimi başlamadan kriz kesinlikle aşılamaz.
Türk köylüsü, tarım ve hayvancılık için üretime teşvik edilmedikçe kriz kesinlikle aşılamaz.
Türk işçisinin işi elinden, Suriyeli sığınmacı tarafından alınmadan kesinlikle krizden çıkılamaz.
Türk esnaf vergi yükü altında ezilirken Suriyeli esnaf vergisiz ve kaçak mal satarak kâr etmeye devam ederken kesinlikle krizden çıkılmaz.
Özetle AKP rejiminin ekonomi zihniyeti ile ekonomik kriz kesinlikle kriz aşılmaz.
Kaynak Yeniçağ