Ahmet Davutoğlu…

Toroslara gittiğinde halka seslendi.

“Benim soyum Türkmen… Unvanım yörük Ahmet’tir…”

★★★

Sonra Diyarbakır’a gitti.

“Serok Ahmet” sloganlarıyla karşılandı.

İtiraz etmedi. Başım gözüm üstüne işareti yaptı.

Ardından ekledi.

“Serok Ahmet denmesinden gurur duyuyorum”

★★★

Yani eski Başbakan Davutoğlu’nun iki şapkası var.

Biri… Yörük Ahmet…

Öbürü… Serok Ahmet…

★★★

Şimdi izin verirseniz Sayın başbakanım…

Taşımaktan gurur duyduğunuz iki hitapla sesleneceğim…

★★★

Serok Ahmet geçen gün bir bildiri yayınladı.

“Kürt Meselesi-Yeni Bir Demokratikleşme Sürecinin Temel Unsurları”

10 maddelik bir manifesto…

İktidar olurlarsa Güneydoğu’da ne yapacaklarını anlatmış.

Tek tek saymış.

★★★

Şöyle başlıyor….

★★★

“Yaşanan ağır travmaların etkisiyle geçen yüzyılın başında hayata geçirilen tek tipleştirici, ayrımcı ve güvenlikçi otoriter paradigma yüzyıl sonra bugün bile yüzleşmek zorunda olduğumuz pek çok maliyet üretmiştir.”

Geçen yüzyılın başında bunları yapan kimdi?

Atatürk ve arkadaşları mı?

Hani şu babası Kocacık köyünden bir yörük olan Atatürk mü?

Hani şu…

“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

Diyen Koca Yörük Atatürk mü?

★★★

Serok Ahmet’in bu lafına ne diyorsun Yörük Ahmet…?

★★★

Serok Ahmet devam ediyor.

“Tam Demokratik bir Türkiye inşa edeceğiz. Bunun ana omurgası yeni bir anayasadır.”

Ben de Yörük Ahmet gibi merak ediyorum.

‘Demokratik Türkiye’ ne demek?

Anayasası ne ola ki?

Ulusal ve üniter yapımızı yerle yeksan edecek etnik parçalara bölecek iki milletli bir anayasa mı?

Hem bu “Demokratik Cumhuriyet” lafını… İlk İmralı’daki bölücü başı kullanmıştı.

Hatta “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” diye bir kitabı bile var.

O kitapta sürekli demokratik cumhuriyetten bahsediyor?

Sonra HDP ve Demirtaş bu lafa yapıştı.

★★★

Yörük Ahmet ve ben anlamadık bu işi Serok…

Tam olarak ne yapacaksanız ‘Demokratik Cumhuriyet’ derken?

Rica etsem biraz açar mısınız?

★★★

Serok Ahmet devam ediyor.

★★★

“Kürt vatandaşlarımızın görünen görünmeyen siyasi toplumsal ekonomik kültürel hukuki hiçbir engele muhatap olmadığı bir Türkiye inşaa etmekten başka çözüm yoktur.”

Bir etnik grubun kültürel haklarını araması savunması ve geliştirmesi başka şeydir.

Ayrımcılığa uğradığını söylemek apayrı…!

★★★

Buna ne ben ne Yörük Ahmet ne de bu ülkenin kahir ekseriyesi inanmıyor Serok Ahmet…

★★★

7. madde evlere şenlik…

Anadilde eğitim kullanılması demişsiniz.

Bir kaç kez yazdım…

En son yazdığım bölümü şu aşağıya bırakayım…

★★★

“Elbette farklı etnik kökendeki yurttaşlarımızın ana dillerini öğrenme ve kültürlerini yaşatmak haklarıdır. Ve bu korunmalıdır. Hatta daha da geliştirilmelidir.

Ancak…

Anadilde eğitim başkadır, anadilin öğretimi başkadır.

(Merak edenler Prof. Ergun Özbudun Hoca’nın makalelerine bakabilir)

Urfa lisesinde Kürtçe fizik, Rize lisesinde Lazca matematik, Artvin ortaokulunda Gürcüce kimya okuttuğunuzu, ayrıca bu gençlere tek tek üniversite  açmanız gerektiğini düşünün.

Birbirine tamamen yabancı yetişmiş, bambaşka dillerle eğitim almış binlerce gençten tek bir ülkü tek bir ülke etrafında kenetlenebileceğini hayal etmeye çalışın.

Mümkün mü?

Bakın üniter devlet sisteminin mabedi sayılan Fransa ne yapıyor?

Yerel yönetim özerkliği vermiş olmasına rağmen üniter yapısını dili sayesinde koruyor.

Okullarında Fransızca zorunlu dildir.

Mahkemelerinde kendi yerel dillerini bile kullanmalarına izin yok.

Dünyaca ünlü film festivalleri Cannes’a İngilizce altyazılı film kabul etmiyorlar. Tüm filmler Fransızca olacak.

Sokakta bir Fransıza, İngilizce bir şeyler sorun. Dönüp cevap vermezler.

Neden?

Dillerini ve ülke bütünlüklerini korumak istiyorlar.”

★★★

Yerel dil ve kültürleri korumak başka şeydir… (Ki çok önemlidir.)

Ama eğitimi ayrı ayrı dillerle yapmak başka bir şeydir.

Dolayısıyla…

Anadil eğitimi haktır… Anadilde öğretim ise ayrılmayı getirir…

★★★

Uzun lafın kısası Serok Ahmet…

Kimseyi ikna edemezsiniz.

Hele Yörük Ahmet’i asla…!

Gürkan Hacır / SÖZCÜ

Editör: Kerim Öztürk