Ülkemizde çocuklar dünyaya geldikleri ilk anlardan itibaren eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel ve psikolojik olarak farklı şartlar içine doğuyorlar. Sosyal sınıf ayrımının en üst noktada hissedildiği bu topraklarda; ebeveynler artık sahip olacakları bebek sayısından ziyade doğacak bebeğin cinsiyetine kadar karar verir hale geldi. Hal böyleyken yurt dışındaki durum merak konusu oldu.
Gazeteci Zafer Arapkirli; Finlandiya’da bizzat kendi yaşadığı bir anı Yeniçağ ile paylaşarak, oldukça güzel bir geleneğin, bir toplumda nasıl var olmaya devam ettiğini açıkladı.
1988 yılında Finlandiya’da kızını kucağına alan Arapkirli, devletin kendisine ve bebeğine bir ‘kutu’ gönderdiğini ifade etti. Ancak bu kutu öyle alelade bir kutu değildi.
75-80 yıldır bu kutunun gönderildiği Finlandiya’da hala süren geleneği Yeniçağ’a anlatırken Arapkirli, hala o günleri yaşıyor gibiydi.
Arapkirli söz konusu kutuyu şu ifadelerle anlattı:
“AMAÇ YENİ DOĞAN BEBEKLERE ‘EŞİT’ BİR BAŞLANGIÇ SAĞLAMAK”
75 yıldır Finlandiya hükümeti, hamile kadınlara bir kutu veriyor. Bu kutu giysiler, battaniyeler, oyuncaklar ve gerekli çeşitli malzemelerden oluşuyor. Kutu aynı zamanda alt tabakasında bulunan sünger gibi bir yapı sayesinde yatak olarak da kullanılabiliyor. Kimilerine göre bu kutu dünyanın en düşük bebek ölüm oranına sahip Finlandiya’nın bu ünvanı kazanmasına yardım etmiş. Bu gelenek 1930’lara kadar dayanıyor ve asıl amacı Fin çocuklarına ailelerinin geliri, sınıfı ne olursa olsun 'eşit' bir başlangıç sağlamak.
“DEVLET AİLENİN GELİRİ NE OLURSA OLSUN BU KUTUYU AİLEYE VERİYOR”
Annelik ya da bebek paketi olarak adlandırılan bu kutular devletin tüm hamile kadınlara hediyesi. Kutuda montlar, uyku tulumu, sokak giysileri, banyo aksesuarları, bir kaç bez, yatak alezi ve küçük bir uyku minderi var. Kutunun dibindeki minder ile beraber kutu bebeğin ilk yatağı oluyor. Tüm sınıflardan binlerce çocuk ilk gecelerini dört karton duvardan oluşan bu kutu-yatakta geçiriyor. Annelerin kutuyu ya da belli bir miktar parayı seçme hakları var. Bu miktar 140 Euro kadar. Ancak anne adaylarının %95’i kutuyu seçiyor. Bu gelenek 1938 yılında başlamış ancak o zamanlar sadece düşük gelirli aileler için kullanılıyormuş. Daha sonra 1949 yılında Finlandiya devleti hangi sınıftan olursa olsun herkese bu kutuları sağlamaya başlamış. Kutu anneye daha anneliğin ilk günlerinde ihtiyacı olarak her şeyi sağladığı gibi, bilgilendirme kitapçığı ile de gelecekte karşılaşacağı durumlar için onu hazırlıyor.
“KUTUNUN İÇİNDEKİ MALZEMELER CİNSİYET AYRIMI GÖZETMEYEN RENKLERDEN OLUŞUYOR”
Aynı zamanda giysiler kız-erkek çocuk arasında değiştirilebilir olsun diye 'cinsiyet ayrımı gözetmeyen renklerden' seçilmiş. Ancak 1940’larda kutudaki giysiler kumaş halindeymiş, çünkü o zaman anneler daha çok evde giysi dikerlermiş. Kutuya biberon veya mama kabı anneleri emzirmeye teşvik etmek için konulmuyor. Aynı zamanda kutuda çocuğun ilerde okumuş, kültürlü bir birey olmasını teşvik etmek ve devlet desteğini sembolize etmek için bir kitap bulunuyor. Kutunun asıl amacı da çocuklara ve ailelere 'eşitlik' anlayışını aşılamak ve en azından bir gece bile olsa zengin ve fakirin aynı şartlar altında yaşamasını sağlamak...
Arapkirli, bu cümlelerinin ardından durumu şöyle özetliyor:
Verilen bu kutu Finlandiya’nın nasıl bir sosyal devlet anlayışı izlediğinin de göstergesi. Bebekler ilk doğduklarında psikolojik olarak, birkaç gün de olsa, diğer bebeklerle aynı şartlar altında yaşıyor. Bu bir gelenek ve ailelerin durumu ne olursa olsun bu geleneği 75-80 yıldır severek sürdürüyor. Keşke bizim ülkemizde de ailelere böyle bir kutu temin edilse. Asgari ücretle geçinmeye çalışan ve böyle bir imkana ihtiyacı olan o kadar çok aile var ki… Üstelik Finlandiya’da verilen bu kutunun üzerinde ne Cumhurbaşkanlığı’nın, ne de devlete ait bir ibare-imza ya da işaret bulunmuyor. Ve yine keşke Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu bilgiden haberdar olsa ve ülkemizde böyle bir imkan da sağlasa…
YENİÇAĞ - Özel Haber / Merve KIZILALP