GÜNCEL

Zekai Aksakallı “Bu coğrafyada Müslüman bir Türk devleti istenmiyor!”

15 Temmuz gecesi şehit Ömer Halisdemir'e verdiği emirle ihanet girişiminin seyrini değiştiren dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı katıldığı programda "Bu coğrafyada müslüman bir Türk devleti de istenmiyor. Bu tarihte böyle, bugün böyle, yarın da böyle olacak" dedi.

15 Temmuz gecesinin seyrini değiştiren isimlerden birisi de dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı oldu.

Emekli Korgeneral Zekai Aksallı, 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini değiştirmesinin yanı sıra Süleymanşah Türbesi'nin taşındığı Şah Fırat Operasyonu ve Suriye'de yürütülen Fırat Kalkanı Harekatı gibi birçok kritik görevlerde önemli rol aldı.

Zekai Aksakallı 2020 yılında düzenlenen YAŞ Toplantısı sonrası emekliliğe sevk edildi.

Ömer Halisdemir'e verdiği emirle FETÖ'cü Semih Terzi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığı'nı ele geçirmesine izin vermeyen Zekai Aksakallı, katıldığı programda "Bu coğrafyada müslüman bir Türk devleti de istenmiyor. Bu tarihte böyle, bugün böyle, yarın da böyle olacak" dedi.

Zekai Aksakallı’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şeklide:

"3 yıl sonra neden konuşmaya karar verdim? Tabii küresel emperyalist odakların güdümünde olan Fetullahçı hain darbe örgütü faaliyetlerine devam ettiğini görüyoruz. Son birkaç aydır gözlemlediğimiz, emarelerini aldığım çok kritik olaylara tanık oldum. Bu örgütün mensupları, mankurtlar beklemedik yer ve zamanda yine ülkeyi kaosa sürüklemek için çeşitli eylemlere girişebileceklerini değerlendiriyorum. Tarihi vicdan ve sorumluluk olarak farkındalık yaratmak için, şehit ve gazilerimizi anmak için program teklifinizi kabul ettim."

"Bütün Türkiye sathındaki Fetullahçı olmadığını bildiğim birlik komutanları ile temasa geçtim. Adana tümen komutanı ile İncirlik kritik olduğu için irtibata geçtik. Devletten ilgili bakan, Başbakan, MİT Müsteşarımızla görüştük. İçişleri Bakanımızla daha sonra görüştük Akıncı'ya yapacağımız operasyonla ilgili. Oradan kurtaracağımız komutanlarla ilgili. Her dakikası dramatik olan bitmeyen bir gece başlamış oldu."

"Darbeci olmayan bir arkadaştan araç istedim. O arada bunu takip ediyorlar. Taarruz helikopteri ile havadan vurdular. Orada emir astsubayım ve koruma olan Osman uzman yaralandı. Osman'ın bacağı kasığından koptu. Benim yerimi tespit etmek için iki korgeneral bir de tümgeneral arka arkaya beni aradılar. Beni aramaması gereken kişiler. Birisi Genelkurmay İstihbarat Başkanı. Bizimle diyaloğu olmayan. Durumunu bildiğimiz için. Tek kelam etmediğimiz birisi. Gece beni arıyor. Arkadan başka korgeneral aradı. Bizi ele geçirmek için yoğun çaba devam etti sabaha kadar."

"Sonraki gelişmeler bütün yurt sathında, yurt dışındaki bizim birlik komutanlarımız, Fetullahçı olmayanlarla. Örneğin Irak Selahattin'de bulunan Halil Paşa vardı. Ona bir emir verdim. Silopi'de üssümüz var. Orayı işgal etmişlerdi. Oradan bölgede operasyonlar yapıyorlar, bazı operasyonları yönetiyorlardı. Halil Paşa'ya Silopi karargaha git oranın komutasını al diye emir verdim. Habur'da Halil Paşa'yı engellemeye çalıştılar. Halil Paşa bunları bertaraf etti. Silopi'de kontrolü ele aldı."

"Semih Terzi'nin gelişini öğrendikten sonra Ömer Halisdemir'i aradım. Benim o dönem 8 korumam vardı. Ömer Halisdemir de o koruma astsubaylarından biriydi. Ben karargahın dışında iken 24 saat esasına göre bu arkadaşlardan birisi komutanlık karargahında durur, ihtiyaç halinde bizimle iletişim sağlarlar. O günkü makam korumasında Ömer Halisdemir vardı. Ömer'i aradım. Bizim komuta katı diğer bölümlerden bağımsızdır. Durumu Ömer'e kısaca söyledim. 'Keşif yap, durum nedir bana ilet' dedim. Ömer çıktı, 'komutanım harekat merkezine yöneldiler. Çok iyi silahlı tesisatlı adamlarla harekat merkezini emniyete almışlar, bertaraf edilmesi için mi planlama yapacağız' dedi. Şehadet emrine kadar o gece boyunca 8 kere görüştük Ömer Halisdemir ile."

"Tarif edilmez duygular. Ömer Halisdemir 1997'den beri birlikte çalıştığımız arkadaşımızdı. Baba oğul gibiydik. Tunceli-Bingöl'de terörle mücadele harekatı yaparken 22 yaşında 1997'de katıldı. Özel kuvvetler kursunu bitirmişti. Bitirenleri birliklere birer ikişer tayin ederdik. Ömer de bir arkadaşıyla beraber bizim tabura katıldı. O yıllar terörle mücadele kritik ve yoğun geçen yıllar. Birbirini tanımanın en önemli ortamları. Artık birbirinizin zihin yapısını bile çözüyorsunuz. Yüzlerce çatışmaya girdik bölgede. Çok kritik operasyonlar yaptık."

"Biz 20 yıl baba oğul gibiydik. O gece dramatik hadiseler yaşandığı gecede 'Ömer' dedim 'Artık ülkemiz için ölüm kalım meselesi'. 20 yıl mücadele ettik. Semih Terzi'nin hain ve alçak olduğunu, ülkeyi felakete sürüklediklerini, onun mutlaka öldürülmesini ifade ettim. Sonra belki kurtulma umudu olabilir diye bölgeyi tarif ettim. Dedim 'Ömer bunun sonunda şehadet olduğunu biliyorsun değil mi' dedim. 'Komutanım feda olsun' dedi. 'Hakkını helal et' dedim. 'Komutanım helal olsun, siz de helal olsun' dedi. Ondan sonra görevini yerine getirdi. Şehit haberini yine birlikte bizim yanımızda olan subaydan aldım. Daha sonra Semih Terzi'nin GATA'ya götürüldüğünü öğrendik. Olağanüstü durumlarda daha sakin oluruz. Vakur içerisinde zerre kadar heyecan duymadan. Fakat tabii ülkenin durumundan dolayı büyük hassasiyetimiz vardı. Onun duygusal boyutu bu yöndendi. Böyle bir duygusal ortamda emri aldı. Herhangi bir heyecan, tereddüt asla! Geriye gidecek olursak, 2015'de hendek meskun mahal operasyonlarını Silopi, Cizre'de yaparken not geldi. Üssümüze saldırı vardı, yaralılar vardı. Toplantıdan izin isteyip, ayrıldım. Vali, ordu komutanı vardı. Bölgeye gittim. Yaralıları getirmelerini söyledim. Yaralıları helikopterle gönderdim. Üssün önüne gelince müthiş bir saldırı başladı. 45-50 dakika sürdü. 90'a yakın, 80 küsur füze attılar. Orada korumalar ilk refleks olarak bize kalkan oldular. Bununla ilgili çok hadiseler var. Bunların en azı 15-20 yıl bölgede geçirmiş, yüzlerce çatışmadan geçmiş, karakteri ve vatanseverliğiyle kendilerini ispat etmiş arkadaşlardı."

"Fetullahçı teröristlerin morallerini bozdu Semih Terzi'nin öldürülmesi. Müthiş bir moral çöküntüye girdiler. Semih Terzi kara operasyonlarının komutanıydı. Marmaris, sayın Cumhurbaşkanımıza suikaste giden general Sönmez Ateş de emri Semih Terzi'den almıştı. Bizim birlik özel kuvvetler çok elit, operasyondaki başarısı çok yüksektir. O yüzden bu operasyon çok önemliydi. Buraya gelmeden önce saat 20.00 sularında buradan yaklaşık 1 kilometre. Önce arkadaşlar orayı ele geçirdiler. Oradaki teröristlerle biraz meşgul olduk. Sonra buraya geçtik. Yaklaşık 1 kilometre mesafede. Burada da akşam telefonla ikaz ettiğim, darbenin başındaki kurmay albaya 'oğlum beni tanıyorsun, ölmez sağ kalacak olursam ne yapacağımı biliyorsun' dedim. Onlarla biraz meşgul olduk. Ömer'in naaşına yöneldim. Tarif edilmez duygular. Duamızı okuduk, alnından öptüm. Tekrar helallik istedim. Cebinde de bizim 8 maddelik emir vardı. Biraz kanlanmış, dışarı çıkmıştı."

"Öncelikle Cumhurbaşkanımızın ele geçirelememesi, vefakar ve fedakar halkımızın sokağa çıkması. Askerimiz, polisimiz ve kamu görevlilerinin darbeye birlik ve beraberlikle darbeye direnmesi. Semih Terzi'nin öldürülmesi. Özel Kuvvetlerin ele geçirilememesi Semih Terzi'nin öldürülmesiyle paralel değerlendirebiliriz. Bizim millete has bir durum bu. Normal şartlarda hiç kimsenin cesaret edemeyeceği tek vücut, tek kalp haline geldiği bir geceydi. O yüzden her defasında darbelerde farklı yöntemler farklı şekiller çalışılıyor. Her defasında hevesleri kursağında kalıyor. Bağımsız, tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti devleti istemiyorlar. Bu coğrafyada müslüman bir Türk devleti de istenmiyor. Bu tarihte böyle, bugün böyle, yarın da böyle olacak. Yüce Türk milletinin kıymetini çok iyi bilmemiz lazım."

"Darbe başarısız olunca, emellerine ulaşamayınca hem küresel odaklar, Fetullahçı terör örgütünün sahipleri, yönetenler başta olmak üzere yurt içi, yurt dışında darbeyi saptırmaya, bu kadar uçakla, tankla, topla halkın Meclis'in bombalandığı aşikâr iken bu raporları okuduğunuz zaman, her olayı gerçeğinden saptırıyor. Örneğin Meclis'le ilgili resimler koymuşlar, bu uçakla bombalanma olmaz, matematiksel hesaplarla vesaire, 'bunu kendileri patlattı' gibi şeyler. Bu yoğun faaliyetleri maalesef içerimizdeki bu yapılara bağlantılı diyelim. Bunlar bir ihanettir."

"Darbenin kontrollü olduğunu söylemek ihanetin başka boyutudur. Maalesef bir kısmı cehaletten ama belli seviyedeki insanları maalesef Fetulllahçı terör örgütünün güdümünde halen bu faaliyetlerine devam ediyor."

"Bunlar başka bir kişiliğe bürünüyorlar, mankurtlaşıyorlar. Genelkurmay karargahında bir amiral vardı. Onun daire başkanı ile konuşurken çok naif, bu nasıl asker olmuş, çok kibar, bundan asker olur mu diye şakalaştım. Darbe gecesi Genelkurmay karargahına giren halktan genç bir çocuğu kafasından vuruyor, kanlar akıyor, ayağıyla tekmeliyor bu aynı kişi, amiral. Bir ekibi Akıncı'ya, bir ekibi Genelkurmay'a yolladım. Çok uğraş verdik. Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı kaçtı. Genelkurmay'da kamera kayıtlarına el koydum. Çoğunu imha etmişler. Dış kameraları unutmuşlar. Onları aldım. Bir aylık zamanımız geçti. Kamera kayıtlarına baktığımızda 17 Temmuz'da darbede silahıyla etkin rol oynayan subayların Pazartesi günü üniformalarını giymiş, traşlarını olmuş, hiçbir şey olmamış gibi mesaiye geldiğini gördüm."

"Bazı kamera kayıtlarında aktif rol oynayanları, Genelkurmay karargahı ve Özel kuvvetlerde. Bunlarla mülakat yaptım. Yanıma da en az 2 personel alarak. Ondan sonra savcı, polis geldi. Kamera kayıtlarında çok aktif, saldırgan olanlar diyor ki, 'Yine olsun yine yaparım' diyordu. Zihin yapısı bu..."

"Her noktada polisimizin üstün cesaretini, yardımlarını gördüm o gece. Darbe sabahı Genelkurmay karargahına gittim. Orayı kontrol altına alan arkadaşlarımızla görüştüm. Orada 'Hayret Hüseyin' vardıl. Her operasyonda o vardı. Polisimizin o geceki cesareti, kahramanlığı anlatılamaz. Engin Dinç Bey vardı. Sabaha kadar her türlü yardımı yaptı. Yüzlerce kamu görevlisi müthiş mücadeleyle, hep birlikte. MİT Müsteşarımız da öyle. Medyayı organize eden Sadık Bey. Müthiş bir dayanışma ve mücadeleydi."

"Kilis'e bombalar, füzeler düşüyordu. Güney sınırımız çok kötü durumdaydı. Oradaki şehirlerimiz öyle. Bunun önemini, bilinci de füze menziline kadar inmekten geçiyordu. Menzile inmeden top, füze tehdidinden kurtulamazsınız. Öncesinde Fetullahçı yapı problemleri vardı. Çözüm sürecinden sonra birliklerimle Ağrı, Tendürek, İkiyakalar, Dağlıca'da operasyonlar yaparken örgütün operasyonu engelleme faaliyetini açık, aşikar şekilde gördük."

"40 gün süren İkiyaka operasyonunu bitirdiğimizde Dağlıca taburunda yiyecek kalmamıştı. Asker salçalı su içiyordu. Biz bu safhalardan geçtik. Darbeden sonra 35. günde, 20 Ağustos gecesi, Genelkurmay karargahı ile olayı toparlamakla meşgul iken gece 23.00'de toplandık. Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve ilgili birimler. O gece emri aldım. Hazırlıklarımız vardı, bölgeye indik. Harekatın gününü 24 Ağustos Mercidabık'ın zaferine denk getirelim diye biraz da erken başladık."

Alıntılar: haberturk.com