Hicrî olarak ilk 4,5 asırda Araplar, sonraki 9 asırda Türkler önde; son asır ise ortada.. Bu asırda birara tek bağımsız Müslüman devlet biz kalmıştık ve hatta Mustafa Kemal’in başını çektiği Millî Bağımsızlık Hareketi olmasaydı tümden İslam Dünyası sıfır çekecekti. Türk İnkılâbı’nın ilhamıyla peşisıra geldi ve bugün itibarıyla 57’ye ulaştı.
Toplamda 1,7 milyarlık nüfusuyla Dünya nüfusunun yüzde 23’ünü oluşturan 57 İslam ülkesinin GSYH olarak toplam geliri 7 trilyon doların biraz altında, yani Dünya gayrisafi yurtiçi hâsılasının yüzde 9’ubile değil. Aşağı - yukarı Çin’in GSYH’nın yarısı kadar..
İhracat yani bu 57 Müslüman ülkenin üretebildiği ve dışarıya satabildiği toplam değer 1,4 milyar dolar civarında; muharref Hıristiyanlığa mensup ülkelerden sadece Almanya’nın tek başına ihracatı ise 1,5 milyar dolara yakın. Dünya yüzölçümünün yüzde 28’ini İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkeleri oluşturuyor ve bu coğrafyada Allah’ın verdiği petrol ile doğalgaz Ümmet-i İslam’ın ihracatının yarı yekûnunu oluşturuyor.
İthalatta ise pay biraz daha yüksek; 1,6 milyar dolar civarındaki dışalım rakamı Dünyadaki toplam ithalatın yüzde 10’u kadar. Bu onda birlik oran askerî harcamalar sözkonusu olunca hemen 7’de 1 oranına yükseliyor. Zaten dünya üzerindeki savaşların ve çatışmaların yarıdan fazlası biz Muhammed’ül-Emîn olan Peygamber’in yolundan gittiğini söyleyen biz Müslümanların memleketlerinde.
Kişi başına gelir ortalaması Dünya ortalamasından 3.500 dolar daha düşük. Eğitim düzeyi 2 puan (yıl) düşük, insanî gelişmişlik düzeyi Dünya sıralamasından 30 sıra daha düşük. Malezya hariç 56 İslam ülkesinin Dünya ölçeğindeki ileri teknoloji ihracatındaki payı sadece binde 4. Bilim insanları, keşif - buluş, araştırma ve kitabîyat işlerine hiç girmeye bile gerek yok.
Afganistan’da Müslümanlar ABD’nin kontrolünde birbirini vuruyor, arada Amerika da vuruyor. Libya’da Müslümanlar NATO’nun kontrolünde birbirini vuruyor. Suriye’de Müslümanlar Amerika, Rusya, İran ve Türkiye’nin kontrolünde birbirini vuruyor. Irak’da vurdu vurdu, durdu; sırasını bekliyor. Yemen’de Müslümanlar İran ve S.Arabistan’ın kontrolünde birbirini vuruyor, arada Suud da vuruyor. Başka dinlere (Musevî, Hıristiyan, Konfuçyanist, Budist vs.) mensup devletlerden çekilen sıkıntılara bile girmiyoruz.
Dünyanın en meşhur terör örgütleri de bizim topraklarımızda.. DAEŞ, PKK, El-Kaide’yi – Nusra’yı herkes biliyor da Şebab’ı, Boko Haram’ı, Ahrar’ı, Ensar’ı, Tekfir’i, Livâ’yı, Tevhid’i, Tahrir’i, Ceyş’i, Cundallah’ı kim, ne kadar biliyor? Ve içimizdeki beyinsizlerin İslam’ı ve yukarda ismi örgütleşen İslamî kavramları nasıl rezil ettiklerini..
Yılbaşları Ocak’ta veya Muharrem’de kutlamaya değil muhasebeye gerekçe olmalı; bilanço oluşturulmalı ve bir sonraki yıl dönümünde kâr - zarar karşılaştırmaları yapılmalı ki yaşantımızın bir alamı olsun. Yoksa doğa belgesellerini izlediğimiz gibi bizi izlemeye devam edecekler. Bu işin mesajla, dua görselleriyle olacağını zannediyorsak 1540’a kadar aynîyle daha da kötüleşecek demektir.
Bu iş şiirle - edebiyatla olsaydı iş kolaydı. Nitekim bizim de 15 yıl önce yazdığımız Çağrı Pusulası diye şiirimiz var; oradaki yakarışımızı / arayışımızı paylaşalım, bakalım ne değişiyor:
Bir hüzün tünelidir bizde tarih
Talihimiz ya yaver ya makûs
Tahterevallinin bir tarafında onlar bir tarafında biz
Gayri kaderin kırıldığı yerdesin
Bulutlar seni arıyor,
Yağmurlar yalvarıyor;
Nerelerdesin?
Süleyman Pekin
Süleyman Pekin