Hani meşhur fıkradır. "Babaa!.." demiş çocuk... "Tamam katırı anladık!.. Atla eşeğin yavrusu da bu 'devekuşu' nasıl oluyor?"
Baba her zamanki gibi çok meşgul... Başından savacak... "Oğlum" diyor, "o da işte, deveyle kuşun yavrusu!.."
Zamane veledi durur mu?... "Yapma baba yaa!.." diyor. "O zaman bu 'eşek arısı' ne iş?.."
Türkiye'de işte böyle fıkradaki "devekuşu"na pek benzemeyen, "eşek arısı" gibi hatta "at sineği" gibi ilmî terkip ve tarihi bereketten yoksun ideolojik kompozisyonlar var.
"Liberal sağ muhafazarlık!" bunlardan biri... Aslında ideoloji demek için bin şahit gerekiyor.
Devekuşu diyesim var ama deveye yazık, kuşa günah!.. "Eşek arısı"yla, "at sineği" arası bir şey...
Bakalım... Evet evet her halde "katır kuşu bu!.." İki kez işlemden geçmiş... Bir de takiyyesi var.
Katır, AKP ideolojisinin "muhafazakar" tarafını temsil ediyor, her türlü yüke tahammüllü... Kısa bacaklarına rağmen dayısı gibi koşup, amcası gibi anırarak "inatla" köyün yükünü çekmeyi, gelenekçiliği ve meşhur inadıyla "fikr-i sabiteyi" temsil ediyor. Yani muhafazakar...
Kuş tarafı ise kanatlarıyla özgürlüğü, liberaliteyi anlatıyor, 60'ların meşhur şarkısı "La Paloma Blanca" gibi... Alabildiğine özgürlükçü...
Liberal sağ muhafazakarlık böyle bir şey işte... Atla eşeğin yavrusu katırdan olma, ak güvercinden doğma ideolojik bir "genetik garibesi!.."
Bu yüzden AKP siyaseti, bazen dedeye çekiyor; 33 yıl "ille mutlakiyet" diyen Sultan Abdülhamid oluyor!.. Bazen de "aç yavrum korkma" diyen açık toplumcu "kentli dayı" George Soros!..
İdeolojinin mayasındaki genetik deformasyon, oynar başlıklı bir traş bıçağı gibi, bu Liberal Sağ Muhafazakarları, gün oluyor 12 Havarili Avrupa bayrağının altına çekiyor. Gün geliyor komşudan emanet Üç Hilalli bayraklarla, Osmanlı kılıcının altına getiriyor.
Nal gürültüsüyle kanat hışırtısı, "fetih marşı"yla "exodus aryası" birbirine karışıyor.
"Dinler arası diyalog" ihaneti, 113 yıl dimdik yaşayan, zamanın kutbu "Türbedar Ahmet Âmiş Efendi"yle "Notre Dame'ın kamburu" arasındaki kültürel anatomi farkını hızla kapatıyor. Resmi zorlamalarla Kur'an'ın beli, "Ahd-i atik" karşısında "Al-i İmran/ 19"dan bükülüyor...
"İnne'd-dîne indallâhi'l- İslam..." diyerek bin yıldır şerefle Darü'l- İslam'ın sancaktarlığını yapan Türkler, muhayyel bir "Darü'l- Edyan"(*) hizmetkarı haline getiriliyor.
Bu "mayası bozukluk"tan kaynaklanan ideolojik oynaklık, siyasetin "ekolojik denge"sinden ağır bir vurgun yiyene kadar süreç böylece devam ediyor.
Reel politik, eşyanın tabiatı, siyasi ekoloji veya hepsine şamil Allah'ın ilmi, "beygirle kuşun izdivacından devekuşu doğmasına" izin vermiyor.
Ya Atlar gibi asil, güçlü, demir yumruklu olacaksınız ve merhametinizi gücünüzden alacaksınız....
Ya da kuşlar gibi, havalar soğuyunca, iddiasızca güneye doğru uçacaksınız!..
Şimdi "Açık Toplum'a dindar uşaklık" sürecinin sonlarına doğru, ideolojik zürriyetten mahrum AKP fikir atölyeleri, üç vardiya çalışıyor!..
Sentezin fikir amcalarından Abdurrahman Dilipak, günlerdir aşağıdaki yazı başlıklarıyla haylaz yeğenlerine sesleniyor...
"Ayağınızı Denk Alın, Büyük Tuzak, Aman Ha!.. Daha Açık Yazayım mı?.." Anlatmak istediği, Taksim'den anladığı kadarıyla... "İsrail, bütün gücüyle geliyor!"
Yalan!..
İsrail çoktan geldi! Siz "bi dakka!" diyene kadar kanatlarınızı yoldu geçti. Vuracağını vurdu, alacağını aldı ve NATO'ya da girdi bile... Tıpkı kafanızın amerikan çuvalına girmesi gibi... Tıpkı Pentagon'un, SSCB'nin yirmi yılda giremediği Afganistan'a üç ayda girmesi gibi... Tıpkı, İsrail'in Doğu Kudüs'ü ve Gazze'yi ezmesi, Coni'nin Irak'ta mukaddesatı tekmelemesi gibi... Tıpkı Arınç'ın peşinde "suikast boncuğu" arayan sivri savcıların "Kozmik Büroyu" delmesi gibi...
Artık ufak at da civcivler de yesin sayın Dilipak!.. Bakarsın dest-i hikmetinle bir kuşa benzerler...
Sen de ileride torun seversin "Darü'l Edyan"daki çiftlik evinde...
(*) Edyan: Dinler... Liberal dinler arası diyalog politikalarıyla "Dinler" lafzen "İslam"la eşit hale geldiğinde Darü'l- Harp ve Darü'l- İslam kavramları tarihe karışacak ve dünya bir "Darül Edyan" yani sugur ve avasımın (dini sınırların) olmadığı bir "Dinler ülkesi" olacaktır. Bu "globalleşme" ile "Darül harp" de ortadan kalkacağı için böylece İslam'daki cihat hukuku da sona erecektir.