AKP terörü öyle bir hal aldı ki, Ankara’daki protesto eylemleri sırasında, bir göstericiyi ateş ederek öldüren polis memuru serbest bırakılırken, keşif yerinde dinlenen bir tanığa tutuklama kararı çıkıyor! Ethem’in vurulduğunu gören ve adını telefonla Avukat Kazım Bayraktar’a bildiren diğer bir tanık ise tutuklanıyor... 
Gazeteci Musa Ağacık, akillere yönelik olarak,  “Gezi Parkı’nda direnen halka saldıran polise ’benim polisim’destan yazdı diye sahip çıkan bir başbakanın toplumsal barış getireceğine inanıyor musunuz?” şeklinde bir soru sordu diye Tayyip Erdoğan’ın korumaları tarafından tartaklanıyor! 
TMSF’nin el koyduğu gazetelerin, televizyonların başına yandaşlar atanıyor...

***

Tayyip Erdoğan’ın bir kısmını  “Ermenilerden özür dileyelim” kampanyasına imza atmış kişiler arasından seçtiği akiller, yazdıkları raporda A’dan Z’ye PKK’nın bütün taleplerini dile getiriyor! 
“Sürece zarar veren ’terör örgütü’, ’bebek katili’ gibi ifadeler bırakılsın. Şeyh Said, Said Nursi, Seyyid Rıza gibi isimlerin itibarları iade edilsin. ’Tek dil, tek millet’değil, ’ortak vatan, ortak devlet’denilsin. Devlet Kürt halkından özür dilesin. ’Türk Bayrağı, Türk Milleti, Ne mutlu Türküm diyene, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, Türkiye Türklerindir, Bir Türk dünyaya bedeldir’ gibi söylemlerden vazgeçilsin” diyorlar. 
Akil raporunda ayrıca  “Yeni anayasa, ana dilde eğitim, TMK’nın kaldırılması, siyasal genel af, Öcalan’ın serbest bırakılması, yerel parlamentolar ve eyalet sistemi olmalı. Tüm mağdur edilenlere tazminat ödenmeli. Andımız ve ırkçı, şoven ifadeler dağlardan ve tabelalardan kaldırılmalı”  deniliyor. 

***

Bu rapor yazılırken Diyarbakır’da 15-16 Haziran  “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”  düzenlenebiliyor. Yani Türk vatanının bir kısmı ayrı bir isimle adlandırılarak toplantı yapılıyor!  
Ahmet Türk, Kürtlerin bütün taleplerini dile getirecek ve Kürtlerin tamamını temsil edecek bir komite, meclis ya da komisyon kurma kararı alacaklarını söylüyor. Yani Diyarbakır’da ayrı bir meclis, ayrı bir devlet kurma girişimleri yapılıyor. Cizre’de PKK’nın üniformalı polislerine diploma veriliyor, onlar da ilk icraat olarak kimlik kontrolü yapıyor 
TSK’nın İç Hizmet Yasası’nda değişiklik için hazırlanan tasarıda da Türk vatanı gibi ifadeler yok ediliyor. Ordunun, sadece dış düşmana karşı ülkeyi korumak görevi olduğu belirtiliyor. Bu,  “ordu, ülkenin bölünmesine karşı hiçbir tedbir alamaz, sadece hükümetin vereceği Suriye’ye müdahale gibi emirleri uygular”  anlamına geliyor.. 
ABD elçisi Ricciardone, Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da kendi projeleri olan açılımın nasıl uygulandığını denetliyor. 
Abdullah Öcalan ise  “Meclis tatile girse bile, anayasa ve yasa değişiklikleri için AKP ve BDP arasında siyasi bir mekanizma kurulmalı”  diyor...

***

Bu olaylarla eş zamanlı olarak oluşturulan Din Eğitimi Genel Müdürlüğü’nün Afyonkarahisar Şube Müdürü, din dersi öğretmenlerine hitaben  “Daha önce İmam Hatip Lisesi Müdürlerine söylemiştim; Sizler, Milli Eğitim Müdürlerinin başdanışmanısınız. Sizler de okul müdürlerinin başdanışmanısınız. İdari yetki olsun ya da olmasın. Okul müdürü bir adım atacak, size soracak. Müdürler kusura bakmasın. Müdürler de var burada. Bundan sonra işler ve işlemler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin kontrolünde gerçekleşiyor ve gerçekleşecek. Bunu Ankara da böyle istiyor. Bunu Valilik de böyle istiyor. Bunu Milli Eğitim Müdürü de böyle istiyor. Biz de böyle istiyoruz. Allah da böyle istiyor”  diyebiliyor. 
Türkiye AKP eliyle bölünürken aynı zamanda tam bir molla rejimine doğru sürükleniyor...