AKP ve özellikle de Ahmet Davutoğlu'nda büyük bir telaş başladı.
Her seçim öncesinde kendince bir gündem oluşturmak isteyen ve basını da bu gündemin peşine takarak, yandaş desteği ile algı oluşturmaya çalışan AKP, 1 Kasım'da yapılacak seçimler için tabir yerindeyse saman çöpüne dönmüş durumda.
Sadece siyaset sahnesinde değil, ülkede herhangi bir meseleyle ilgili küçücük bir rüzgar esse, AKP oradan oraya savrulup duruyor.
Dolar yükseliyor, can hıraş Davutoğlu mevzuya atlıyor "bizim sorumluluğumuz yok" diyor.
PKK saldırılarını artırdığı bir dönemde, herkes herşeyi görürken Davutoğlu "terörün belini kırdık" diye çıkışıyor.
Ankara'nın göbeğinde, ülkenin kalbinde bombalar patlayıp yüzün üzerinde insan hayatını kaybediyor, Davutoğlu "anket yaptırdık oylarımız yükseliyor" ifadesini kullanarak artık sağlıklı bir ruh halinde olmadığını 78 milyona göstermiş oluyor.
Denge bir kere şaştı mı bir daha toparlanması zor oluyor.
"Nerede bir zalim varsa onun yanında olacağız" derken işte bu şaşmışlığın üst üste gelmesi durumu Davutoğlu'nun dil sürçmesinden öte geçen bir başka öne çıkan mesele oluyor.
Çünkü Davutoğlu'nun kafası karma karışık.
Neden mi?
Hatırlarsanız bu seçim döneminde Davutoğlu'nun prompter kullanacağı yani konuşmalarının hepsinin önceden hazırlanacağı yandaş medya ve AKP'ye yakın isimlerce telaffuz edilmişti.
Nitekim AKP'nin miting ve programlarında bu durum oldukça açık bir şekilde görülüyor.
* * *
Önünde promter olduğu halde, Davutoğlu orada yazılanları okumasına rağmen "evlenmek için eş bulamazsanız bize gelin" demesi AKP'de seçimi kazanabilmek adına daha başka hangi kılığa girileceği sorusunu inanın cevapsız bırakıyor.
Davutoğlu, evlendirme programları sunan Seda Sayan'a Esra Erola'a taş çıkaran bir edayla oy alabilmek için evlendirme işine soyunması bakalım daha başka ne gibi yenilikler getirecek.
Davutoğlu'nun bu derecede tepki çeken, buna karşın gaf olarak değerlendirilen açıklamalarına karşın AKP'li yöneticiler belli ki konuşma gereği duyuyorlar.
Nokta dergisinde çıkan haberlere bakılırsa zaten AKP içerisinde Davutoğlu'na güvenmeyen, söz ve açıklamalarının AKP'ye zarar verdiğini düşünenlerin sayısı oldukça fazla.
Bu da ayrı bir tezatlık konusu aslında.
Davutoğlu'nun kendi genel başkan yardımcısı, kendisine güvenmeyip, AKP'ye sıkıntı çıkardığını düşünüyor.
Eh bu da normal değil mi?
Neticede kongrede Binali Yıldırım imzaları toplayınca, kaçak sarayın her söylediğine evet diyen Davutoğlu, belli ki kendi çalışma ekibini dahi seçmekten mahrum bırakılmış.
Yanlış olan kendi partisinde bile Davutoğlu gibi aciz bırakılmış bir insanın, Türkiye'yi yönetmek için AKP'nin başında gösteriliyor oluşudur.
Parti içinden yapılan tutarsız açıklamalar bir yana, herkes ayrı birşey konuşuyor.
Konuşma gündemi herkes için farklı.
AKP'de genel başkan kimdir, partinin ölçüsünü kim belirliyor inanın belli değil.
* * *
Elbette kaçak sarayın tahakkümü devam ediyor ama en azından 7 Haziran'dan önce şimdiki gibi bir manzara yoktu.
Artık her kafadan bir ses çıkar oldu.
Siyasi partide, parti yöneticilerinin açıklama yapmaları normaldir.
Fakat bu açıklama yapanların hepsinin ayrı telden çalmaları ise anormaldir.
İşte AKP'de olan da bu.
1 Kasım yaklaştıkça denge günden güne bozuluyor.
Bülent Arınç'ın muhatabı belli olan ifadelerle düne kadar beraber yol yürüdüğü en yakınındaki isimleri şimdi en ağır ifadelerle eleştirmeye başlaması, hatta kavgada dahi söylenmeyecek sözler kullanması AKP'deki huzursuzluğun, bölünmüşlüğün, tükenmişliğin ve artık kaçınılması zor olan malum sonun ne olduğunu gözler önüne seriyor...
Öte yandan 5. parti meselesi gündeme gelir gelmez, konuya doğrudan AKP'lilerin atlaması zaten AKP'de işlerin ne kadar karışık olduğunu, hesapların kızışmış hale geldiğini özetlemeye yetiyor.
7'den 70'e herkesin görüşü de 1 Kasım'dan sonra AKP'deki çatlağın daha da büyüyeceği ve 5. partinin AKP içerisinden çıkacağıdır.
Dün Fazilet Partisi'nden ayrılarak kurulan AKP'yi belli ki bugün aynı son bekliyor.
Etme bulma derler ya, tam da öyle aslında.
O yüzden 1 Kasım'a dair kesin olan tek mesele AKP'nin ne kadar oy alırsa alsın, seçimin kesin kaybedeni olacağı gerçeğidir.
Tek başına iktidar AKP için çoktan hayal oldu, şimdi AKP'nin 1 Kasım öncesi haliyle kalacağı ise bir başka hayal haline geldi...