Kandil çetesi,  “çözüm sürecinin bitme noktasına geldiğini”  açıkladı.  “Yeni kararlar alma aşamasındayız”  diyerek malum tehditlerine üst perdeden devam etti. Bunlar bizce şaşılacak şeyler değil!..

Ateşle oynayan ve ülkeyi yalana boğan AKP iktidarının acınacak hali ortada. Bebek katili Öcalan’dan başka tesellileri kalmadı. Pembe dantelli yalanları ile milleti kandırdığını sanan AKP iktidarının 15 Şubat’tan bu yana ağzını bıçak açmıyor.

Hakan Fidan’ın MİT’in başından istifası ile başlayan iç kavga ise kızıştı. Çözülme sürecinden kirişi kırmaya çalışan sınırlı sorumlular da dahil aktörler arasında günah keçisi kavgası başladı. İç odalarda yapılan kavgalarda herkes çözüm sürecinin yöntemlerini eleştirip sıyrılmaya çalışıyor.

 “Benim lafım dinlenseydi böyle olmazdı” diye başlayan cümlelerden sonra günah keçisinin tek adresi olarak kim gösteriliyor biliyor musunuz?.. Cevap; Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan. O kadar ileriye gidenler var ki Recep Erdoğan’ın tüm himayesine rağmen Yalçın Akdoğan’ın 7 Haziran’dan sonra bir daha bakan olamayacağı iddia ediliyor.
Kandil çetesinin AKP iktidarının bir kez daha façasını çizdiği açıklamasından sonra hangi kararlar eşiğinde olduğunu, Ankara’ya, devlet koridorlarına ulaşan istihbarat raporlarından aktaralım.

Özel suikast timleri: Terör örgütü, sokak olaylarında kullanılmak üzere iki gruba çok önem veriyor.

Bunlardan biri  “Metina”  bölgesinde yetiştirilen özel suikast eğitimi alan örgüt elemanları. Bu kapsamda örgüt 15 kişiye eğitim vererek  “Kobani” bölgesine göndermişti. Örgüt,  “Kobani”den sonra geri dönüşüm çerçevesinde 25 kişiye daha eğitim verip, bu timleri de Diyarbakır bölgesine konuşlandırdı.

İkincisi ise  “Kobani” de meskûn mahal tecrübesi elde edilen diğer grupları da Diyarbakır bölgesine aktarmaya başladı. Bölücü terör örgütü, şehir merkezlerinde; sadece 1 kişiden oluşan el yapımı patlayıcıda tecrübeli kişileri tüm illere gönderdi. Bu kişiler, üst yönetim talimatı çerçevesinde keşif çalışmalarını yaparak tamamladı. İstedikleri alınmaz ise Kandil tarafından özerkliğin elde edilmesinde bütün şehirlerde eş zamanlı olarak eyleme geçecekler.

İstihbarat raporlarına yansıyan çarpıcı ve şok bilgilere göre, “Kobani’nin müze” olma fikri, bebek katili Öcalan’dan gelmiş.  “Özerk Kanton”  ilan edilen Cizre’nin ise Kandil’den gelen talimat doğrultusunda Apollo Akademi Karargahı’na
dönüştürülmesi kararlaştırılmış.

Rapora göre;  “terörist başı Abdullah Öcalan tarafından Suriye\\Halep\\Ayn el-Arap (Kobani) bölgesinde PKK\\KCK terör örgütü ve Suriye uzantısı PYD\\YPG mensuplarına gönderilen talimatta: Kobani’nin kısa bir süre sonra IŞİD terör örgütü saldırılarından kurtarılacağı ve önümüzdeki günlerde şehrin orijinal haliyle müze olarak bırakılacağı, Kobani halkının Suriye’ye dönmesi halinde kendilerine yeni bir şehir inşa edileceği sözünün verildiği”  bilgisi ortaya çıktı.

İstihbarat kaynakları şu noktaya dikkat çekiyor;
 
“2013’ten itibaren YDG-H/YDG-K örgütü, silahlı kanadında gerçekleştirilen bir dizi düzenleme sonrası oluşumunu tamamladı. 2013 yılı Ağustos ayı içerisinde Halk Savunma Merkezi (NPG- Navenda Parastine Gel) oluşturuldu. Ardından bu merkeze bağlı 4 alt karargâh kuruldu. (HPG Kuzey Kürdistan Karargâhı, HPG Medya Savunma Karargâhı, HPG Özel Kuvvetler Karargâhı, HPG Apollo Akademiler Karargâhı) Bu şekilde kırsal alan yapılanmaları sözde ordu şekline dönüştürüldü. Kırsal alanda ortaya çıkabilecek bir boşluğun doldurulması ve bölgede örgütün etkinliğinin hissettirilmesi adına faaliyetler yürütüldü. İşte tüm bunlardan yola çıkan örgüt, Cizre’nin Apollo Akademisi Karargâhına dönüştürülmesi fikrini benimsedi.”

Tekrar satırlarımızın başına dönelim.

AKP kulislerinde son lastik patlaması şöyle anlatılıyor;
 “Kandil’e giden HDP heyeti Öcalan’ın sitemlerini iletti. Öcalan’ın ’siz, Kandil olarak Türkiye’de silah bırakma, kongre toplamaya yönelik hiçbir çalışma ve hazırlık yapmıyorsunuz. Hangi güç çekilecek ve nerelerde toplanacak? Çalışmanız yok. İşi tavsatıyorsunuz.’Kandil de ’Öcalan’ın fırçasına’şu cevabı verdi;

1) Sana sekretarya verilecekti verilmedi.

2) Hazırladığın takvime uyulmadı. Müzakere taslağında verilen sözler tutulmadı.

3) Hasta tutuklu ve mahkûmlar, yurt dışından gelecekler konusunda hiçbir düzenleme yapılmadı.

4) Eve dönüşler ile ilgili kanun teklifi bile verilmedi.

5) Orta yerde yasal ve anayasal hiçbir güvence yok.

6) Bu şartlarda nasıl deklarasyon yayınlayalım?

7)Hükümetin 6-7 Ekim sendromu varsa bizim de Habur sendromumuz var. Hükümet söz vermesine rağmen Habur’da elemanlarımızı içeri attı.”

AKP sayesinde yine oldukça trajikomik bir hal ile karşı karşıyayız. Bakalım hangi sendrom galip gelecek!..

İşin daha da ilginç olanı; kapalı kapılar ardında değerlendirme yapan AKP’liler Kandil’den gelen talepleri haklı buluyor. Şöyle analizler(!) yapılıyor;

“PKK’nın kırsalda, karakollara saldırı gücü kalmadı. Sadece sokak eylemlerini organize edebiliyorlar. Seçime kadar silahları tutmak zorundalar. Eylem yapamayacaklar.”

17 Şubat itibariyle; AKP karşılıklı idare pozisyonuna geçti.

Son not; AKP kulislerinde MİT Müsteşarlığı görevinin Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’a teklif edildiği fakat Kalın’ın kabul etmediği iddia ediliyor...