Siyasette öğrenilmiş çaresizlik çok tehlikelidir. Toplumun gün geçtikçe otoriter bir rejime evrilmesi tamda bu çaresizliğin ve umutsuzluğun sonucudur.hiç bir şekilde demokrasi ve seçimle iktidarların değişemeyeceği umutsuzluğu toplumu bir hastalık gibi sarmalar.

Seçmen iktidarın politikalarına karşı olsa bile artık tüm kurumların iktidarın kontrolünde olduğunu , onlara karsı asla seçim kazanılamayacağını, hukuk, basın medya ve propaganda araçlarının onların kontrolünde olduğu, kamu kurum ve kuruluşlarının tüm yöneticilerinin onların partilisi olduğu, iş dünyası ve zenginlerin iktidarın ya  kontrolü  altında olduğunu yada yandaş olduğu düşüncesi toplumda bir müddet sonra kendilerine karsı olanı bile ya korkudan yada güçlü olanın yanında olma  duygusu insanları  “mecburi iktidarlara” yönlendirmiştir.bu iktidar mensupları ve yandaşlarında yenilmezlik duygusunu perçinlerken ve iktidar kibrini artırırken , demokrasi ve hukuk açısından gün geçtikçe artan bir şekilde otoriterleşme eğilimini körüklemektedir.

Bir de üstüne Suni kavgalar üreterek,Medya basın ve propaganda manüplasyonu ile her şeyi halledersiniz.İstediğinizi suçlar, karalar,iftiralara boğabilir, istediğiniz politikanızı süsleyerek sunum yapabilirsiniz.


Kendisinden kat be kat eğitimli, etkin bir dile ve diksiyona sahip,  geniş  kitlelere hitap edebilecek liderlerin bile 16 senedir maniple edilerek yada kavga diliyle ötekileştirilerek dar alana hapsedilmesi ve akabinde  siyasi mevta haline gelmesi hep kaçınılmaz bir durum oldu. Bu durum toplumda bir müddet sonra iktidarın değişmeyeceği,  sandıkta asla yenilemeyeceği umutsuzluğunu yarattı. Bir seçim önce farklı düşünenlerden bile hele de sağ görüşlü ise sağ da başka alternatif mi var ki, mecburen bari buna verelim öğrenilmiş çaresizliğini  beraberinde getirdi.


Ancak bu sefer durum farklı…


Toplum Güneydoğu Anadolu’da AKP- Hdp ikilemine mecbur bırakılırken Batıda ise CHP-AKP her biri kendi seçmen  gettolarına hapsedilmeye çalışılmış ve bu iktidarın en basit ve en kolay oy devşirme taktiği olmuştur.


Şimdi ise Üçüncü bir yol,  yeni bir umut ve güçlü  bir alternatif gün geçtikçe toplumdaki karşılığını artırmaktadır.

İYİ PARTİ ve Meral AKŞENER…

Meclis başkan vekilliliği döneminde Cumhurbaşkanlığına aday bile değilken toplumun onu dilendirmesi ile başlayan engellemeler MHP kongre süreci ile adeta toplumsal mobinge ve hukuk despotzmine dönüştürülmüştür. 15 Temmuz hain darbe kalkışması ile iftiraların tam merkezinde , aktrollerin ve yandaş gazetecilerin  hedef tahtasında yine Meral akşener vardır.


Düne kadar Bahçeli’ye söven Akp’lilerin, aktrollerin  ve çok yakından tanıdığım MHP kökenli ama AKP ye oy veren ve güya Bahçeli den dolayı AKP ye oy verdiğini mahçup bir ifadeye bürünerek söyleyen tipler bile bir anda  Bahçeli sever ve Bahçeli kalsıncı oldu.


O zaman Bahçeliye kızmalarının tek sebebi Reisçilikti, şimdide övmelerinin ve sevmelerinin tek sebebi yine  reisçilik, başka hiçbir sebep yoktur.


O zaman ciddi bir muhalefet eden Sayın Bahçeli  4 yıl önce Sayın Erdoğan için  sıralı ifadelerle şöyle söylemişti;  “Haburu yaşatandan cumhurbaşkanı olmaz, açılım yapandan cumhurbaşkanı olmaz, toplumu kamplara ayırandan cumhurbaşkanı olmaz, şehitlerin kanını akıtan bebek katiliyle masaya oturandan cumhurbaşkanı olmaz, milleti 36 etnik gruba ayırandan cumhurbaşkanı başkanı olmaz, hukuka saldırandan, adaleti çiğneyenden , rüşvetçiyi koruyandan , evdeki parayı sıfırlayandan Cumhurbaşkanı olmaz, Türk silahlı kuvvetlerine kumpas kurandan Başkomutan olmaz, Milliyetçiliği ayaklar altına alandan, Türklüğü çiğneyen ve yok sayandan Cumhurbaşkanı  olmaz, Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz,su da ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da Cumhurbaşkanı  olmazzzzz”. Demişti..


Ne değişti? Şimdiki Bahçeli mi gerçek ve doğruyu söylüyordu, o zaman ki Bahçeli mi?


Şimdi söylediklerine  mi inanalım,  o zaman ki söylediklerine mi?


İşin aslını aklı selim, düşünen , ortalama zekanın üzerinde olan herkes biliyor.. AKP li, CHP li ,MHP li hatta fanatik reisçiler bile biliyor. Kimsenin tezgahı bozulmasın ve  birisinin  tezgahı yıkılırsa tüm Pazar yeri dağılır hepsi bunun farkında .Kısacası eski bir Türk filmi Tatar Ramazanda Kadir  İnanır cezaevinde garibanlar üzerinde kurulan danışıklı dövüş bir sömürü düzenini fark ediyordu ve oradaki sömürücülerin düzenini bozuyordu ve orada şöyle bir replik vardı; “ heyttt ülennn ben Tatar Ramazan, ben bu oyunu bozarım arkadaş diyordu ve ciddi bir cesaret ve kavga örneği vererek haksızlık üzerine kurulu oyuları  bozuyordu”. İşte şimdi çıktı mı bir Tatar Ramazan çıktı, bundan sonra demek ki muhtarın işi zor..


16 senedir kavga diliyle dar alana hapsettiği bir CHP, Sağda kadük kalmış Bahçeli li bir MHP , Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da  terörle bağını koparamamış bir  hdp arasında kendisini tek tercih olarak sunan AKP 16 senedir ilk defa ciddi bir rakip ile karşı karşıya.


Kongre süreci mobbingleri, hukuki baskılar engellemeler, Meral hanımın şahsına yapılan çirkin iftira ve saldırılar,basın medya  yoluyla karartmalar engellemeler hepsi  rahatın bozulması kurulan tezgahın yıkılmasıdır. Siyasi Pazarda danışıklı dövüş, cambaza bak oyunu ortaya çıktı;Akşener ve ortaya koyduğu siyasi dil ve topluma umut olarak önce korkuyu yendi sonra toplumun farklı kesimlerini cesaretlendirdi bu da ;hem Bahçeli’nin hem de iktidarın rahatını bozdu..


En son referandum bunun açıkça ispatıdır. MHP+AKP %60 ların üzerinde olması gerekirken hesaplar tutmadı. CHP’nin oy oranını hesap edersek ve HDP’ dende yarısının hayır verdiğini düşünürsek ; il il sahada hayır kampanyası yürüten partisiz Bir Meral Akşener’in ne kadar etkili olduğu şüpheye mahal vermeyecek şekilde ortadadır.


Yani iktidar ve MHP açısından kedi buysa ciğer nerde, ciğer buysa kedi nerde diyebiliriz.


Şimdi ise görmeme , muhatap almama, değersizleştirme politikalarına rağmen Meral hanımın İYİ parti il teşkilat açılışlarının adeta  miting havasında geçmesi, sosyal medyadaki ilgi alaka Türkiye’nin yeni alternatifinin anti demokratik uygulamalarla engellenemeyeceğinin göstergeleridir.


Bunu gören sayın Bahçeli malumun ilanı şeklinde  hükümete dil ucuyla verdiği desteği artık tüm basın medya önünde aleni bir hale getirmiş , geçmişe dair ne söylediyse yutmuş, yutkunmuş ve MHP nin cumhur adayı olmayacağını ilan etmiştir. Harç bitti yapı paydos…


Görülüyor ki ; Cumhur başkanlığı seçimi Sayın Meral Akşener ile Recep Tayyip Erdoğan Arasında geçecektir.Bu konuda Cumhuriyetin kazanımlarından yana olan AKP içindeki liberal, demokrat , cumhuriyetin devamından yana olan  önemli bir kesim Meral hanıma yönelmiş, bir kısmı da kafasını kaldırmış,gözünü dikmiş izlemeye almıştır. Eğer bu gözünü diken kesimde  Meral hanıma yönlenirse bu iktidar açısından kapatılamaz bir seçmen açığı oluşturacaktır. Çünkü referandum göstermiştir ki Ülkücü seçmen Erdoğan ve Akp’ye Bahçeli’ye ve parti üst yönetimine rağmen referandumda bile oy vermemiştir. Cumhur adayında ise hem de aileden MHP ve Ülkücü geçmişi olan bir aday karsısında bu kayıp daha da fazla olacaktır.


Meral hanım  100 bin vatandaş imzası ile çıkacağını ve vekil adayı olmayacağını her gittiği yerde söylüyor. Bu sadece İyi partinin adayı olmayacağını halkın tüm kesimlerinin desteğini istediğini partili adaya karsı parlamenter sistemin yeniden tesisi, Cumhuriyetin kurucu felsefesi adına tüm kesimlerin adayı olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Bu bir resttir ve artık hazır vekil imzası ile aday olanların seçmen nezdinde ,halkın imzası ile çıkan bir aday karsısında baştan maça  1-0 yenik başlayacaktır.


2019 seçimleri belli ki eski seçimler gibi olmayacak. Bu sefer cesur, kararlı ve herkesime sıcak gelen güçlü bir kadın aday tüm dengeleri alt üst edecek gibi görünüyor.


Türkiye siyasi dengeleri çok çabuk değişen bir toplumsal yapıya ve kültüre sahip. Rahmetli Süleyman Demirel’in ifadesi ile siyasette bir yıl çok kısa , 24 saat çok uzundur.


İyilik ve güzellikler dilerim.

İsmail OSKAY