Dünya hızla değişiyor; iletişimin hızı baş döndürücü bir noktalara ulaştı... Bu değişim beraberinde dünyayı bir köy haline getirirken akıllı telefonlarla her an her yerde ülkeden dünyadan anında haber alabiliyoruz. Artık çocuklarımızda bile akıllı telefon var ve sosyal medya , Facebook, twitter, instagram, whatsap, haberleşme , bilgi edinme, bilginin yayınlanması,  bir sürü sayamayacağımız hız ve yenilikleri beraberinde  getirdi. Bunun yanında insan ve kişi profilinde ve toplumsal davranış biçiminde farklılıklar ve değişimler meydana geldi. Mesela her kesimdeki farklılıklar birbirini daha yakından tanıma imkanı buldu ve insanlar birbirine daha çok yaklaştı ve ortak değerler daha fazla önem kazandı.

Dünyanın bu kadar küçülmesi sonunda ve teknolojiyle birlikte birey olarak insan kendine daha çok zaman ayırmakta... her insan kendine göre bireysel bir dünya oluşturmaktadır. Yani herkes biricik ve herkes özeldir. İnsanlığın gelişimi, hukuk, demokrasi, hümanizm açısından bu elbette olumlu bir durumdur.


Ancak insan olmanın, birey olmanın ve biricik olmanın bu kadar değerli olduğu anlam bulduğu bir dönemde; sadece insan ve birey olmak, yani sadece sıradan insan olmanın  ne güzel, ne büyük bir erdem olduğunu farkına varmamız da ayrıca gerekmiyor mu?


MHP ve Ülkücü camiada yıllara dayanan bir teşkilat yapısı ve yılların biriktirdiği bir silsile mevcuttur. Burada soğuk savaş döneminden kalma katı hiyerarşiye dayalı bir teşkilatlanma yapısı mevcuttur. Doğal olarak herhangi bir teşkilat izni olmadan bir vekile, bakana, genel başkan yardımcısına hatta bunların danışmanlarına bile  -çok samimi değilseniz - doğrudan ulaşamazsınız. Değil ki Genel başkana ulaşacaksınız..


İşte tam da böyle bir atmosferde, biz ülkücüler ve elbette şahsım da dahil, bir genel başkan adayına ama telefon ama evine ya da bürosuna giderek ulaşabiliyoruz. Hatta ulaşamadığınızda konunun önemine binaen o size geri dönüyor. Aman Allahım olacak iş değil. Bakanlık yapmış, defalarca milletvekili olmuş, meclis başkan vekilliği yapmış, tanınmış siyasetçiler içinde popülaritesi  ve bilinirliği en yüksek siyasetçilerden birisi Meral Akşener’e ulaşıyorsunuz! Hatta ulaşamadığınızda gece demez gündüz demez o size bir şekilde ulaşır.. Yıllarca hem iktidar, hem de parti içi muhalefetinde sürekli ötekileştirilmiş, dışlanmış, hak etmediği muamelelere maruz kalmış ülkücüler hangi eğitim kültür ve sosyo-ekonomik seviyede olursa olsun artık onlara ulaşan ve dinleyen  bir genel başkan adayları  vardı.


Meral hanımın kendi ifadesi ile “siyasete girdiğim günden beri İzmit’in Gündogdu köyünden çıkmış bir Anadolu kızı olarak hayatım boyunca ne kimseyi kendimden üstün gördüm, ne de kimseyi kendimden aşağıda görmedim” işte tam da bu olsa gerek. Her bir teşkilat mensubu ya da her makam mevki sahibi birlikte mücadele ettiği tüm insanları işte böyle görmelidir.

Meral hanımın bu şekilde ulaşılabilirliği ve açık iletişimde bulunması  bizler için gayet olumlu, bize kendimizi  iyi hissettiren, bizlere değerli olduğumuzu biricik olduğumuzu, hepimizin önemli olduğunu hissettiren; kısacası ülkücülere sevildiğini gösteren bir davranış biçimidir.

Ancak bu durum kendisi için çok zaman alan, yorucu,hatta ailesinden bile fedakarlık yaptığı sabır isteyen bir incelik ve fedakarlıktır. Öyle ki  kimi zaman  telefona alo diyemeyecek kadar yorgun, gergin olduğu anlarda bile sırf kırılmasınlar diye gayret ettiğini onu tanıyan bir çok kişi iyi bilir. Onun da çok defa bunaldığı, bıktığı, yorulduğu  gayet insani bir durum olarak kabul edilmelidir ama bunun dahi edilmediğine  çok defa şahit  olmuşumdur.Hepimiz gibi Meral hanımın da bir ailesi, eşi, oğlu ve çok sevip özlediği bir torunu vardır. Düşünün hangimiz oğlumuz kızımız torunumuz ile vakit geçirmekten keyif almayız.  O ise hiç mızmızlanmadan, tüm bunlardan da  fedakarlık ederek tüm zamanlarını Türk milliyetçilerinin istişarelerini ve onların sorunlarına ayırmaktadır.


Bir de bu mücadelenin  asıl görünmeyen bir  kahramanı var ki,  en büyük fedakarlığı yapan da kanaatimce o olsa gerek. Meral hanımın kıymetli eşi sayın Tuncer (abi) Akşener.. Bir çoğumuzun yapamayacağı  fedakarlığı mesela gün be gün evinde misafir ağırlayarak, yeri geldiğinde misafirlerine hiçbir ikramından, incelikten, nezaketinden bir şey kaybetmeyerek  hem eşi Meral hanıma hem de bizlere fazlasıyla fedakarlık  yapmıştır. İnanın fedakar, cefakar, sabırlı ve inanmış bir eşiniz yoksa bu kadar yükü omuzlamanız çok da kolay olmayacaktır. Amacım ne Meral hanımı, ne Tuncer beyi övmek değil , öyle ki buna gerek de yok ihtiyaçları da yok. Ancak vicdanen bir gerçeği ortaya koymak hatırlatmak adına bunu da  yazmak durumunda kaldım.

ELEŞTİRİLERİN TEMELİ NEDİR?

Yukarda bahse konu ulaşılabilirlik, Ülkücülere sevgi ve saygının nişanesidir ve takdir edilmelidir. Ancak her istediğinde Meral ablasına ulasan yüzlerce ülkücü kongre süreci geçip parti kurulma kararı alındığında ister istemez gayet de insani ve makul bulduğum hayallere kapıldı. Mesela eskiden ilçe başkanı ise "ohoo  ben abla gelirse  kesin şu makamdayım" dedi; hatta eski yerinden  birkaç merhale ötede hayaller kurdu. Anlayışlı olmak kaydıyla bu da gayet insani bir durumdur. Siyaset yapan herkes mevki ve mevzi kazanmak isteyecektir.

Ancak mesela en tabandan  küçük bir ilçeden başlayarak yani spesifik bir örnekten tüme varım yöntemiyle konuya bakalım. Bir ilçede mevcut ilçe başkanı adaylar arasında Meral hanıma imza vermiş ve MHP‘den ihraç olmuş. Aynı ilçede sıralı üç ilçe başkanı da Meral hanımı desteklemiş ve kendince emek harcamış. Bunun yanında ilçe başkanı olmamasına rağmen toplumda tabanda karşılığı olup sevilen sayılan Ülkücülerden de destek verenler olmuş. Bunların her biri istediğinde Meral hanıma ulaşabiliyor.Sadece MHP'de devam edilseydi görev dağıtmak bu kadar zor değildi; birini ilçe başkanı, diğerini meclis üyesi vb. yapar geçerdin.


Ancak MHP de Genel baskan adayları da  dahil ihraç edilmiş, muhalefet eden hiç kimsenin  siyaset yapma şansı kalmamış ve yeni bir oluşumun hem Türk milliyetçileri hem de Ülkenin geleceği için gerekli ve bir mecburiyet olduğu genel kabul görmüştür. Yüzlerce kişi ile bölge bölge ne yapalım? nasıl hareket edelim? Siz ne istiyorsunuz?  soruları çerçevesinde Meral Akşener’in başlattığı bir istişare süreci başlatılmış.  Bu istişarelerde  her ilde sürec boyunca en önde emek harcayan herkes çağrılmış ve herkes o toplantılarda tek tek konuşmuş... herkes  sözü kesilmeden  açıkça fikrini beyan etmiştir. Meral hanım herkesi dikkatle tek tek dinlemiş, avukatları , danışmanları ve görevlendirdiği kişiler  her konuşanın fikirlerini not etmiş ve bir ay boyunca Meral hanım bu notları da  ayrıca tek tek  incelemiştir.


Çıkan sonuç Yeni Milli ve merkez bir partidir. Kurulacak parti diğer Genel başkan adaylarını da muhakkak yanına almalı ancak sadece Ülkücülerden mürekkep bir siyasi yapı da  olmamalıdır. Bunun yanında Doğruyol, ANAP, CHP, AKP kökenli, Milli Görüş ya da muhafazakar kökenli insanlar da bu yapıda muhakkak olmalıdır. Tüm bunlardan başka kadınların ve gençlerin seçmen nezdinde yeterince temsil edilmediği  genel baskanı kadın olan bir siyasi oluşumun ciddi bir pozitif ayrımcılık yapması, kadınlara ve gençlere önemli öncelikler verilmesi gerektiği çıkan sonuçlar arasındadır.


Sitem eden arkadaşlarımız.. yukarıda kendi aldığınız kararları, kendi önermelerinizi alt alta ya da üst üste koyun ve gözlemleyin. Meral hanımın sizin ifade ettiğiniz,  istişarelerde söylediğiniz şeyler dışında hareket etmediğini göreceksiniz. Aldığımız istişari kararlara göre yukarıdaki ilçe örneğine gelelim %25 cinsiyet kontenjanı her teşkilatta olacak, il ve ilçe başkanları ve yönetimler dahil,  CHP, AKP, MHP, Doğru yol, ANAP kökenli liberal siyasetçiler ve gençler de olacak. Biraz önce bahsettiğim; o yukarda sıralı her aradığında hanımefendiye ulaşan ilçe başkanları ve kanaat önderi Ülkücüleri de hesaba kattığımızda . sizce birilerinin en azından kuruluşta fedakarlık yapması gerekmiyor mu? herkese aynı görevi aynı anda verme imkanı var mıdır? İktidar bile değilken yeni kurulmuş bir yapıda herkesin aynı anda bir şey olması mümkün müdür?


Bu fedakarlığı kurduğumuz yapıya davet ettiğimiz, gelin birlikte siyaset yapalım dediğimiz insanlardan mı beklemeliyiz?  Yoksa bizler mi yapmalıyız?


Öyle ki buna rağmen Genel başkan yardımcılarından önemli bir kısmı Milliyetçi Ülkücü kökenlidir.  il ve ilçe başkanlarından atananların %80'inin Türk milliyetçisi ve ülkücü olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak diyorsanız ki, benim derdim "neden ben değilim de başka bir ülkücü?" ya da "neden benim sevmediğim birisi" veyahut  "MHP döneminde mücadele halinde olduğum bir ülküdaşım oldu da, neden  ben olmadım, ben ondan daha iyi yaparım, daha liyakatliyim, daha başarılı olurum" düşüncesindeysen; kongrede mücadele eder değiştirirsin.

Kısacası; doğru soru ben ne olacağım değil, ne katkı sunabilirim? olmalıdır. İnanın bu eleştirilerin duygusallığını şahsen anlıyorum. Çünkü bunu ben de yaşadım ve yer yer yasıyorum. Her ne kadar siyaset yapmasam da  nezaketen bari bir şeyler teklif ederler mi? beni de onore ederler mi? diye beklemedim değil.. olmayınca üzülmedim, kırılmadım, kendimi önemsiz hissetmedim de değil..Hatta  emeğimin, cesaretimin, liyakatimin, aldığım eğitim ve kültürün onda  biri  olmayanların,  zorla sahada tuttuklarımızın hatta sahada bile olmayanların, daha da ötesi zamanında Meral hanımı ve bizleri sert bir şekilde eleştirenlerin bile bir şeyler olduğunu düşünerek nefsime yenildiğim de oldu... Ama mantıklı düşünerek, aklımı ortaya koyup, büyük resmi düşündüğümde; Ülkenin içinde bulunduğu şartları ve Meral Aksener isminin umutsuz ve çaresiz sosyal dilimler, işsiz gençler, terör, parlamenter sistemin yeniden ihyası, güçlü bir demokrasi ve hukuk devleti hayallerimizi vb.. sorunları düşündüğümde; şahsi arzularımı ve beklentilerimi arka plana atmam gerektiğini kabul edebiliyorum.

KISACASI MERAL AKŞENER DE BİR İNSAN.. o ne bir melek, ne evliya, ne de insan üstü yetenekleri olan bir sihirbaz. Hepimiz gibi duyguları olan, sevinen, üzülen, kırılan, kızan, yeri geldiğinde hata yapan hepimiz gibi  bir insan. Önemli olan Meral hanımın bu milletin umudu olduğunu görmemiz... bu yönde milletin umuduna zarar verecek davranışlardan, fitneden ve yersiz eleştirilerden  en azından “şimdilik” kaçınmalıyız.


Kısacası Meral Akşener, hep aynı Meral ablamız... bizim beklentilerimizin sadece sırası değişti. Elbette Meral hanım da özeleştiri yapmalı ve eleştirilere kulak vermelidir. Ancak eleştiri yaparken yukarıda ki bahsettiğimiz süreci göz önüne alarak eleştiri yapılmalı ve acaba bizler de aceleci, sabırsız davranıyor muyuz?  eleştirilerimiz insaflı mı diye hepimiz kendimize sormalıyız.

Tüm ülkede İyilikler ve İyiler  kazansın ve Allah hepimizi  İyilerden eylesin..

İsmail OSKAY