18 bağımsız uzmandan oluşan komitenin sözcüsü Renate Winter, özellikle Ezidi ve Hıristiyan çocukların bu muameleye maruz kaldığını, ancak kurbanlar arasında Şii ve Sünnilerin de bulunduğunu bildiriyor. Raporda “Çocuk istismarı mezhep tanımıyor” ifadesi kullanılıyor.
Batı basınının konuyla ilgili haberlerinde “Sünni örgüt” olarak kabul edilen IŞİD ise yayınladığı kılavuzda “Bir kızın 9 yaşında evlendirilmesi meşru sayılır” diyor.
***
BBC, Kahire’deki El-Ezher Üniversitesi’nin Rektörü, Şeyh Ahmet el Tayyip’in bir açıklamasına yer verirken “Radikal İslamcı dünyanın önde gelen Sünni İslam eğitim kurumunun şeyhi” diyor!
Habere göre Şeyh Ahmet el Tayyip, IŞİD’in Ürdünlü pilotu diri diri yakmasını kınarken bu militanların “Allah’a ve Muhammed Peygamber’e karşı savaştığını” dolayısıyla “Kur’an’da öngörülen” öldürme, çarmıha gerilme ya da uzuvlarının kesilmesi gibi cezalara çarptırılması gerektiğini söyledi.
“Sünni örgüt” denilen IŞİD, çocukları çarmıha geriyor; “Sünni din adamı” Şeyh Ahmet el Tayyip de IŞİD militanlarının çarmıha gerilmesini mi istiyor! Benzerlik ilginç değil mi? Çarmıha germek, Kur’an’ın neresinde öngörülmüş?
***
Nijerya’yı kana bulayan ve IŞİD ile aynı bayrağı kullanan, yani IŞİD ile aynı merkeze bağlı Boko Haram örgütü ise son olarak Kamerun’un Nijerya sınırındaki Fotokol kasabasına düzenlediği saldırıda en az 70 kişiyi öldürdü, bir camiyi ve birçok evi ateşe verdi. Boko Haram için de “Sünni örgüt” deniliyor.
Vehabilik mezhebi Sünni, İhvanı Müslimin mensupları Sünni! Şeyh Ahmet el Tayyip’in “IŞİD, Allah’a ve Muhammed Peygamber’e karşı savaşıyor” sözü esas alınırsa, bu mezheplerin İslâm ile bir ilgisi yok ki Sünni sayılabilsinler. Hepsi, İslâmı yozlaştırmaya dönük birer istihbarat yapılanması. Görevleri, İslam ülkelerini, kelepir bir bina gibi emperyalist ülkelere teslim etmektir. Üstelik bu durum yeni de değil. Vehabilik, petrol bölgelerinin Türklerin elinden alınması için kullanıldı. İhvanı Müslimin de Süveyş Kanalı’nı elde tutmak isteyen İngiltere’nin eseriydi. Başaramadılar!
***
Türkiye’de de hâlâ İngiliz politikası takip edenler var. Mustafa Sabri’nin hazırladığı ve Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın 11 Nisan 1920’de yayınlayıp, İngiliz uçakları ile Anadolu’ya attırdığı bildiride suç ortağı olan İskilipli Atıf’a sahip çıkarak, itibarının iadesini isteyenler var. “Kurtuluş savaşı zaten yapılmadı ki” diyenlerden beklenir... O bildiri, İskilipli Atıf’ın yazdığı Alemdar gazetesinde de yayınlanmıştı. Alemdar gazetesi, “İslâm kilidinin anahtarını, İngiltere’nin güvenilir ellerine teslim etmekte, İslâm alemi için hiçbir tehlike yoktur” diyordu. Bu mu itibar?
Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya attırdıkları bildiride ise Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları başta olmak üzere, bütün Kuvayı Milliyeciler, “asi”, “eşkıya”, “bâği”, “hain”, “haydut” ve “hırsız” diye nitelendirilmişti.
Bugün de Türkiye’deki siyasal İslamcı hareketler, İngiltere ve ABD’den bağımsız değildir. Görevleri, Türkiye’yi de teslim etmektir. Bu sebeple önder saydıkları İskilipli’ye, Şeyh Sait’e, Seyit Rıza’ya ve diğerlerine sahip çıkmalarında şaşılacak bir durum yoktur.
Bunların özgürlük mücahidi olduğunu ileri sürmek ise herkesi zihinsel engelli zannetmektir!