''ANNELER GÜNÜNE '' İTHAFEN

Belki bazı okuyucularımızın; ''...... şimdi sırası mı? hangi çağda yaşıyoruz, Avukat olmuş ama kafasını örümceklerden kurtaramamış, hala mağara devrinde yaşıyor canımm!... '' gibi düşüncelerle gülmekte olduklarını hissederek ve ben de bu dostlarıma tebessümle smile ifade simgesi ve saygı duyarak başlıyorum !...

Toplumların öz benliklerini muhafaza ederek meydana getirdikleri değişiklikler sosyal dokuda bir tekamül ve gelişme sayılmalıdır. Öz benliklerini kaybederek ortaya çıkan bilumum değişmeler ise, KOKUŞMA,ÇÜRÜME ve BOZULMA olarak adlandırılır...

BİLİM, SANAYİ, TEKNOLOJİ VE HÜR DÜŞÜNCEDE Kİ değişme ve gelişmeler, toplumda var olan gelenek,görenek,örf ve adetlerin de değişmesinde en önemli etkenler olmuştur...Ancak her değişim toplumun kendi özünü koruyarak gelişmesine yardımcı olmalıdır...

Aksi taktirde kendi öz değerlerine YABANCILAŞMA ve BAŞKALAŞMA kaçınılmaz olur.Bu yüzden her canlı gibi toplum da kendisini kendisi olmaktan çıkaracak ve zayıflatacak tehlikelere karşı varlığını koruyacak refleksler geliştirmek zorundadır...

Öz varlığa zarar vermeyen değişmeler,toplumun devamını sağlamak için aslında zarurettir.Toplum durağan ve içine kapalı olarak geleceğini idame edemez ve gelişemez. Diğer toplumlarla sürekli bir yarış ÜLKÜSÜ içinde olmadıkça da geleceğini koruyamaz.Bu aslında bir ağacın kuruyan dallarını kesip budayarak güçlendirilmesine benzer...

Eskiden yer sofralarında yenilen yemeklerin, günümüzde masalarda yenilmesi,deve kervanlarıyla yapılan ticaretin günümüzde tırlarla yapılması,eskiden posta güvercinleri ve katırlarla yapılan haberleşmenin günümüzde telefon,uydu ve her türlü teknoloji aletleri ile yapılmış olmasının önüne kimse geçemeyeceği gibi; eski adet, gelenek ve alışkanlıklar da değişmiş bulunuyor.Buna bağlı olarak yaşama tarzı ve biçimi, alışkanlıklar da değişecektir...

Bunlar toplumun var olmasına ve ayakta kalmasına bağlı olan yüzeysel ve maddi nitelikte ki değişmelerdir.Öz benliği,milli kimliği yıkmaya ve zayıflatmaya yönelik olmadıkları herkesce bilinmektedir.

Milletin; DİL, DİN, KÜLTÜREL ve HER TÜRLÜ MANEVİ değerlerine yapılan SİNSİCE VE KASITLI SALDIRILAR YIKICI VE YIPRATICIDIR.

Milli ve manevi değerlerimiz için; ''...Hangi çağda yaşıyoruz, artık o değerler eskidi, dünya bile GLOBALLEŞTİ, dünyada ki yeniliklere ayak uydurmalıyız, bu devirde dini değer ve geleneklerin sözü mü olur canımmm....'' diyerek hayatımızdan çıkarılmasını istedikleri görüş ve düşünceler tamamıyla art niyetli ve maksatlıdır...

Milli değerlerimize saldırmış olanlar, uzay çağında teknoloji ve gelişmesini tamamlamış olan ülkelerin kendi milli değerleri üzerinde nasıl hassasiyetle titrediklerini görmezden gelmektedirler.Japonya, ABD, Fransa, Güney Kore,... bunlara misaldir.

Toplum yerinde saysın demiyoruz.Tüm toplumlar için de durağanlık bir gerilemedir...Herkesin ilerlediği bir dünyada, gelişmelere kapalı olmak,olup bitenleri uzaktan seyretmek de gerilemektir.Toplumsal örf ve adetlerimize ters olan yabancı geleneklerin, kendi gelenek ve inançlarımızın yerini alması karşısında mukavemet değerlerimizle karşı çıkmak zorunda olmalıyız...

Nezleye yakalanır gibi, dışarıdan gelen her akıma açık olan toplumumuzun dinamik değerleri bir an önce harekete geçirilmelidir. Her açılan kapı, kültürel değerlerimizin daha da fazla erozyona uğratılmasına sebebiyet vermektedir...Mevsimlik modalar gibi yabancı örf ve adetlere teslim olmuş her türlü değişme o toplumu geliştirmez, çürümeye götürür...

Hıristiyan Avrupa'da RÖNESANS hareketleri ile başlayan devrimler ve arkasında gelen REFORM hareketleri sonucu bir çok insan DİNE OLAN İLGİSİNİ yitirmeye başlamıştır. Bilim,sanayi ve hür düşüncedeki gelişmeler, buna bağlı olarak KİLİSENİN insanlar üzerinde ki baskıcı ve yıkıcı tahakkümü ve sair bir çok sebeplerle, Batı'da toplum hayatı tamamen ters yüz olduğundan,dinin toplum üzerindeki yaptırım gücü de ortadan kalkmıştır. Teknolojik her gelişme sonucu, dünyayı yöneten tanrısal güç fikri, materyalist propagandalarla, toplumsal bir kabul olmaktan çıktı....

Bu gelişmelerin sonucu Batı'da; RUHSUZ MADDE, KENDİ KENDİNİ YARATAN BİR EVREN VE DİNSİZ TOPLUM anlayışı baş gösterdi.. Böylece dinin yaptırım gücü hayattan çekildi...Sosyal doku, insani ilişkiler, AİLE BAĞLARI bozularak,materyal bir toplum ortaya çıktı....

Hıristiyan Batı'da dini değerler tamamen dumura uğradığından, DİNİ GÜNLER VE BAYRAMLAR, cansız, sönük geçerken; "YENİ YILA GİRİŞ, ANNELER GÜNÜ, BABALAR GÜNÜ, SEVGİLİLER GÜNÜ, HATTA HAYVAN HAKLAR GÜNÜ" gibi özel günler, medyanın da gücüyle parlak törenlerle EVRENSELLİK VE ÇAĞDAŞLIK altında TOPLUMLARA BENİMSETİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR. Gelişmeyen toplumlarda bu ve buna benzer her türlü UYDURUK VE KAYDIRIK günler, adeta DİNİ GÜN ve BAYRAMLARIN alternatifi gibi kutlanmaya başlanmıştır. Küresel gücün zihniyeti, dini gelenek, örf ve adetlerin yerine ikame edilmek istenmektedir....

Uzatmayalım!...
Dinimizde; yanımızda yaşlanan anne ve babamıza karşı " öf,of " bile demek yasaklanmışken, Alemlere rahmet olarak gönderilmiş iki cihan serveri Sevgili Peygamberimizin (SAV), ''CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR'' hadisi şerifince, BİZLER İÇİN BİR GÜN DEĞİL, HER GÜN ANNELER GÜNÜ OLMASI dolayısıyla, muhterem annelerimizin ellerinden öpüyor,ahirete intikal etmiş tüm annelerimize de Allah'dan rahmet diliyorum..

Dışarıdan ithal, kokuşmuş, uydurulmuş, monte edilmiş ve ticarete dönüştürülmüş bir günlük! hediyelerin; annelerimizin haklarını ödemeye yetmeyeceğinin idraki içerisinde olunmasını Allah'dan temenni ediyorum....08.05.2016
Faruk Ülker