Bunlardan birisi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün yer aldığı tabelanın Diyarbakır meydanından Diyarbakır Valisinin kontrolünde sökülmesi, diğer ise Türkiye Cumhuriyeti'nin "ilişkilerin geliştirilmesine katkıları" nedeniyle yabancılara verdiği en büyük üç nişan olan Devlet Nişanı, Cumhuriyet Nişanı ve Liyakat Nişanı'nda değişiklik yapılmasına imza atıp uygulamaları olmuştur. Söz konusu değişikliğe göre, eski nişanlarda yer alan Atatürk silueti ve T.C. yazısı AKP ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül işbirliği ile yeni nişanlardan kaldırılmıştır.
Atatürk'ün ebediyete intikalinin 75. yıldönümünü idrak ettiğimiz şu birkaç gün içinde bile iki örnek yaşadık. Koltuğa oturdukları günden itibaren Mustafa Kemal Atatürk'e ve onun bıraktığı mirasa yaptıkları saldırıları, düşmanlıkları şurada yazmaya kalksak inanın sayfalar yetmez.
Ama gerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bunları yapanlar kendileri değil gibi Atatürk'ün huzuruna çıkabiliyor ve 10 Kasım vesilesiyle ardından methiyeler dizebiliyorlar. İnanın bu ülkede kaç tane Abdullah Gül var, kaç tane Recep Tayyip Erdoğan var bir türlü anlayamıyoruz. Bu muhteşem ikilinin söyledikleri yaptıklarına, yaptıkları söylediklerine bir türlü uymuyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül "Aziz milletimiz Atatürk'ün ölümünün ardından da, bıraktığı mirası korumak, yaşatmak, Türkiye'yi geliştirmek ve dünya devletleri arasında layık olduğu yere taşımak için üstün bir gayretle çalışmaktadır ve çalışmaya devam edecektir. Cumhuriyetin kurucu felsefesi, bugün ve gelecekte daha büyük hamlelerin yapılması konusundaki en önemli dayanağımız olacaktır" açıklamasını yapmış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Gazi Mustafa Kemal, önderlik ettiği İstiklal mücadelemizin kazanılmasının ardından Cumhuriyetimizi kurmuş, ardından istikbal mücadelesine de önderlik ederek, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için yoğun bir gayret göstermiştir.
Bu şuurla, bugün bizler, istiklal ruhuna ve kuruluş felsefesine sıkı sıkı sarılarak, Cumhuriyetimizin ideallerini ve hedeflerini, aziz milletimizin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için aynı heyecanla, azimle çalışmaktayız. "Gazi Mustafa Kemal, önderlik ettiği İstiklal mücadelemizin kazanılmasının ardından Cumhuriyetimizi kurmuş, ardından istikbal mücadelesine de önderlik ederek, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için yoğun bir gayret göstermiştir.
Bu şuurla, bugün bizler, istiklal ruhuna ve kuruluş felsefesine sıkı sıkı sarılarak, Cumhuriyetimizin ideallerini ve hedeflerini, aziz milletimizin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için aynı heyecanla, azimle çalışmaktayız.Gazi Mustafa Kemal, önderlik ettiği İstiklal mücadelemizin kazanılmasının ardından Cumhuriyetimizi kurmuş, ardından istikbal mücadelesine de önderlik ederek, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için yoğun bir gayret göstermiştir. Bu şuurla, bugün bizler, istiklal ruhuna ve kuruluş felsefesine sıkı sıkı sarılarak, Cumhuriyetimizin ideallerini ve hedeflerini, aziz milletimizin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için aynı heyecanla, azimle çalışmaktayız." açıklamasında bulunmuştur. Bu açıklamaları Abdullah Gül'ün ve Recep Tayyip Erdoğan'ın bilgisi olmadan, onların adına mı yayınlıyorlar acaba? Yoksa bu muhteşem ikili Türk milleti ve Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz ruhu ile dalga mı geçiyorlar?
Yahu daha geçtiğimiz hafta içinde Atatürk'ün sözünü PKK'ya şirin görünmek için Diyarbakır'dan söktüren sizler değil misiniz? Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması olan T.C'yi ve Atatürk'ün kendi resmini devlet nişanından elbirliği ile silen sizler değil misiniz?
Bunları yapanlar olarak, hangi yüzle Atatürk'ün ölüm yıldönümünde ona methiyeler dizebiliyorsunuz? Mevlana'nın dediği gibi "Ya olduğunuz gibi görünün, ya da göründüğünüz gibi olun.".
Nerdeyse ülkenin idaresini Apo ve PKK'ya bırakma noktasına gelmişsiniz hala Atatürk'ün emanetini korumaktan bahsediyorsunuz. Sizlerde nasıl bir zihniyet var, nasıl bir karakter var anlamak mümkün değildir.
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır meydanından iktidar eliyle "Ne mutlu Türküm diyene" tabelası alkışlar eşliğinde sökülüyor. Recep Tayyip Erdoğan ise bu hafta sonu "Türkiye'den de toprak parçası alarak büyük Kürdistan'ı kuracağız" diyen , "Türk ordusu bize müdahale ederse biz de Diyarbakır'a müdahale ederiz" diyen Barzani ile Diyarbakır'da görüşmeye hazırlanıyor. Başbakan Erdoğan'ın 'kuruluş felsefesine sahip çıkma" anlayışı işte bu şekildedir. Bir de yüzü kızarmadan Atatürk'ün ismini ağzına alabiliyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de geçtiğimiz yıllarda kendisinden PKK'lı teröristler istendiğinde "Türkiye'ye bir Kürt kedisi bile" vermem diyen Talabani alçağını adeta kucağında Çankaya'ya köşküne çıkararak ağırlamıştı.
Çankaya'dan Abdullah Gül, Başbakanlıktan Recep Tayyip Erdoğan Atatürk'e ait ne varsa silmeye, ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Öcalan'dan, Barzani'den, Talabani'den rahatsız değiller ama Atatürk'ten büyük ölçüde rahatsızlar.
"Ey büyük Atatürk, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim." cümlesinin de içinde olduğu andımızı kaldıran bir Cumhurbaşkanı, bir Başbakan Atatürk'ün ismini ağzına almaktan nasıl utanmıyor, en büyük merakımız işte budur.
Yoksa Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan, PKK'ya verdikleri tavizler ve adaletsizlik söylentilerinin tavan yapması üzerine Türk milletinin gazabından korktuğu için yüce Atatürk'ün kollarına mı sığınmaya çalışıyor?
Aslında bunun cevabını, böylelerini bu büyük makamlara getiren Türk milleti vermelidir. Türkiye Cumhuriyeti elinden gidiyor, Türk milleti bunun cevabını bir an önce vermezse yarınlar inanın çok geç olacak ve başımıza felaket gelmiş olacaktır.
Yıldıray ÇİÇEK