Ortaya çıkan yeni ses kaydı, artık sözün bittiği yerdir. Bizzat sayın başbakanın yaptığı açıklama bu seslerin kendilerine ait olduğunu ispatlıyor. "Bu sesler bize ait değildir" demiyor, sadece bunların kurgu olduğunu söylüyor. Ses kaydının ortaya koyduğu iddialar akıl ve vicdan sınırlarının çok ötesindedir ve duyan herkesi şok etmektedir.

Açıklama yetmez

Bu saatten sonra yapılan hiçbir açıklamanın, hiçbir itirazın zerre kadar kıymeti yoktur. Ne milattan önce yaşanmışları kanatmak, ne milli irade masalları anlatmak, ne içi boş meydan okumalar bu vahameti ortadan kaldırmaya yetmez. Kaldı ki, bugüne kadar ne söylendiğini, sonra da dönüp ne yaptıklarını bütün dünya ibretle izlemektedir. Yapılacak tek şey bağımsız ve tarafsız bir yargının bu iddiaları araştırması ve açığa kavuşturması, varsa suçluları en ağır şekilde cezalandırmasıdır. Bu hükümet bunu yapmaya mecburdur. Kendisi için, bütün aileleri için, bütün bakanları için, bütün teşkilatları için ve AKP oy veren herkes için bunu yapmaya mecburdur. Bu da yetmez, ülkenin zaten yerlerde sürünen itibarının hepten kaybolmaması ve Türkiye'nin daha fazla hırpalanmaması için mecburdur.

Şimdi daha iyi anlıyoruz

Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihinin en büyük, en derin ve en vahim iddialarıyla karşı karşıyadır. Ortalığa saçılan ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, sit alanlarına kurulmuş villa siteleri, oluşturulan para havuzları olmasa dahi, bizzat hükümet üyelerinin, AKP temsilcilerinin yaptığı açıklamalar ve telaşla alınan tedbirler ne olup bittiğini anlamaya ve nasıl büyük bir yolsuzluk çarkı kurulduğunu görmeye fazlasıyla yeterlidir. Bütün dünyayı şaşkına çevirerek, demokrasinin ve hukukun niçin rafa kaldırıldığı, yargının kayıtsız şartsız neden kontrole alınmak istendiği, medyanın niçin susturulup eşi emsali görülmemiş bir sansür uygulandığını, devletin istihbarat kurumunun hangi gerekçelerle AKP'nin özel teşkilatına dönüştürülmek istendiğini şimdi daha net görüyoruz. Sayın başbakanın yaptığı yolsuzluk ve rüşvet tanımıyla ne demek istediğini, neleri mazur göstermeye çabaladığını şimdi daha kolay anlıyoruz. Bütün bu düzenlemelerle, bu tanımlamalarla bir taraftan kendilerini temize çıkarmaya, yapılanı meşru göstermeye, diğer taraftan hesap sorulamaz bir sistem oluşturmaya çabalıyorlar.

Tereddüt yok

Hadi diyelim ki, medyayı sansürlediniz, yargıyı kontrole aldınız, konuşan herkesi susturdunuz, peki kendi bakanlarınız söylediklerini nereye koyacaksınız? AKP'nin kurucusu olan ve 5 yıl boyunca sayın Başbakanın en yakınında yardımcı sıfatıyla bulunan Abdüllatif Şener'in söylediklerini nereye koyacaksınız? Son ses kaydıyla ilgili olarak aynen şöyle diyor: "Bu ses kayıtlarını ben de dinledim. Benim kanaatime göre, tereddüt edecek bir durum yok gibi görünüyor. Refleksiyle, tonlamalarıyla, tereddüt ettiği noktaları izah etme biçimiyle, öteden beri yanında çalışmış ve çok defa telefon görüşmelerine muhatap olmuş biri olarak benim kişisel kanaatim bu seslerde bir tereddüt yok."

İki bakan birbirini tamamlıyor

Kısa süre öncesine kadar bu hükümetin içinde olan ve 5,5 yıl süreyle bakan koltuğunda oturan Ertuğrul Günay'ın söyledikleri de aynı paralelde. Sit alanlarında yapılaşmaya izin vermediğini, bunun üzerine bakanlığın bu konudaki yetkilerinin alınıp Şehircilik ve Çevre Bakanlığına aktarıldığını anlatıyor. Günay'ın söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu da istifa ederken başbakanı da istifaya çağıran Erdoğan Bayraktar'ın söyledikleri ispatlıyor. Başka hiçbir şeye gerek kalmadan sadece Bayraktar'ın sözleri, nasıl bir düzen kurulduğunu, işin nerelere kadar ulaştığını anlamaya da, anlatmaya da fazlasıyla yeterlidir. Eğer bu ülkede demokrasinin zerresi, hukukun kırıntısı olsaydı, zaten o gün bu hükümet istifa ederdi.

Kimi kime şikayet ediyorsunuz

Bütün bunların ortalığa saçılmasında sayın başbakanın paralel yapı dediklerinin başrol oynadıkları bir gerçektir. Ancak kimi kime şikayet ediyorsunuz. Kurduğunuz dehşet düzeninin ebedi olacağını mı zannediyordunuz? Şimdi yalan, talan ve ihanet düzenini bu millete hazmettirmek için 11 yıldır işbirliği yaptıklarınızla, her şeyi paylaştıklarınızla karşılıklı olarak birbirinizi ifşa ediyorsunuz. İlahi adalet işte böyle bir şeydir. Bu millete ne kadar anlatsak bunlara inandıramazdık. Şimdi ibretle ve hayretle herkes şahit oluyor.

Masal anlatmak yetmez

 

Her ne kadar yargı kontrole alınmış olsa da, TBMM Başkanı sayın Cemil Çiçek'in deyimi ile hukuka rahmet okunsa da, artık Cumhuriyet savcılarının harekete geçmesi şart olmuştur. Milli irade masalları ortalığa saçılanları örtmeye de, mazur göstermeye de yetmez. Milli irade ile rüşvet ve yolsuzluğun, ortalığa saçılanların uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu iddiaları araştırmak ve sonuca bağlamak yargının işidir. 17 Aralık'da başlayan soruşturmalar devam etmektedir. Savcılar değişse de dosyalar açıktır. Şimdi bu ses kaydı da bu dosyalara eklenmeli ve soruşturma genişletilmelidir. MHP lideri sayın Devlet Bahçeli de, "Başbakan Erdoğan oğluyla gerçekleştirdiği telefon görüşmesini montaj diyerek savuşturacağını aklından çıkarmalı, hele hele paralel saldırı var diyerek yakayı kurtaracağını hiç düşünmemelidir." Diyerek ne kadar savcı kıyımı olursa olsun, yine de yargıyı göreve çağırmıştır.

AKP'nin geldiği hızla gideceğini, bu yalan, talan ve ihanet döneminin bir gün mutlaka kapanacağını biliyor ve söylüyorduk. Ancak, geride ülkenin itibarına mal olacak bu kadar kir, bu kadar vahamet bırakacağını biz bile tahmin edememiştik.

ORHAN KARATAŞ