Sahi Davutoğlu “Biz” derken kimi kastediyor acaba?
“Biz” kimleriz? Veya Davutoğlu’na soralım:
-Siz kimlersiniz?
Tayyip Erdoğan’a göre bakın biz kimleriz:
“Türkiye’nin Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de her kesimden insan gibi, Kürt kardeşlerimizin de sorunları vardır. Kimliklerinin tanınmaması sorunu vardır, inançlarına saygı duyulmaması sorunu vardır, geri kalmışlık, ihmal edilmişlik, hor görülme sorunu vardır. Biz geçtiğimiz 12 yılda Kürt kardeşlerimizle birlikte Türklerin de Arapların da Azeri kardeşlerimizin de Lazların da Çerkezlerin de Romanların da Arnavutların da Gürcülerin de Boşnakların da dini azınlıkların da ülkemizde yaşayan ne kadar kesim varsa hepsinin sorunlarına çözüm bulmaya gayret ettik.”
Şimdi soruyu yeniden soralım! Anadolu sınırlarına gelen kim olmuşsa kabul eden “biz”, kim oluyor?
Çok şükür bu sorunun cevabını tarih verdiği gibi şairlerimiz de haykırmış bulunuyor.
Enis Behiç Koryürek’in “Biz Kimleriz?” şiirini, yaşıtlarımızın hepsi bilir. Çünkü bu şiir ilkokul Türkçe kitaplarında vardı...
Enis Behiç, bu şiirini “Milli Neşide” adıyla yazmıştı:
Biz kimleriz? Biz Altay’dan gelen erleriz.
Çamlıbel’de uğuldarız; coşar, gürleriz.
Biz öyle bir milletiz ki ezelden beri,
Hak yolunda, yalın kılıç, hep seferberiz...
“Zafer” bizim şaha kalkmış küheylanımız;
Atıldı mı durduramaz ne dağ, ne deniz...
Felâketler pençemizde oyuncak olur
Yangınlarda bütün cihan alsancak olur.
Tan yerinden yıldırımlar saçan sesimiz
Gün batısı üzerinde şöyle duyulur;
Fırtınalar yoldaşındır na’ra salan Türk!
Hey koca Türk, Tanrısından kuvvet alan Türk!
Yürüyoruz, başımızda “Ay-yıldız”ımız.
Genç ihtiyar, kadın, erkek, oğul, kızımız...
Soyumuzda ne kahraman kardeşler vardır:
Türkmen, Oğuz, Başkurt, Tatar ve Kırgızımız...
Demir dağlar delmiş olan “Bozkurt”larız ki
Orhon’da var Gültekin’den kalma yazımız...
Hamlemizden yere geçer kanlı saraylar.
Bizce birdir gedalarla baylar, giraylar...
Medeniyet şimşeğinden gelir hızımız;
Sorma: Kimdir kanatlanmış bu genç alaylar?
Bunlar bütün nura doğru akın eden Türk!
Hey koca Türk, uzakları yakın eden Türk!
***
Gerçi Davutoğlu “Dünya piyasaları ne kadar dalgalanırsa dalgalansın bizim yüreğimizdeki millet aşkı dalgalandıkça ekonomimiz de demokrasimiz de dış itibarımız da yerli yerinde olacaktır” diyor ama hangi milletin aşkını kastettiğini burada da telaffuz edemiyor! Üstelik sık sık o “Biz”in yerine geçerek, tehcirle ve mübadele ile Anadolu sınırlarının dışına dışarı gönderilen Ermeniler ve Rumların torunlarını, yerleşmek üzere Anadolu’ya davet ediyor!
Bu durumda, Davutoğlu’nun “Biz” i ile bizim anladığımız “Biz” arasında büyük fark olduğu anlaşılıyor.
Hani “Bizde bize biz derler sizde bize ne derler?” diye bir tekerleme vardır.
Bizim adımızı bile telaffuz etmekten imtina eden, ederse de etnik gruplardan biri gibi sayan bir zihniyetin, Türkiye’yi yönetmemesi, Türk Milleti’nin buna izin vermemesi gerekirdi.
İşte bu derin uyku halinin eseridir ki millet, partisinin veya devletinin başına geçireceği adamların kanlarındaki ve vicdanlarındaki cevheri asliyi araştırıp sormamıştır. Türkiye’nin veya Türk Milleti’nin bir numaralı meselesi budur.
Elbette Türkler kendi kendilerini yönetmiş olsalardı hiç hata yapmazlardı gibi bir iddiada bulunmuyorum ama milletin adını bile tanımayan adamların, gerek içerde gerekse, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Nijerya’da, Yemen’de millet adına işlettiği cinayetlere izin vermezlerdi!