Seçim süreciyle birlikte ülke millet düşmanları kesin sonuç alabilmek için AKP üzerindeki baskılarını arttırdılar. Bu baskıların sonuç verdiğini ve AKP'nin iktidarını sürdürebilmek için istenen her şeyi yapmaya hazır olduğunu görüyoruz.

Cemaatle kapışmada AKP'nin kaybettiği ve teslim olduğu ortadadır. Dershanelerin kapatılmasının 2015 Eylül'üne kadar ertelenmesinin başka hiçbir izahı yoktur. Efelenmenin yerini mağduriyet tiyatroları ve sızlanmalar almış, bütün iddia ve sözlerden vazgeçilmiştir. Aralarında bir güven problemi olduğu ve AKP üzerindeki baskıları devam ettirecekleri, ortalığa saçılan yeni belgeler, çok açık tehdit içeren beyanlar ve atılan manşetlerden bellidir. Olayın dershane boyutunu çok aştığı ve devleti ele geçirme hesabına dayandığını zerre kadar aklı olan herkes görüyor ve biliyor.

 

Şimdi mi aklınıza geldi?

Bu dehşet dengesi içinde kaset tehditlerinin sonuç verdiği anlaşılıyor. Daha önce MHP'ye yönelik komploları siyasi ranta çevirmek için hiç vakit kaybetmeyen ve seçim meydanlarında kullanan sayın başbakanın, şimdi birden bire kişi ve devlet mahremiyetini hatırlayıp, bunlara yapılacak saldırılı vatana ihanet olarak değerlendirmesi çok çarpıcıdır. Seçimler yaklaşırken yeni tezgahların ortaya çıktığını söyleyip, bütün kirli ilişkilerden, nankörlüklerden, ahde vefasızlıklardan, kanunsuzluklardan, çirkin oyunlardan ve tehditlerden dem vurmak bir yönüyle 11 yılda ülkeyi ne hale getirdiklerinin itirafı; diğer yönüyle de bizim defalarca belirttiğimiz gibi AKP'nin nasıl bir dehşet dengesi üzerine oturmuş menfaat ortaklığı olduğunun kanıtıdır. Milletin bütün bu hesapları, bütün bu ittifakları, bütün bu oyunları fark etmesi, sayın başbakanı çok telaşlandırıyor.

 

AKP'ye mesaj

Fırsatı ganimete dönüştürme gayretinin bir başka ayağını da bölücü hainler oluşturuyor. Seçimlerin AKP'nin sonunu getireceğini gören ihanet güruhu, yapılan müzakerelerde verilen sözlerin biran önce tutulması için tehdit ve baskılarını arttırdılar. Yüksekova'daki olaylar da, asker ve polis kaçırma alçaklığı da bunun sonucudur. İmralı'daki bebek katilinin yeni dayatmaları bu tespitimizin kanıtıdır. Emrindeki katiller Yüksekova başta olmak üzere bölgeyi yaşanmaz hale getirip devleti yok sayıyor. Bu kadarla da kalmıyor, yol kesip asker kaçırarak AKP'ye, "istersek neler olacağını" görün mesajı gönderiyorlar. Nitekim, adına "demokrasi paketi" denilen, aslı İmralı canisiyle yapılan müzakerelerde verilen sözlerin karşılığı olan düzenleme birden bire meclis gündemine bu dayatmaların sonucunda indi. O paketin içinde dağdaki katillerin parti üyesi olabilmesinin yolunu açan maddeler var ve bunun bebek katilini kapsamasının önünde hiçbir engel bulunmuyor.

 

Bunu da yaparlar

Bölücü hainlerin seçim öncesindeki hesabı, İmralı'daki katilin şartlarını değiştirecek ve mümkünse zincirlerinin kırılmasını sağlayacak adımların atılmasına dayalıdır. Bunu açık ve net şekilde söylüyorlar. BDP milletvekilleri her fırsatta sürecin İmralı'daki katille başbakan arasında yürütüldüğünü ilan ediyor ve buna hiç kimseden itiraz gelmiyor. Gelinen noktada İmralı canisi resmen olmasa da fiilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin muhatabı haline getirilmiştir. Medya ile görüşme ve mesajlarını artık medya üzerinden verme dayatması bu fiili durumun bir adım daha ileri götürülmesi ve İmralı canisinin bir siyasi lider statüsünde olduğunun kabul edildiğinin dünyaya duyurulması anlamı taşımaktadır. AKP'nin yapılan tehditlere bağlı olarak seçim öncesinde bunu da kabul edeceği ve gereğini yapacağı anlaşılıyor. Zira, bu yönde bazı hazırlıklar olduğunu duyuyoruz. Bir sabah kalktığımızda bazı gazeteci kılıklı ajanların İmralı'ya gittiklerini duyar ve gazetelerde çarşaf çarşaf bu caniyle yapılmış röportajların yayınlandığını görürsek, hiç şaşırmayacağız. Bebek katilini muhatap alınan ve talimatları yerine getirilen bir siyasi lidere, İmralı'yı bir siyasi parti genel merkezine dönüştüren AKP, bunu da yapar.

 

Başbakanın sözleri

Seçim öncesinde ihanetin çok daha ileri götürüleceğini, sadece İmralı canisi ve bölücü güruhun talepleri değil, iktidar sözcülerinin açıklamaları da ortaya koyuyor. Asker kaçırma ve Yüksekova'da devleti tanımama eylemleriyle ilgili olarak sayın başbakanın yaptığı açıklama çok manidardır. Bu alçakların yaptıklarının kabul edilemez olduğunu gösterip susturmak ve yerine, bu oyunu fark edip, bu kirli ortaklığı ifşa edenleri hedefe koyuyor. Askerleri kaçıranların kimler olduğu çok açık ve kesin olduk bilinmesine ve kaçırma sırasında saatlerce yol kesip propaganda yaptıkları devletin resmi açıklamalarına yansımasına rağmen, bunu sürece zarar vermek isteyenlerin yaptığı eylemler olarak değerlendiriyor. Bir anlamda PKK'yı temize çıkarıyor ve bilinmeyen birilerini suçluyor. Sonraki cümlesi daha da ilginç: "Fakat her halükarda tabii biz bu oyuna gelmeden sürece devam edeceğiz." Diyor. Bu sözlerin İmralı canisin beklentilerinin karşılanacağı yönünde, bölücü güruha verilmiş bir teminat olmasının dışında bir anlamı olmadığını, aklı eren herkes görüyor ve biliyor.

Türkiye bir uçurumun kenarındadır. Yapılacak seçimler ülkenin uçuruma mı yuvarlanacağını, yoksa kendine gelip bu ihaneti mi sonlandıracağını gösterecektir. Bunun dışında söylenenler sadece milletin zihnini bulandırmak ve bu ihanetleri hazmettirmek içindir.