GÜNCEL

Büyük Taarruz’da Mustafa Kemal’in Stratejik Dehası

Mustafa Kemal Paşa, bu savaşa Rum Sındığı Savaşı demenin daha uygun olacağını söyler. Çünkü, Yunanların ve Rumların kalbini sındırmıştır. 1363’te, Padişah Birinci Murat döneminde yapılan Sırp Sındığı savaşıyla Türkler Rumeli’de tutunmuş; Büyük Taarruz ise Türkler’in Anadolu’da tutunmasını sağlamıştır.

Türk İstiklal Savaşı, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgaliyle başlar. 11 Ekim 1922 tarihinde, Mudanya Ateşkes Anlaşması’yla askerî harekât son bulur. Savaş meydanında kazanılan askerî zafer, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla masada taçlandırılır. Böylece, İstiklal Savaşı amacına ulaşır.

İstiklal Savaşı hedefinin gerçekleştirilmesi için belirlenen Askerî Strateji’de üç cephe vardır. Doğu, Güney ve Batı cepheleri. Her cephede, ayrı strateji uygulanır.

-Güney Cephesi’nde; Gerilla Harbi Stratejisi ile Stratejik Savunma,

-Doğu Cephesi’nde; Stratejik Taarruz,

-Batı Cephesi’nde; Sakarya Meydan Muharebesi sonuna kadar Stratejik Savunma. Sakarya Meydan Muharebesi sonundan itibaren Stratejik taarruz ve kesin sonucun alınması. (1)

***

Güney Cephesi

23 Kasım 1919’da, Millî kuvvetlerle çatışma başlar. Muharebelerin başarı ile sonuçlandırılması üzerine, 30 Mayıs 1920’de Fransızlarla Ankara’da ateşkes anlaşması imzalanır. 25 Aralık 1921’de Antep, 30 Aralık 1921’de Kilis kurtarılır. Güney Cephesi’ndeki harekât, Batı cephesine göre gerilla savaşı niteliğindedir. (2)

Doğu Cephesi

İstiklal Savaşı’nın başında gücünü bir ölçüde koruyan düzenli kuvvetler, yalnız Doğu Cephesi’nde bulunuyordu. Bu kuvvetlerin bir an önce serbest kalması için kesin sonuçlu bir harekâta girişilmesi gerekiyordu. Bu nedenle, Stratejik Taarruz uygulanmış ve 2-3 Aralık 1920’de Gümrü Anlaşması imzalanmıştır. (3)

Batı Cephesi

Batı Cephesi’nde, Birinci İnönü Muharebesi’ne kadar düşmanı yıpratmak, geciktirmek, zaman kazanmak ve asgari arazi kaybı esaslarını kapsayan Oyalama Muharebeleri yapılır.

Birinci İnönü Muharebesi başından, Sakarya Meydan Muharebesi sonuna kadar Stratejik Savunma; Sakarya’da ise Mevzi ve Oynak Savunma esasları uygulanır.

26 Ağustos 1922’de başlayan Stratejik Taarruz, 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi’nden sonra Başarıdan Faydalanma ve Takip harekâtına dönüşür. (4)

Sakarya Meydan Muharebesi

Sakarya Meydan Muharebesi, Türk tarihi açısından önemli bir kilometre taşıdır. Osmanlı Devleti’nde, 1683 yılında, İkinci Viyana bozgunundan sonra toprak kaybı ve çekilme başlar. 1683’te başlayan Türk toprak kaybı ve çekilmesi, 238 yıl sonra 1921’de Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi’yle durdurulur. Bu açıdan, Sakarya Meydan Muharebesi İstiklal Savaşı’nın bir dönüm noktasıdır. Osmanlı’da 300 yıldır süren çözülüşün son bulduğu, Savaş Tarihi’nin en uzun kanlı muharebelerinden biridir. Sakarya Meydan Muharebesi’nde Başkomutan 40 yaşındadır.

***

Büyük Taarruz Hazırlıkları

15 Eylül 1921 günü

Sakarya Meydan Muharebesi Zaferi’nin hemen ardından, 15 Eylül 1921’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tüm yurtta seferberlik ilan eder. Seferberlik emrinde, yenilmiş düşmanı Anadolu’da imha etmek için, gerektiğinde askerlik yaşındakilerin silahaltına alınacağı bildirilir.

Seferberlik emrinin uygulanacağı yurt topraklarında 9.5 milyon nüfus, işgal altındaki Batı Anadolu ve Doğu Trakya’da dört milyon nüfus bulunuyordu. (5)

Bu dönemde, yabancı uzmanlar: “Türk ordusu çıplak denilecek kadar kötü giydirilmişti” derler.

Batı Cephesi takviye edilir ve asker mevcudu ilk defa 200 bine çıkar.

6 Mart 1922: Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, ordunun taarruz kararına ilişkin Meclis’te bir konuşma yapar. Batı Cephesi’ni denetler. 40 gün süreyle tüm komutanlarla görüşür. Tatbikatlar yaptırır. Birliklerin savaşa hazırlık durumunu yerinde tespit eder.

10 Nisan 1922: Lenin’e bir mektup yazar. Mektupta, “Sovyetler’le dostluğun her zaman Ankara’nın temel politikası olacağını” belirtti. (6)

16 Haziran 1922: Başkomutan taarruz kararını, sadece Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü), Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) ve Millî Savunma Bakanı Kazım (Özalp) paşalarla görüşür.

18 Haziran 1922: 1’inci Ordu Komutanı Ali İhsan Sabis Paşa, İsmet Paşa ve astlarıyla yaşadığı sorunlar nedeniyle görevden alınır. Başkomutan, Ordu Komutanlığı’nı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’ya ve Refet Bele’ye teklif eder, kabul etmezler.

29 Haziran 1922: 1’inci Ordu Komutanlığı’na Nurettin Paşa görevlendirilir. (7)

Mustafa Kemal Paşa, taarruz öncesi diplomasi adımları da atar. Mart 1922’de Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal (Tengirşek)’i İngiltere ve Fransa’ya; ardından Temmuz 1922’de İçişleri Bakanı Fethi Okyar’ı İtalya, Fransa ve İngiltere’ye gönderir. Fakat elleri boş dönerler.

***

Başkomutan, bir yandan mecliste kendisine karşı olan gruplarla uğraşırken, diğer yanda taarruz hazırlıklarını yürütüyordu. Milleti, meclisi ve orduyu taarruz için hazırlıyordu.

Mustafa Kemal Paşa, taarruzun amacının düşmanı imha etmek olarak belirler. Araç ise, amacı gerçekleştirecek olan Türk ordusunun yeterli bir düzeye getirilmesiydi. Çünkü, düşman kuvvetleri üstündü. Savaş prensiplerine göre, taarruz eden tarafın düşmandan üç kat üstün olması gerekiyordu. Oysa düşman; asker sayısı, silah, uçak ve araç açısından Türk ordusundan daha üstündü. Başkomutan, düşmanın üstünlüğü karşısında amacı gerçekleştirmek için, Büyük Taarruz’da insan iradesini yani direnişi ve doğa şartlarını yenmesi gerektiğini biliyordu. Taarruzla direnişi, baskın ve hareket (manevra) ile coğrafyayı yenebilirdi.

“Savaşta asıl amaç, düşmanın kuvvetleri değil, savaşı yönetenlerin kafalarıdır.” der, Liddle Hart.

Ordunun çoğunu Afyon bölgesine toplamakla savaş için gerekli lojistik destek kolaylığı sağlanacaktı. Asıl taarruzu, Afyon güneyi bölgesinden yaparak baskın etkisi oluşturacaktı. İngiliz desteğindeki Yunanlar, Ahır dağları geçilemez engel diye Afyon güneyinden bir taarruzu beklemediler. Oysa 5’inci Süvari Kolordusu, gerekli hazırlığı yaparak, arzu edilen baskın etkisini oluşturacaktı.

Mustafa Kemal Paşa, gizlilik ve aldatmaya son derece önem verir. Süvari Kolordusu’nun tüm faaliyetleri gizlendi. Stratejik aldatma sağlayacak şekilde Süvari Kolordusu hem güneye hem de kuzeye intikal edebilecek şekilde Ilgın’a yerleştirildi. Düşmanı yanıltmak için kolordunun Aziziye’ye hareket edeceği, bu amaçla kolordu karargâhının hazırlanması telgrafı çekildi.

***

SAD Planı

23 Temmuz 1922: Başkomutan, İngiliz General Townshned ile Konya’da görüşür.

28 Temmuz 1922: Aldatma ve gizlilik kapsamında, Cuma günü ordu birlikleri arasında, Akşehir’de futbol maçı düzenlenir ve basına verilir. Komutanlar da bu maça katılırlar. Aynı günün akşamı, komutanlarla taarruz planı görüşülecektir.

28/29 Temmuz 1922 gecesi: Akşehir’de, saat 21.00’de Başkomutan, İsmet Paşa, Fevzi Paşa, Ordu ve Kolordu komutanlarıyla toplantı yapar ve taarruz planı görüşülür.

Taarruz Planı’na “SAD” adı verildi. Planın adı, eski Türkçedeki “SAD” harfinden, Sandıklı kasabasının baş harfinden alınmıştır. (8) Yunan ordusunu bir sandık içine alıp imha etmeyi amaçladığından, Sandıklı adının baş harfi konulur. 2’nci Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa plana karşı çıkar. “100 bin kişiyi düşmandan habersiz intikal ettiremezsiniz. Baskın niteliği kaybolursa plan çöker…” dediği söylenir. Cephe taarruzu önerir. Ve şu ünlü sözü söylediği belirtilir: “Buna karar verenler tarihe karşı, büyük vebal altında kalırlar. Adama vatan haini derler. Hepimizi meclisin önünde asarlar.” Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı sert olur: “Korkmayın paşam. Tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir.”

Toplantıda taarruz hazırlıklarının 15 Ağustos’a kadar bitirilmesi emri verilir. Afyon kuzeyinde oyalama, tespit; Afyon güneyinde ise cepheyi yarma ve kuşatma yapılacaktı.

Türk Taarruz Planı, Afyon kuzeyinde oyalama ve düşmanı tespit etmek; Afyon güneyinde Yunan cephesini yarma ve batıdan kuşatma olarak kesinleşir.

Afyon ile 40 km. batısındaki Çiğil Tepe arası asıl taarruz; Kalecik Sivrisi-Tınaz Tepe arası 12 kilometrelik alan ise yarma bölgesidir.

***

4 Ağustos 1922: Hükümet’e Taarruz kararı bildirilir.

6 Ağustos 1922: Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa komutanlara gizli olarak Taarruz emrini verir.

14 Ağustos 1922: Afyon doğusunda, 2’nci Ordu emrinde bulunan iki kolordu, yaklaşık 55 bin asker, gizlice Afyon’un güneyine, Asıl Taarruz Bölgesi’ne intikal ettirilmeye başlanır. İntikal gece yapılacak ve 10 gün sürecektir.

17 Ağustos 1922: Gizlilik ve aldatma kapsamında Ankara’da büyük ziyafet verileceği ve yüksek rütbeli komutanların Ankara’ya hareket ettikleri haberi yayılır.

17 Ağustos 1922: Başkomutan, bu aldatma haberi yayıldığında cepheye Akşehir’e gelir.

21 Ağustos 1922: Aldatma planı gereği, Çankaya’da çay verileceği haberi “Hakimiyet-i Milliye” gazetesinde yayımlanır.

Bu arada Mustafa Kemal Paşa, cephede okumayı sürdürür. Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanını 21/22 Ağustos 1922 gecesi okur.

24 Ağustos 1922: Başkomutan ve Komutanlar Akşehir’den ayrılırlar. Şuhut kasabasında kalırlar.

Türk komutanları 24 Ağustos’ta Şuhut kasabasına geldiklerinde, Yunan komutanlar Afyon orduevinde düzenlenen baloya katılıyorlardı. Başkomutanın gizlilik ve aldatma planı böylece istendiği sonucu vermişti.

25 Ağustos 1922: Başkomutan, komutanlarla birlikte Taarruzun sevk ve idare edileceği Koca Tepe eteğinde çadırlı ordugâha geçerler.

25 Ağustos 1922: Cuma günü saat 12.00’de Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, ordulara ve Kocaeli Grubu’na Taarruz Emri’ni gönderir.

***

12 Piyade tümeni, üç Süvari tümeni olmak üzere toplam 15 Tümen 650 kilometrelik cephede, kuvvet çoğunluğu Afyon ve güneyinde taarruza hazırdır.

Yunan ordusu, Afyon-Eskişehir bölgesinde beş savunma hattı hazırlamıştı. Bir İngiliz Kurmay Subayı mevzileri inceler:

“Türkler bu mevzileri 4-5 ayda geçebilirlerse, bir günde düşürdüklerini iddia edebilirler” şeklinde rapor verir. (8)

26 Ağustos 1922 saat 3.30: Başkomutan ve komutanlar, gecenin karanlıkları içinde, atlara binerek Koca Tepe’ye hareket ederler.

26 Ağustos 1922 saat 5.30: Dünya savaş tarihinin en haklı, en meşru ve en kutsal savaşlarından biri olan Büyük Taarruz, Mustafa Kemal Paşa’nın komutasında, topçu ateşiyle başlar. Taarruz’un 4.30’da başlaması planlanmıştır. Ancak, sis nedeniyle 5.30’a kaydırılır.

Düşman beklemediği bir yerden baskına uğramıştır. 26 Ağustos’ta, Yunan ilk mevzileri ele geçer. 27 Ağustos’ta, Türk kuvvetleri Sincan ve Afyon ovalarına iner. Düşman kaçış halindedir.

***

29-30 Ağustos 1922 gecesi. Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatır: “29-30 Ağustos gecesi sabaha karşı cephe komutanlığı Harekât Şube Müdürü Kurmay Binbaşı Tevfik Bıyıklıoğlu bana haritayı getirdi. Haritada düşman kuvvetlerinin güney, doğu ve kuzeyden kuşatıldığını gördüm. İstediğim durum oluşuyordu. Derhal İsmet ve Fevzi paşaları çağırttım. Fevzi Paşa’ya 2’nci Ordu bölgesine, ben de 1’inci Ordu bölgesine bizzat gittik. Ordu Komutanı’nın yanına gittim. Esir subaylarla görüştüm. Trikopis’in çember içinde olduğunu söyledi. Kolordu Komutanı’na emir verdim esir alıp getirsin…” (9)

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 30 Ağustos 1922 günü muharebe alanında bulunan Dumlupınar yakınında Zafer Tepe’den bu taarruzu yönetir. Bu muharebenin adı, Başkomutan Meydan Muharebesi’dir.

***

31 Ağustos 1922: Başkomutan, 31 Ağustos’ta savaş alanını İsmet Paşa ile dolaşır. Kalıntıların içinde bir Yunan sancağı görür. Yaver Muzaffer’e “yerden kaldırın” der. Muzaffer alır ve topun üzerine bırakır. Çünkü, sancak bir milletin şerefini temsil eder. Mustafa Kemal, bu yüzden Atatürk…

Mustafa Kemal Paşa, 31 Ağustos’ta muharebe meydanında gördüğü manzarayı şöyle anlatır:

“Savaş meydanını dolaştığım zaman ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü, buna karşılık düşman ordusunun uğratıldığı felaketin korkunçluğu beni çok duygulandırdı. O karşıki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bütün korunmuş ve kapanmış yerler, bırakılmış toplarla, otomobillerle ve sayısız araç ve gereçlerle ve bütün bu bırakılanların aralarında yığınlar meydana getiren ölülerle, toplanıp karargâhlarımıza gönderilmekte olan sürü sürü esir kafileler, gerçekten bir mahşeri andırıyordu...” (10)

***

1 Eylül 1922: Başkomutan, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!..” emrini verir. Türk Ordusu, 10 günde yaklaşık 400 kilometre yol alır ve İzmir’i kurtarır. Türk Ordusu’nun bu hızı, İkinci Dünya Savaşı’nda “Yıldırım Harbi Doktrini”nin esasını oluşturur.

Mustafa Kemal Paşa, bu savaşa Rum Sındığı Savaşı demenin daha uygun olacağını söyler. Çünkü, Yunanların ve Rumların kalbini sındırmıştır. 1363’te, Padişah Birinci Murat döneminde yapılan Sırp Sındığı savaşıyla Türkler Rumeli’de tutunmuş; Büyük Taarruz ise Türkler’in Anadolu’da tutunmasını sağlamıştır.

***

Büyük Taarruz, stratejiye, baskın ve manevraya dayandırılmıştır. Düşmanı beklemediği yerden vurmuş, aldatma ve gizlilik önlemleri ile Türk ordusunun taarruza hazır olmadığı haberleri yayılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa 41 yaşındadır. Napolyon, Büyük Frederik, Moltke, Clausewitch gibi strateji ustalarını ve uygulayıcılarını çok iyi inceleyen Başkomutan, savaşın ve stratejinin ustasıydı. Ama barışın da efendisi…

***

Falih Rıfkı Atay, 30 Ağustos Zaferi için şunları yazacaktır:

“Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.” (11)

30 Ağustos Zaferi olmasaydı, Cumhuriyet olmayacaktı. Bu vatan işgalcilerin pençesinde kalacaktı. Camide ezan okunmayacak, göklerde Bayrak dalgalanmayacaktı.

Üç Mustafa’yı; Mustafa Kemal Atatürk’ü, Mustafa İsmet İnönü’yü ve Mustafa Fevzi Çakmak’ı; vatandan başka sevgili bilmeyen o kahramanları saygı ve minnetle anıyorum… Ruhları şad olsun…

--------------

Kaynakça

(1-4) Suat İlhan, Harp Yönetimi ve Atatürk, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987, s. 49, 50.

(5) Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1996, s. 53.

(6-7) Ahmet Yavuz, Başkomutan, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul, 2021, s. 370, 373.

(8) İsmet Görgülü, Türk İstiklal Harbi, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 1999, s. 108.

(9-10) Bedrettin Tuncel, 30 Ağustos Zaferi’nin ilk kutlanışı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1972.

(11) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Sena Matbaası, İstanbul, 1980.

////////////////////////////////////

Faydalanılan Diğer Kaynaklar

Artuç, İbrahim, Büyük Dönemeç Sakarya Meydan Muharebesi, Kastaş Yayınları, 1985.

Atatürk, Mustafa Kemal NUTUK, (Yay. Haz. Taha Mazman), Toplumsal Çözüm Yayınları, İzmir, 2009, s. 43; Hamza Eroğlu, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990.

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri Cilt I, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara, 1961.

Erikan, Celal, Kurtuluş Savaşı Tarihi, (Yay. Haz.: Rıdvan Akın), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2008.

Eroğlu, Hamza, Türk İnkılap Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara, 1990.

Harp Akademileri Komutanlığı, Atatürk’ün Jeopolitik ve Stratejik Sonuçları, Harp Akademileri Basımevi, İstanbul, 1981.

Papulas ve Trikopis, Yunan Generallerin İtirafları, (Haz.: Suat Akgül), Berikan Yayıncılık, Ankara, 2004.

Şimşir, Bilal N., İngiliz Belgeleriyle Sakarya’dan İzmir’e, Milliyet Yayınları Tarih Dizisi: 21, Sıralar Matbaası, İstanbul, 1972.

Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım, 1. Kitap

Yılmaz, Veli, Yakın Dünya Harp Tarihi Özetleri, Harp Akademileri Yayınları, İstanbul, 1993.

Naim Babüroğlu - Yeniçağ