Hocalar artık aleni AKP iktidarı stratejilerini, cumalarda hasbıhal ediyor. 'O balyozcular var ya o balyozcular, serbest bırakılırsa neler olur neler' diyenleri bile var. O cemaatten biri de çıkıp dese ki 'hocam, siyaset yapmayın, cumaya geldik.' Ya da 'Balyozcuların serbest bırakılmasını istemiyorsunuz ama bebek katili serbest bırakılacak deniliyor, niye buna değinmiyorsunuz?'

Vatandaşımız devletine, devlet adamlarına, hocalarına karşı saygısızlık etmek istemez.
Hocalara mı kaldı Erdoğan'a uyup Esad'ı dinsiz imansız ilân etmek? ABD'nin zorlaması ile Suriye işgal edilmek isteniyor. Bölgede Washington'a kafa tutan iki devlet kalmış. Elbette arkalarında Rusya var da, ne olursa olsun. Savaşın, Irak'tan sonra, Suriye, İran'a yayılması, Büyük Ortadoğu Projesi gereği sınırları değişecek yirmiiki devletten birinin Türkiye olması hiç mi kulaklarına çalınmaz bunların?

Toplumu etkileme pozisyonunda olanların, vebal almamak adına daha dikkatli olması gerekmiyor mu?
Anlattığım olay yurt genelinde kaç camide yapılıyor, genellemek ve hepsini aynı kategoriye almak zor.. Cuma hutbesi adı altında, birleştirici konuşmalar yapmak yerine Erdoğan'ın Suriye düşüncesinin doğruluğu, islâmi kılıfla yediriliyor. O hutbeleri de Diyanet İşleri Başkanlığı hazırlıyor.

"Akan kanlara, yanan yüreklere, dünyanın dört bir yanından yükselen mazlumların âhına nasıl sessiz kalabilir? Bu ağır yükü taşımaya nasıl cesaret gösterebilir? Bu günaha nasıl ortak olabilir?"
"Suriye'ye müdahaleye katılmazsak, günaha gireriz! Demeye getiriyor diyanet. Diyanet, Müslüman coğrafyada akan kanı Washington'un durduracağına mı inanıyor, anlayamadım.

Bana birebir anlatılan iki hadisede devletin resmi görevli hocasının nasıl olup da Suriye politikasında Erdoğan gibi düşündüğü, siyasi olduğu aleni davalar için TSK mensuplarına düşman gibi gören konuşmaları, cami içinde yaptığı. Gerçi Suriye ile ilgili konuşmasında Diyanetin hutbesini okuyor, yorumluyor diyebilirsiniz. O halde diyanet niye dini siyasete alet ediyor?
Siyasetin okul, cami ve kışla da ne işi var? AKP doğru yolda gidiyorsa onu zaten vatandaş görür benimser. Devletin resmi görevlisi resmen siyaset yapıyor. Valisi, kaymakamı desen bir sürü örneği mevcut.

***
Din siyasete alet edilmemeli
Asker konuşunca 'demokrasiye darbe' oluyor da, devletin resmi cami hocası konuşunca 'Demokrasi de güller' mi açıyor? İslâm birleştiricidir. O hoca öyle konuştu, bu AKP'lilerin camisi diye düşünen insanlar çıkabilir. Bu dediğim, 1960 öncesi DP zamanında yaşandı. Kahveler, camiler ayrıldı. Vatan cephesi yerine şimdi AK cephe oluşturulmak isteniyor gibi his içindeyiz.

Yine 80 öncesi Ecevit iktidarları döneminde işe kan da bulaşmıştı. Okullar, kahveler ayrılmıştı. Buna demokrasi değil, insanların arasına nifak sokup, ayrıştırmak denir. Resmi görevlilerin kendiliğinden mi, yoksa iktidarın bilgisi dahilinde mi öyle davrandığı konusu, yumurta-tavuk ikilemine benziyor.

Bahsettiğim hoca otuz yıllık meslek hayatında, siyaseti yakından takip edebileceği bir metropolde yaşıyor. Meselâ Suriye'de ne olduğunu, TSK mensuplarının cezaevinde atıldığı süreçte bebek katilinin şartlarının iyileşmesi, serbest bırakılması hatta Sözde Kürdistan'ın kurulması aleni konuşulurken 'Balyozcular bırakılırsa başımıza neler gelirdi?' türü konuşmasını insan akılla fikirle bağdaştıramıyor. (1)
Militanca AKP stratejilerini Cuma namazı öncesinde toplananlara anlatmak, sırtını iktidara dayama düşüncesinden başkası değil. Lojman saltanatından en yaygın faydalanan bu zümre, gönüllü olarak iktidarı destekliyor. Söz lojmana gelip dayanmışken, 3 Kasım 2002 seçimini kazandığında henüz milletvekili seçilmediği dönemde AKP'li vekillere yaptığı bir konuşma vardı Erdoğan'ın. Sesini titreterek 'milletvekili lojmanlarına girmeyin' diye hassaten ricada bulunmuştu.

Erdoğan'ın on iki yıl önce verdiği sözünü tutmasını daha ne kadar bekleyeceğiz? Tüm lojmanları ne zaman satılığa çıkaracak? Millet üç kuruşluk aylığı ile nerde oturuyorsa, devlet görevlileri de cebinden ödesin, orada otursun. Lojman ayrımcılığı kalksın. Bu arada lojmanlar satılsın fakat eder fiyata, vatandaşa. Yandaşa ballı lojman hikayesi dinlemeyelim ilerde.

Gördüğünüz gibi okçulardan topçulara atlıyorum. Şirazem kaydı resmen.

Not: 13 Eylül Soma-Manisa'nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü. Allah bir daha düşman çizmesini vatanımıza değdirmesin inşallah.
Kaynak: (1) Görev yeri bende saklı (23 Ağustos 2013 - Cuma) http://www.istanbulmuftulugu.gov.tr/hutbeler/2013/agustos/insanin_katli_insanligin_katlidir_23.08.2013.pdf
(2) Yazıyı birkaç gün önce, henüz Suriye'ye müdahale gündemde iken yazmıştım.