18 mart Çanakkale deniz zaferinin 98. yıl dönümü. 18 mart 1915 ' te Çanakkale boğazında yaşananlar, o devrin en güçlü donanmalarına, en modern silahlarına sahip batıl ittifakının hakkın karşısında nasıl dize geldiğinin canlı misalidir. Çanakkale zaferi; bütün maddi imkansızlıklara rağmen, imanın, azmin, sabrın dünyanın en güçlü ittifakına nasıl galebe ettiğinin yaşanmış misalidir. 
18 martta donanmalarının üçte ikisini boğazın serin sularında bırakan itilaf devletleri, karadan İstanbul' a ulaşmak için Mısır' ın İskenderiye şehrinde hazır tuttukları ordularıyla 25 Nisan da Gelibolu yarımadasına çıkarma yaptılar. Ve asıl destan da kara savaşlarında yazıldı. Yaklaşık dokuz ay süren kara savaşlarından sonra elleri boş memlektlerine dönmek zorunda kaldılar. 
Osmanlı hasta adamdı. Artık can çekişiyordu. Büyük gemileri, modern silahları , cephanesi yoktu. Mehmetçiğin ayağında çarığı, sırtında elbisesi yoktu, karnı doymuyordu. Öyleyse dünyanın en güçlü orduları nasıl olmuştuda, yokluk ve perişanlık içersindeki Mehmetçiği mevzilerinden sökememişlerdi.?
Dönemin İngiliz başbakanı, yukarıdaki sorunun cevabını İngiliz parlamentosunda elinde kuranı kerimle şöyle verir.” Biz bu kitabı Türklerin elinden almadıkça onları dize getiremeyiz” der.  
Çanakkaleyi savaşarak geçemeyenler, sonraki dönemde maalesef Osmanlıyı yıkmayı başardılar. Çanakkale ruhunu bizden çekip aldılar. Cumhuriyet döneminde batılılaşmak, muasırlaşmak , modernleşmek adına yapılanları birde bu açıdan değerlendirince, tamda onların istedikleri gibi bir toplum inşa edilmeye çalışıldığı anlaşılıyor.
Çanakkale ile ilgili çok şey söylenip yazılmasına rağmen Çanakkale' nin gençlerimize gerektiği gibi anlatıldığı kanaatinde değilim. Yetişen nesillere Çanakkale ruhunun yeniden aşılanması lazım. Bizi biz yapan değerlerimizin içini boşaltığımız  gibi Çanakkalenin içini de boşaltmamalıyız.
Çanakkale' nin geçilip geçilmediğini ise sizlerin idrakinize ve irfanınıza havale ediyorum.