Cevaplandırılması gereken sorular!
Özcan Yeniçeri
Silahlı terör sayesinde PKK ciddi mesafe aldı. Hapishanedeki eli kanlı liderini devlete muhatap kıldı. Öyle ki, İmralı'daki terörist başı Ankara'da AKP Hükümetine, Kuzey Irak'ta Barzani'ye, Kuzey Suriye'de Salih Müslim'e yol ve yöntem gösterir hale geldi. Ağırlaştırılmış müebbet hapse hükümlü terörist başının mektupları, Diyarbakır alanında kitlelere okunuyor, kendisiyle görüşme yapan heyetlere resmiyet kazandırılıyor, sekretarya ve İzleme Komitesi kuruluyor. Terör örgütünün bölgedeki silahlı, sivil unsurları devlet görevini üstlenirken, Ankara'da siyasi uzantıları da en üst düzeyde bölücülük yapıyor. İşin özü, PKK/KCK devlet gözetimi altında ve devlet eliyle devletleşme yolunda ciddi mesafeler kat etmektedir.Dolmabahçe görüşmesi sırasında terörist başının AKP hükümetine verdiği on maddelik ev ödevi ve Öcalan'ın 21 Mart Nevruzunda verdiği mesaj Ankara'da tartışılırken, PKK'nın kardeş kuruluşu DHKP/C İstanbul'da sahne aldı. Önce Adliye Sarayı'nda Savcı şehit edildi, ardından bir kadın terörist tek başına Emniyet Sarayı'na karşı intihar saldırısı gerçekleştirdi. Bu yaşananların ne anlama geldiği tartışılırken eş zamanlı olarak Türkiye'nin neredeyse tamamına yakınının elektriği kesilmiştir. Bu kesinti bir anda Türkiye'yi durdurmuştur. Hastaneler, fabrikalar, metro ve kent trafiği felç olmuştur. Aradan geçen onca zamana karşın ülkeyi karanlığa boğan elektrik kesintisinin nedeni hala anlaşılmış değildir! Elektrik kesintisinin masum bir arıza ya da iş kazası olmadığı açıktır. Birileri bu anlamda bir şeyleri test etmiş olmasın? Bir takım güçler birilerine ciddi bir mesaj vermiş olmasın? Yine birileri, elinde istendiği an Türkiye'yi karanlığa gömecek bir gücü tuttuğunu birilerine göstermiş olmasın! Bu bakımdan Türkiye'yi karanlığa gömen bu elektrik kesintisinin "arıza" ya da "kaza" olarak nitelenip geçiştirilmemesi gerekir. Diğer yandan birbirinin peşi sıra yaşanan eylemler sürecinde bu defa yalnız spor camiasını değil bütün Türkiye'yi şoke eden bir eylem, Fenerbahçe kafilesine karşı gerçekleştirildi. Fenerbahçe kafilesi, Rize'den Trabzon Havalimanı'na giderken silahlı saldırıya uğramıştır. Can kaybının yaşanmamış olması saldırının boyutunu küçültmez. Saldırı sonucunda aracın kontrolden çıkması amaçlanmış olabilir. Böyle bir durumda yaşanacak felaketi tahmin etmek hiç de zor değildir.Bütün bu saldırıların birbiri peşi sıra gelmesini rastlantı olarak değerlendirmek de çok zordur. Saldırıların gerçekte birbirleriyle organik bağlantısı olmayabilir. Ancak birbirlerini tamamlayan bu şok saldırılarla ülkenin gündemi ve güvenliğini, birilerinin manipüle etmeye çalışmadığını kimse iddia edemez. PKK'nın bu saldırıları dolaylı bir biçimde yönlendirdiği de kuvvetle muhtemeldir. Zira PKK ile DHKP/C terör örgütü arasında yoğun ilişkiler olduğu bilinmeyen bir şey değildir.Ölmeye ve öldürmeye şartlandırılmış robotlaşmış teröristler, İstanbul'da sonucu önceden belli eylemler gerçekleştiriyor. Burada önemli olan DHKP/C'li teröristlerin devlet ve istihbarat unsurları tarafından tamamına yakınının kimlikleri ve üstlendikleri alanların biliniyor olmasıdır. Buna rağmen ruhsuz katil teröristlerin nasıl olup da bu eylemleri gerçekleştirdiği üzerinde durulması gereken bir husustur. Bu bağlamda şu soruları sormak ve cevabını aramak herkesin görevi olmalıdır: Acaba polisin DHKP/C'ye karşı eylem sonrası başlattığı operasyonları eylem öncesi gerçekleştirseydi, teröristler Adliye ve Emniyet'e yönelik eylemi gerçekleştirebilir miydi? Acaba birileri önleyici operasyon yapmayarak ya da gerekli tedbirleri almayarak teröristlere eylem yapacak şartları yaratmış olabilir mi? Birileri teröristlerin eylem hazırlıklarını görmezlikten gelmiş olabilir mi? Daha da önemlisi bu eylemler, bundan sonra yapılacak eylemlerin işareti olabilir mi? Neden bu teröristler kanlı eylemlerin altına imza atmadan bunlara karşı etkili operasyon yapıl(a)mamıştır? Acaba birileri DHKP/C'li teröristlerin adaletin kalbine girmesine göz mü yummuştur?