Semboller yüzyıllardır kullanılır. En keskini de kılıçtır. Çok ünlü hikayeler var ama bir tanesini ilk duyduğumda ardındaki stresi epey hissettiğimi hatırlıyorum…

Sene 1994.
Babam bir Pazar günü anlatmıştı.
Sonra seneler sonra aynı hikayedeki o kişiyi bir gazete haberinde gördüm; Bir yörenin mafyası olan bu kişi ayağından vurulup öldürülmüş.. Hayatlara etki etmiş ve güçlü olduğu sanılanların hayatları da pamuk ipliğine bağlıydı. Belki de o iplik pamuktan da ince idi…

Demokles hikayesi aslında bir olaydan ziyade ahlaki bir anekdottu. 

Efsaneye göre, Demokles, Siraküza Tiranı Dionysios II'nin ki bu kral diktatör ruhlu olmuş biriydi, o da onun sarayında bir saray mensubuydu. Dionysios, ona iktidarın getirdiği yükleri öğretmek için Damokles’i lüks bir ziyafete oturtmuş, ancak başının üzerinde tek bir at kılına bağlı bir kılıç asılı bırakmıştı. Anla demiş! 

Olmuşsa bu hikayeden Demokles bir öğüt çıkarmalıydı. 

İşte o ders yıllar içinde deyim oldu.

‘Demokles'in kılıcı’ deyimi günümüzde farklı anlamlarda kullanılır.

Bu anlamlardan birisi ‘önemli mevkilere yönelik potansiyel tehditleri’ vurgulamak içindir. İktidar güzel gözükür ancak ölüm tehlikesiyle burun burunadır. 

Bununla beraber bu deyim; ''önemli mevkilerde'' bulunan idarecilerin makamlarına aldanıp, o makamların taşıdığı ağır sorumlulukları unutmamaları gerektiğini vurgulama manasında da kullanılmakta. 

Tarihte ünlü kişiler var. Bu olay ve aslında ‘kılıç’ ile ilgili epey derinden laf etmiş. 

Ben Cicero’yu çok severim. 
Avukat ayrıca… :) 
Çünkü kendi de o kılıçtan tatmış biri. 

Cicero, MÖ 106-43 yılları arasında yaşamış olan ünlü Romalı bir devlet adamı, avukat, yazar ve filozofdur. Latince edebiyatın en büyük isimlerinden biri …
Roma Cumhuriyeti'nin son dönemlerinde önemli bir siyasi figür ve hitabet yeteneği muhteşem ki bu durum işe yaramadı onun adına. 
Neden mi? 

Cicero, MÖ 43 yılında, Roma’daki siyasi kargaşalar başladı. Julius Caesar’ın suikastından sonra Roma’da güç mücadelesi başlamıştı. Cicero, bu dönemde Marcus Antonius’a (Antony) karşı sert eleştirilerde bulunuyordu ve Senato’da onun aleyhine konuşmalar yapıyordu. Bu konuşmalar Philippicae adıyla bilinir. Ve hitabı oldukça güçlü olan bu adamın yarattığı tehlike kabul edilir gibi değildi… 

Marcus Antonius, Cicero’yu tehlikeli bir düşman belleyiverdi. 

Octavianus (gelecekteki Augustus) ile Marcus Antonius ve Lepidus arasında yapılan İkinci Üçlü Hükümdarlık (İkinci Triumvirlik) anlaşmasıyla, Cicero ölüm listesine alındı. 

Şaşırdık mı? 

Kaçmaya çalışmasına rağmen, Cicero MÖ 7 Aralık 43’te yakalandı ve öldürüldü. 

Başını ve ellerini kesip Roma’daki Forum’da sergilediler, bu da onun susturulmasını ve intikam alınmasını simgeliyordu. Bu olay, Roma Cumhuriyeti’nin sonunu ve Roma İmparatorluğu’nun başlangıcını işaret eden dönemin önemli olaylarından biriydi. 

Hukuk, felsefe ve siyaset üzerine yazdığı eserlerle, Batı düşüncesi üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Aynı zamanda, cumhuriyetçi değerleri savunmuş ve diktatörlük karşıtı tutumuyla tanınmıştı. 

Sanırım onu sevmemi sağlayacak fikirleri yanısıra kılıç üzerine söyledikleri de…

Neler neler demiş…

‘Kılıcın hiçbir kudreti yoktur, eğer zeka ona yol göstermezse’ 

Aklını ve gücünü bilgeliğe ve adalete kullan diyor…
  
‘Gerçekten de bir devleti yönetmek, en büyük ve en kutsal görevdir; ancak bu görevi yerine getiren kişi, adalet ve hukukla hareket etmelidir, kılıçla değil!’ 
  
Adaletin tecellisini iste, diyor. 

Ya eğer bu yapılmazsa…

‘Adaletin olmadığı yerde güç zorbalıktır!’ 

Yani eğer güç adaletle birlikte kullanılmazsa, o gücün zalimlik ve zorbalık haline geleceğini anlatır.

Bizde ‘söz bilenin, kılıç kuşananın’ kültürü kendi Dionysios’larını yaratadursun aslında tarih her zaman Cicero’nun söylediği gibi cereyan etti.

Kılıcı kuşanırken sağduyulu, vicdan ve bilgeliği unutanları tarihten sildi. 

Belki yapılması gereken kılıç çekmek yerine ‘şah’ çekmektir. 

Çınarları birer birer hakka uğurlarken! Çınarları birer birer hakka uğurlarken!

O da at kılı ile değil, gönül bağı ile olur. 

Sine Aras Akten

Editör: Kerim Öztürk